Köle Ve Özgürlük - 5
Bu tipik bir ilk ve orta çağa özgü, Batlamyuscu bir mantıktır. Kendisini evrenin merkezine koyan ve evreni kendi heva, heves ve temayülleri için döndüren bir mantıkdır. Sanki evren sizin bina, zina yapıp yapmamanız, üzerine dönüyordu. Evren baktı ki Dünya da, bir bina zina olayı var; evreni kendi çevrelerinde döndürenlere istinaden; hemencecik kıyametin, yelkenlerini suya koyu verecekti!
Bu sözdeki bina zina ses uyağı da anlamı güçlendiren,tembihi akılda tutturan bir teşbih olmasıyla, kel başa şimşir tarak kabili sözün anlamını düşünmeden, hatırlama ve telaffuz kolaylığı da, kabule yatkın olmayı körükleyebilmektedir.
Kıyametler görece özel bağıntılı olmakla, evrenin orasında, burasında; gezegen ve yıldızlar ve hatta gökadalar odağında bir ölüm doğum şeklinde hep sürecektir. Yine kıyamet görece ve özel bağıntılı olmakla ve özelliğin giderekten genelleşmesinden ötürü de, bir genel kıyamet kaçınılmazdır.
Oysa her yeni düzey ve düzlemler; yeni yeni ilişki biçimi ve yeni yeni biricik olmayan ahlakı ve dinsel edimler hep olurlar. Ve yeni ilişki biçimleri; yeni olan ahlaki, erdemse ve dinsel tutumların da ruhsarı, kaynağıdırlar.
Bir insanın, insan gibi yaşamasının; en öznel devindiricilerinden birisi de inanç ve dinlerdir. Egemen sınıf mahareti ile halkı bu inanç ve dinin içi gereksiz bilmelerle doldurmakla halk, bir bilme ayağından yoksun kılındıkça; inanç ve dinler de gelişememekteler. Böylece inanç ve dinler de efendilerin en çok yararlandığı baskı araç yöntemleri içine ekleniyordular.
Din ve inançlar, insanın toplumsa yaşar lığı ile halksa (özel ve öznel) yaşantılarını uygunlaştırır olan sembol anlamalardı. Ve kişiler bunu (toplumsal yaşamın anlaşılmasını inanç aştırarak) kendi alansal düzlemine indiriyorlar ve istediği gibi eğip bükme anlayışlarına uğratarak, kendi özelini; doğal olan enerji sarfının en kararlı, en temel durumuna geçiriyordular. Bu yönü ile kişisel bilgilenme (inançların) bu öznel devinim üstünde çok büyük bir katkısı vardır.
Eğer din ve inançlar bir kişi ve kişiler yaşantılımdı girişmesi olacaksa, burada sosyal yaşam grubunun bilme devinmesinin de çok önemi vardır. İnançlar ve din hep, kişi ve kişiler özneli katılımlı olmakla, bir olgunlaşma, bir yücelme, bir ben de varım demektir. Kendilerini duygu ve mana ve bilmeleri olacakla; boyut derinlikler içinde soyuttu algılaması olacakla evrensel oluşuma kendisini bu yolla katan anlama ve kişi, kişiler devinmesidirler. Bu öznel anlamadı devinimlerin (inanç ve dinlerin) odağı içine de, bir çekimle yen, bir yaratıcı güç konulması da; en doğal öznel süreçle niş eğimidirler.
Halkın eski köleci dönemlerden beri böyle kandırılmasına, günümüzde ikinci bir kandırılma daha eklendi. Zaman ve şartlar değişmişti. Bu tip kandırılmada eski tip anlayışa göre; hiçbir şey olmayan halk; sözde şimdi her şeydi! Bu da seçimden seçime olan bir nabza şerbetti. Zaten şimdiki kandırılma olayı da seçmenlikti. Eskiden yönetime katılmayarak köleleşen büyük kısım halk; şimdi de seçime katılaraktan, vaatlere çekim olaraktan köle olmanın kandırılması içindedirler. Kölelik te şekil biçim değiştirmişti. Yapının temeli buydu.
Halk, bu kez de yönetime seçimler yolu ile katılıp yetkilenince, politikacılar halka seçim zamanları vaatlere (yalanlar) başladılar. Vaatler, büyük oranda günü kurtarmanın heyecanı ile söylenirdi. Bu vaatti söylem içine ihtiyaçların çekim tuzağı ile girilirdi. Vaatler, gerçekleşmez, yerine getirilmez ve sözlerin tutulmaz oluşundan ötürü, kandırılma aşamasına girmiş olurdular.
Halkın en çok sevdiği kişiler ya da yöneticiler; hep vaat edenlerdir. Yani vaadini yerine getirmeyerek, yalan söyleyenlerdir. Bu, yüzde yüz böyle olmamakla, genellikle böyledir. Hâlbuki politikacıların çeşitli nedenlerle olan 20 vaadinin üçü beşi şöyle böyle gerçekleşir olacakla, büyük kısmı gerçekleşemez olacaktır. Siz halk olarak yıldırımı, azot bileşiklerini yere düşürmesiyle değil de, tepenize düşmesiyle görürsünüz.
Bu nedenle vaadin gerçekleşen kısmıyla değil de, gerçekleşmeyen büyük yanı ile görür olacağınızdan vaatler yalandır. Yalanlar da kişisel kabulde sevilmezler, ama genelce kabulde en peşinde gidilen; kitleleri peşinde sürükleyen bir mekanizmadır. Vaadiniz içinde, müreffehi deyin, kutsallık deyin, saygı deyin, din deyin... deyin oğlu deyin, yeter ki vaat edin...
Şeyhi vaat eder, şıkı vaat eder, politikacısı vaat eder, partisi vaat eder; dini vaat eder, imanı vaat eder ederde ederlerdi. Cennet vaat ederler, günün hali icabı ne ise örneğin; iki anahtar vaat ederler. Savaş vaat ederler. Herkese aş, iş, herkese huri, Nuri vaat ederler! Hani canım yalanın bini bir para...
Vaat öyle tuzlanır denli akar kokar bir şey olmamasından ötürü, tekrar vaat edilebilirdi. Halkta tekrar tekrar kandırılırdı. Zaman gelir vaat eden değişir, vaatler de değişirdi. Ama kandırılma hiç değişmez, sürer giderdi.
Şimdi burada konunun kandırma fikri ile ilişkin, ama ana temadan biraz uzak bir ulusal konumuza bir iki sayfa değineceğim. Sevgili Gazi vaatlerine bir parantez açmanın ayrıcalık ve istisnai keyfiyet mutluluğuna ermek isterim. Gazi'nin açık ve bellisiz vaatleri, yurdun kurtarılması gibi halkın teveccühü olacak ortak eğilimce örtüşmeli, açık vaatleriyle; yine ancak hilafetin kaldırılması, laiklik gibi terekkübü olanların bekleyeceği, fakat halkın hiç teveccühü olmayan, devrimleriydi.
Sürecek