Konu Aşk
Sınanmış acılardan ders almak gibi bir alışkanlığımız yok...
Aşkın büyüsüyle perdelenen gözlerimiz kapanıverir adeta gerçeklerin sıradanlığına ve destansı bir yürüyüş başlar ömrün kıyısından kıyısından, bir başka göğüs kafesinin derinliklerine doğru... Ayaklarımız beynimizden değil, yüreğimizden aldığı komutla körükörüne dalıverir aşkın sarmaşık sokaklarına. Sabıkalı aşkların ayak izleri ile bir gönülden diğerine kıvrılıp giden çile patikasında, yürüdüğümüz yollar geçirdiğimiz yıllar, hüzne yanık birer anı olurlar zamanın kasırgasında...
Ölümün karşısında her zaman yenilmeye mahkum olan ömür, aşk sayesinde kıl payı kurtaracaktır yıkılmış onurunu. Çünkü aşk, destanlaşmış bir öyküdür ve ilelebet var olacaktır nesilden nesile. Ne varki aşkın özü hüzündür de. Ömrü ise bir kelebeğin ömrü gibi an kadar kısacıktır...
Hayalsizliğin kıyısında yürek yüreğe tutuşmuş dolaşan bir çift göz yaşıdır aşk...
Gurur, sırta hançerdir aşkın lugatında. Hançerin yarasından değil yar gözlerinin kanayan yaşı. O dil, gitme diyemez ya hani, oysa titretebilecekken dağı taşı...
Gönüllerce uzaktan felsefik düşler kurulur aşka dair. Mesafelerin hiç bir önemi yoktur düşler aleminde. Engellemeler, vaz geçirme çabaları hep boşunadır. İki yürek, Eros'un oku ile vurulmuşsa birbirine, kocaman kainat bile aşkın rüzgarında uçuşup giden bir avuç tozdur. Aşk ile sona eren ömürler kutsanmışlardır Tanrının nazarında...
Dökülürken acılar, öldüğü için gömülen bedenlerden, toprak bin derece magma olur dertten kederden. Geriye sadece yüreklere serin ırmak suları gibi akan, aşk ile solunmuş bir ömürlük nefes kalır...