Konuş Beni Ey Türkçe

Bugün, biraz daha kendinden uzaklaştığımız Türkçemiz üzerine konuşmak ve hemhal olmak istiyorum. Öyle ki, yüzyıllar itibariyle güzide bir dil olan ve yeknesaklığını son zamanlara kadar koruyan dilimizi birkaç parçaya bölerek düşmanlarımıza yardım ve yataklık eder olduk. 'Osmanlıca', 'Öz Türkçe', 'Beyaz Türkçe' gibi ayrı ayrı isimlendirmeye kalktığımız dilimizi baltalayan nesiller olarak çok vebaldeyiz. Böylesine asil ve geçmişi temiz bir toplumun mirasçılarıyız aslında. Halbu ki, bu asil milletin bir tek dili vardır. Ve ilelebet yaşamalı ve yaşatılmalıdır. Dünya üzerinde geçerli olan bütün ilimler, sergilendiği dil üzerine inşa edilir.Eğer dilin güçlüyse,ilminde güçlüdür.


Dili, dini, kültürü, sanatı, sosyal ve içtimai yaşantısı dillere destan olan atalarımızı bir kalemde görmezden gelip bizlere bıraktıkları yazılı şaheser konumundaki eserleri yabancılara emanet etmek hangi aklın ürünüdür? Yüzyıllara dayalı kaynaşmadan mütevellit oluşan dil bütünlüğümüzü bölmek isteyenler, geçmişte ki ihtişamlı günlere dönmemizi arzu etmeyenler ve onların içteki işbirlikçileridir. Bu yüzden olsa gerek, sık fasılalarla dilimiz üzerinde oynama gereği duymaktadırlar. Zamana ayak uydurmakta geç kalan bu beyinler, uyduruk ve ne idüğü belirsiz mesnetlere dayanarak dilimizi her geçen gün biraz daha uçuruma sürüklemektedirler. Yüzyıllara dayalı,içinde bir çok dilden bize geçmiş yüzlerce kabul görmüş kelimeleri cımbızla söküp atmak hangi aklın ürünüdür?

Bu gün, dünyaca kabul görmüş Fransızcayı ele alalım.Kendini yıllarca bu dile hizmetle geçiren yabancı hayranı müellifler şunu iyi biliyorlar ki, Fransızca; Latince ,Grekçe ve eski Frank kelime elemanlarından oluşan bir dildir. Ve hiçbir Fransız yabancı kökenlidir diye bu kelimeleri dilinden söküp atmayı aklının ucundan bile geçirmez. Ya şu öğrenmek için uğruna ne savaşlar verdiğimiz İngilizce'ye ne dersiniz? Yarısı Fransız, öbür yarısı Alman kelimelerden oluşmuş bir dildir.(Yalnış anlaşılmasın, lisan öğrenmeye karşı değilim. Konu farklı.)Peki, bize ne oluyor? Dilimizi zenginleştirmiş Osmanlıca ifadeleri (Arapça,Farsça,) söküp atmak için nice uğraşlar veririz.

Sayısız mütefekkir, alim, sanatkar ve kalem erbabı insanların, binbir emek , göznuru, alınteri dökerek yüzyıllara meydan okuyan ve nice karanlıkları aydınlatan sayısız eserlerine neden yabancı olduk? Onların yazdığını okuyamayan, okuduğunu anlamayan bir nesil olabilir mi? Maalesef olduk...Ne acıdır ki; Atasının altıyüzyıl önce yazdığı kitabın yüzde doksan beşini anlayan bir Fransız ve İngiliz genç ile, atasının yazdığı elli yıl önceki kitabın yüzde doksan beşini anlamayan benim gencim tarih sayfalarında farklı kulvarlarda arzı endam etmektedirler. Bu durum, bizleri tarih önünde olumsuz, onları olumlu yargılayacaktır. 'Çatısı ve yapısı itibariyle en modern, ahengi ve edası itibariyle en şirin, telâfuzu ve sadası itibariyle de dünyanın en hoş ve mutlak dillerinden olan Türkçemiz.' Diye nitelendiriyor üstad Ali Fuat Başgil.

Yaşadığı bil umum hayatını, uğradığı bir çok saldırıyı, maruz kaldığı haksızlığı, uğruna savaş verdiği vatan denen topraklarda ki milli ve siyası mücadelesini gelecek nesile aktaran atalarımız boşuna mı bunca emeği bize aktardılar? Kanlarıyla, mürekkepleriyle, terleriyle suladıkları bu toprakların ruhunu anlamayan, geçmişini bilmeyen nesiller geleceğe nasıl ışık tutarlar? Her kelimesi binlerce yıla mal olmuş bu dili yok saymak, hangi insafa sığar? Bana dedemi, ninemi anlatan, milli ruh veren Türkçemi görmezlikten gelenler sizleri de ben görmezlikten geleceğim demeliyiz. Beni anlamayacaksa, oğlum kızım neye yaşarız ki bu dünyada? Mahallede, sokakta, işte güçte, okulda, pazarda konuşup anlaşamayacaksak neye yararız ki?

Ata yadigarı bu dili korumak ve kollamak her Türkün en önemli görevidir. Böylesine güzel ve muhteşem dilin başına gelenler, başka hiçbir dilin başına gelmemiştir inanın. Dil bilinci olmayan toplumların, geleceği karanlıktır unutmayalım. Dili yıkmanın, ilim ve fikir hayatını yıkmak olduğunun üçüncü dünya ülkeleri bile farkında bir biz değiliz. Bugün Türk dili üzerinde ihtisas yapmış insanlar ikiye bölünmüşlerdir.Milli dil savunucuları ile uydurukçular. Teknolojinin gelişmesi ve bilgisayarın tüm satıhta yaygınlaşması ile uydurukçulara gün doğdu.Ne idüğü belli olmayan ifadeler,kısaltmalar ile dilimizi birkaç sembol ifadeye mahkum edenlere karşı dik durmalıyız.Asırlara damga vurmuş, hayallerimize ve hislerimize tercüman olmuş kelimelere yüklediği manalarıyla yoğrularak gelmiş bu dili ucuzculara peşkeş çekmeyelim.Millet olmak dil bütünlüğünden geçer. Dilimizi anlayan, anlatan, okuyan ve yaşatan olmak dileğiyle...

Ya da konuş beni Ey Türkçe !

02 Şubat 2012 4-5 dakika 54 denemesi var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (4)
  • 12 yıl önce

    Sayın Yazar iyi bir adım olmuş bu yazı dilin ehemmiyeti açısından...Evet Türkçe dünya dilleri arasında en zengin ve en anlaşılabilir dil olması bizim için büyük bir avantajdır...Ne yönde avantaj diye sorarsak; Dünya dili olarak kabul edilmesi ve benimsenmesi çalışmaları açısından diye cevap verebiliriz...Ne yazık ki sizin de bahsettiğiniz üzre; bir çok kelime bizden değil denilerek ayıklanmakta ve ortaya hilkat garibesi bir dil çıkmaktadır...Osmanlıca denilen yazım dili bizim en büyük zenginliğimizdir..Tarihle bağlantımız köprümüzdür...Ataların yadigarıdır...Öz benlik ve öz değerlerin kazanılması için elzemdir...Oysa bu sitede de görülüyor ki; bazı kişiler hem yazılarında hem de şiirlerinde uyduruk kelimeler ya da yabancı kelimeler kullanma özentisi içerisindeler...Kendi diline bu kadar yabancı ve düşman ikinci bir nesil var mı? Bilemeyeceğim...Bildiğim bir şey varsa o da; Dilimiz bize küsmüş biz de O'na ilgisiz kalmışız...Bu yazınızın bu yolda uyanışa vesile olması dileğiyle...👍😙

  • 12 yıl önce

    Türkçemiz bugün dünya dilleri arasında en çok konuşulan beşinci dil. Bu her ne kadar gurur verici bir durum olsada. Dilimize gerekli özenin gösterilmediği kanaati çoğu insanda yaygın bir düşüncedir. Bir çok dış ülkede adamlar dillerini korumak için kanunlar çıkarmışlardır. Biz de niye hâla yok şaşar kalırım. Bildiğim kadar Fransa'da işyeri açarken Fransızca bir isim dışında ismi dükkanınıza koymaya izin vermezler. Böyle uygulamaların süratle bizde de yaygınlaşması yasalaşması lazım. Özellikle bazı gençlerin dil kullanımı konusuna hiç özen göstermediği de aşikârdır. Anlamı olmayan kısaltmalar, ipe sapa gelmez mantıksız cümle kurmaları arkadaşlar kültür gereği birşey zannetmekte, aslında Türkçe'yi katletmektedirler. Bir ülkeyi sömürge haline getirmek isterseniz, önce dilini, sonra tarihini ve kültürünü unutturursunuz ve o ülke için yıkım çanları çalmaya başlar. İrlandalıların, İngiliz'lerden çok daha zengin bir lisanları vardı zamanında(Gaelik) onları sömürge yapmak istedikleri zaman önce yavaş yavaş lisanlarını yok etmeye çalıştılar ve ettiler, sonrada sömürgeleştirdiler. Ondan sonra bir ülkenin tekrar toparlanıp kendine gelmesi çok zor. Gerekli ve güzel bir yazı kutlarım.👍

  • 12 yıl önce

    Değerli Selim Bey , bazı görüşlerinize katılsam da çoğuna katılmıyorum . Yazınızın başında " hemhal olmak istiyorum " demişsiniz , TDK ' da karşığı : ( farsça )aynı durumda olan . Ben anlayamadım ne söylediğinizi .👎 " Güzide " sözcüğünü kullanmışsınız , farsça bir sözcük , TDK ' da " seçkin,seçilmiş,seçme " olarak ne güzel üç karşılığı var oysa . Arapça olan " halbuki " sözcüğü yerine TDK ' da " oysa " diye çok güzel bir sözcük var , örnekleri daha da çoğaltabilirim . 12 Temmuz 1932 de Mustafa Kemal ATATÜRK ' ün yönergesiyle kurulmuş olan Türk Dil Kurumu ' nun amacı " Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek " olarak saptanmıştı . Bir çok yeni sözcüğü dilimize kazandırmış olmasına karşın yine de bazı kişilerce çok eleştiri almış bir kurumdur TDK . Eğer kurulduğu an amaç edindiği yoldan zaman zaman saptırılmasaydı ve siyasal kimliklerin etkisinde kalmamış olsaydı bence bugün dilimiz üzerine belki de bu değişik yaklaşımlarımız olmayacaktı . 80 yıl geçmiş TDK kurulduğundan bugüne .

  • 12 yıl önce

    Dilimizde kullanımı az da olsa arapça , farsça , osmanlıca ve ingilizce sözcüklerin egemenliği sürmekte . Ben , bunların tümüne karşı olduğumu bir kez daha burada belirtmek istiyorum . Gerek konuşurken ve gerekse yazarken seçici olmak için özel bir çaba harcadığımı söyleyebilirim . Ne var ki umarsız kaldığım zamanlar da olmuyor değil , fransızca kökenli " boykot " sözcüğü yerine bugüne dek yeni bir sözcük üretilmemişse eğer onu kullanmak zorunda kalıyorsam bunun suçlusu ben değilim . Bilmem anlatabildim mi ?

    Sağlık , mutluluk ve de sevgiyle kalınız...🙂