Köy Öğretmeni
Geçen yaz ailecek Şarkışla'dan anne tarafından bağımızın bulunduğu Altınyayla ilçesine doğru giderken dağların tepelerin arasındaki ıssız denebilecek yolun yaklaşık üçte ikilik kısmını gittikten sonra sola doğru dönüp yukarıya dağ yoluna doğru çıktım arabamla ve Konakyazı köyüne vardım (eski adı Kanak köyü). Her zaman girdiğimiz farklı köylerde yaptığımız üzere köyün içinde biraz dolaştık (artık ailem, eşim ve çocuklarım da alıştı buna)... Sonra özellikle köyün ilkokulunu arayıp buldum. Muhtemelen yeri hiçbir zaman değişmemiştir, belki bir zamanlar bina değişmiştir, tadilat geçirmiştir, hatta belki yeniden yapılmıştır ama yeri aynıdır. İstisnai birkaç köy hariç neredeyse tüm köy ilkokulları gibi artık terk edilmiş vaziyetteydi.
Tekrar diğer taraftaki yoldan aşağıya doğru indikten sonra müsait bir yerde kenara çekip benim büyük çocuğa şunu söyledim. Burası bizim köylümüz rahmetli Emin Kuzucular'ın bu yörede ilk görev yaptığı köy. (Köyümüz olan Akçakışla ile oldukça ters bir tarafta ve çok uzakta, ilçe merkezinin diğer yönünde.) Şimdi hayal et dedim. Bu köye öğretmen olarak atanıyorsun belki haftada bir araba geçiyor bilemiyorum, köye geliyorsun elinde bir bavulla. Ama şunu gözden kaçırma ilçeye bile geri dönebilmek için belki haftada bir kere bir şansın olacak. Veya en iyi ihtimalle 2-3 günde bir. Sonra bu köyde kalabilmek için bir eve ihtiyacın olacak. Belki birileri kiralayacak, belki bir öğretmen gelmiş diye para falan istemeyecekler orasını bilemiyorum. Ama her koşulda kerpiç bir evde yaşayacaksın, kalorifer yok, kışın soba yakacaksın odununu kömürünü kendin taşıyacaksın. Külünü kendin dökeceksin. Su yok. Ya sen kendin taşıyacaksın suyu köyün pınarından, ya birileri öğretmensin diye sana yardım edecek. Ama evde su tesisatı yok. Elektrik yok. Gaz lambası veya başka bir aydınlatma aracının yardımıyla çalışacaksın hava karardıktan sonra.
Ha bir de üzerine vazife olmadığı halde derleme yapacaksın ve daktilo ile yazacaksın. Sana anlatılan efsaneleri masalları yazıya geçireceksin... Kendisi ile hiçbir zaman tanışamamış olsam da rahmetli Emin Hoca benim için bu konudaki en efsaneleşmiş kişidir diyebilirim.
Daha da anlattım ama uzatmayayım... Evet o günkü yaşam koşulları buydu ama yakınma yoktu, zoruna gitme yoktu.
İşte bu Cumhuriyet ideolojisine olan inançtı. Görev bilinciydi, mesleğe olan gönülden bağlılıktı.