Köyden
…..gelemediğim yılların acısını çıkarır gibi her gün köy içi gezintilerimiz ve nokta atışlarımız ile hısım akraba köy komşularımızı ziyaret ediyoruz , geçtiğimiz sokaklar , evlerin dış duvarları ve kapılar, sohbete durmuş konu komşular , daha henüz gurbetten gelmeyen köylülerimizin evleri sessiz bekleyişleri , yol boyunca bu toprağın ,köyün içtiğimiz suların soluduğumuz havanın sakinleri olmaktan huzur ve mutluluk duyduğumuz bir gerçek , önce Hayrettin abi’yi görmek hal hatırını sual etmek için evine çıkıyoruz , evinde bulamayınca bağda olacağı bilgisi ile yöneliyoruz , oldum olası çok çalışkan ve yerinde duramayan tükenmez enerjisi ile yine bu yaşında (maşallah 80) bağda çalışırken buluyoruz kendisini , bizi görünce memnun oldu ,yüzünde içten gülümsemeler ve sevgi dolu bakışlarıyla yanımıza geldi , selamlaştık , tabi sosyal mesafe kuralı gereği sarılamadık musafaha yapamadık , ancak kalbi sözlerimiz ve sevinçli gözlerimizle fazlasını yerine getiriyorduk , Hayrettin abinin bütün işleri derli toplu bir disiplin intizam nizam içindedir , bağını bahçesini de öyle gördük , temiz bakımlı ve düzenli , kaldığımız bir saate yakın güzel bir sohbet yaptık , yanından ayrıldığımızda Hayrettin abi işlerine dönmeye çoktan koyulmuştu bile , köyün sokakları ve ana yol , geçmiş yılların aksine daha düzenli ve temiz bir görünümde , büyük şehirlerde ara sokaklarında gördüğümüz döşenmiş parke taş yolların bir benzeri ,Hakko’nun önünden geçerken yedi oluk yine gürül gürül dolu dolu akıyordu , Hışır Ali’nin oğlu Mustafa kardeş ve ailesi ile karşılaşıyoruz , selamlaşıyoruz , güzel bir gün güneşli ve sıcak bir gün , yağmur sonrası bitkiler otlar çiçekler ağaçlar daha bir yeşil , özellikle dut ağaçları yaprakları daha parlak yenilenmiş ve diri görünüyorlar ,köyün aşağı mahalle olarak bildiği yere doğru yürüyoruz , Faik Amca’nın evi , rahmetli Faruk abinin evi , köyün aşağı mahalle olarak bildiği ve meydana bakan evler Mine ‘gilin ,Kaptan dayı’gilin , ilik bacı’gilin ,çakıcı dayının evleri… , meydanı çevreleyen bu evlerin , geçmişin birbirinden güzel hatıralarıyla gözlerimizin önüne geldiği ve bizimde içinde olduğumuz anıların burada yaşanmış olması duygulu bir andı , az mı bekledik köyün sürüsünü bu meydan da , ikindiden sonra özellikle köyde sanki gizli bir haber kaynağı varmış gibi , her gün sürü hangi taraftan gelecek bunun bilgisi ulaşırdı ve köyün gençleri özellikle koyun kuzu gıdik işte sürüde malları olan kim varsa o ev halkından birileri gelirdi beklemeye , hem açık hava buluşma konuşma yeri olurdu , köyün haber akışı güncellenir , hem birbirlerini görme fırsatı bulurlardı insanlarımız , ve harg , Hakko’dan gelen bol ve soğuk suyun geçtiği harg’ta az mı ayranlı çorba ve ayran soğuttum , harg boyunca bu meydana bakan evlerin anneleri veya çocukları yaşlı genç dizilirdik çok güzel bir birliktelik,sevgi saygı abi kardeş güzellikleri ile geçerdi , akşam ezanlarına yakın soğutmaya oturur dedelerimiz namazdan çıkıncaya kadar devam ederdik ve Harg’ tan birlikte eve dönerdik , ishak kuşu ötmeye başlamış bile en parlak yıldız da görünür olmuştu …
..sadece oda duvarları ve yıkık pencere boşlukları ile antik bir kentin harabeleri gibi köyün içinde köyün sahipleri kadar bu toprağa sahip yarı yıkık hepten yıkık evlere rastlıyorum , geleceğini bekleyen viran olmuş evlerden kalan taşlar kerpiçler yığını anılar öyle bekliyorlar , geçmişe dair bize hikayelerini anlatır gibiler , görenlerin gözlerinde ve dillerinde hüzün ve burukluk bir an o yıllara gidip gelmeler yaşatır , bir yandan yeni filizlenir gibi yeni hayatlar kurulu yeni evler yeni başlangıçların güzellikleri çoğalmakta , geçmişin ve bugünün belki yarınların koyun koyuna yaslanmış anıları köyün genel sosyal kültürel ve geleneksel dokusunu sürdürdüğünü gösteriyor , köy içinde evler arası sessizce kendine yol edinen sokakların birbirini aratmayan benzerlikleri her birinin insanı gitmek istediği bağlara bahçelere arazi ve tarlalara çıkarmasıdır , bahar mevsiminin insanı hiç yalnız bırakmayan renkleri beklemediğiniz anlarda karşınıza çıkıyor köyün her bir köşesini cennet boyası ile boyuyor , ve görmeye doyamayacağınız güzelliklerle tanıştırıyor sizi , her gelişimden sonra geride bıraktığım gözümün gördüğü duygularımın zenginleştirdiği ruhumun aydınlandığı köy günleri her işte her şeyde aslımızın ne kadar köklü ne kadar bizimle ve derin bağları ile birlikte bir ömür geçireceğimizi gösteriyor , ve fiziki güzelliği kadar anlamlı duygusal ruhsal etkileyiciliği köy gerçeğimizi bize çiviliyor , bu güzel toprakları geçmişten bize teslim eden atalarımızı , dedelerimiz ve nenelerimizi , kaç nesil sonra sonrası bizlerin ne kadar minnet dua ve hayırla onları yad etsek az olduğunu anlıyorum ve bizden sonra gelenlerin de aynı duyarlılıkla bağlarını sevgiyle devam ettireceklerini düşünüyorum...
….önceki ve dün akşam ay , her hali ile seyri çok güzeldi , suyun yüzeyindeki ışıkları(yakamoz)kainatta hiçbir varlığın amaçsız,hedefsiz,etiksiz ve estetiksiz olmadığını gösterir gibiydi , her birinin kendine ait insana ve doğaya kattıkları duygular ve gerçekler var , gözlerimizden kalbimize aklımıza iniyorlar , ay veya güneş ya da yıldızlar , yeryüzünde her zerre bir canlılığın enerjinin hayatın ta kendisi olduklarının örneklerini veriyorlar, dün akşam dolunay ve göl yine muhteşemdi harika renklerin kesişmeleriyle eşsiz bir tablo ortaya çıkarıyorlardı , ve akşam çok güzel geçiyordu ….bu sabah uyandığımda geçmiş yıllarda duyduğum bir konuyu gözlerimle görmek için kavaklık mevkiine gitmeye karar verdim , çünkü , yumurtalarını bırakmak için gölden kavaklık içlerine kadar akan bir suyun içinden akış istikameti tersinden yolculuk yaptıklarına şahit olmak istiyordum , belgesellerde sıkça gördüğümüz dünyanın ve ülkemizin bir çok yerinde benzer olayların yaşandığını biliyor olsak ta kendi köyümüzde aynı olayı gözlerimle görmekten mutlu olacaktım , bir yandan şahra taşıdığım yollardan patikalardan geçiyor , bir yandan söylediğim türküleri mırıldanıyorum : ‘’ atımı bağladım iğde dalınaaa../oturdum ağladım kendi halıma / bir defter bir kalem verin elime /yazayım derdimi ben o zalıma ../ , tabi sadece bu türküyü söylemiyordum , o yıllarda çıkan meşhur olan : fırat kenarında yüzen kayıklar / anam ağlar bacım beni sayıklar / başına toplanmış bağrı yanıklar……, şahrayı harmana yıkmışım kah dört nala eşeği semer üzerinde , kah aheste aheste tabi avazım çıktığı kadar okuduğum şu iki türkü , özellikle kup kenarından başlardım , gölöğünü geçinceye kadar türkü okumazdım çünkü ses berbat ! , vay be ne güzel günler ne güzel çocukluk ve gençlik , nasıl hatırlamam ki buradan geçerken o yılları , evet kavaklık merkez koordinatlarına bir şekilde geçtim ve göle akan suyu göle döküldüğü yere kadar takip ettim , orada kısa bir çekim yaptım , güzel bir hatıra olarak hiç unutmayacağım..
..evden çıktığımda bugün nerelere gideyim diyordum , kah karşı bağlar çekti düşüncem kah farklı istikametler , aslında bir gün enine boyuna harmanlar dediğimiz yerde dolaşmak orada ev yapan evinde olanlarla selamlaşmak istiyorum , ve yan yana kurulan harmanların o yıllarda durum ve yaşadıkları telaş,heyecan,umut ve korkuların geçtiği günler gün gibi canlı hafızalarda , çünkü insanlar geceli gündüzlü gayret ve çabanın içinde sürekli koşturmalar içinde oldular , arkalarında düven oldukları halde kaçan öküzlerin veya huysuzlaşan yorgun atların düven esnasındaki çekilen sıkıntılar hep dün gibi canlanıyor zihnimizde… , bir fikir olarak bugün şöyle köy dışına iyice uzağa çıkayım düşüncesi birden aklıma düştü , hem bugün yürüyüş uzun olsun biraz açılayım, yeni adı beyalması eski adı hozappur (hozakpur) olan köy istikametine doğru yürümeye karar verdim , Ağın’dan 3.5 km. ama bizim köyden bir buçuk kilometre olsa gerek , bugün değil ama başka bir gün oraya kadar yürümeyi ajandama aldım bakalım ya nasip , bizim köy sınırları içinde kalan Haseki'den geçerek bir noktaya kadar geldim, hayli yol katettim inişli çıkışlı , yorulduğumu hissettiğim an durup soluklanıyorum , zaman zaman geriye dönüp bakıyor bir iki poz uzakta göl ve köyü gösteren yeşil arazileri çekiyorum tabi bu ara , geçtiğim yerlerde kah eğilip gelincik koparıyorum kah papatya, özlemişim kırları arazileri memleket toprağını , özlemişim bu sessiz bu temiz bu yemyeşil güzelliği ..
05.06.2020/Vahşen