Küçüktük Büyüdük

Küçükken ayak izlerimizde coşku olurdu. Belki fark etmezdik ama o minicik ayaklarımızla koşarken hem neşe hem de sevgi aşılardık. Ne de güzel olurdu güvercinlerin ardı sıra koşmak... Simit aldığımızda hemen kuşları düşünüp onlara bölüştürürdük yarısını. Diğer yarısını ise yaramazlıktan vakit kaldığında ancak yeme fırsatı bulabilirdik.

Belki küçükken böylesine hareket ederken bile bir şeyin ayırtına varabilirdik, tüm bahçeler, parklar, evler, köşe bucak bizle alay ederlerdi. Küçüklüğümüzle, hayatı tanımayışımızla, yalpalayıp düşmelerimizle... Sanırdık ki ayağımıza takılıp düştüğümüz kaldırım bize düşmandı. Fakat bilmezdik ki, aslında kaldırımın kimi zaman bir insandan daha merhametli olabileceğini...

Ne bir gelecek kaygısı, ne ödenecek faturalar, ne terk edilişler, hiçbir şey umurumuzda olmaz, hiçbir şey bizi alakadar etmezdi. Biz yalnızca küçük adımlarımızla büyük ve belirsiz bir yola doğru koşar, durmadan ilerlerdik. Hızla sürüp giden bu yolda yalnız kaldığımızı bile fark etmeden, tökezlerdik bir kaldırımdan. Fena da olmazdı bazen bu yollar, küçük adımlarımız bir ihtiyara yaşam sevinci aşılardı. Minik elbisemiz, pembe kurdelemiz, kırmızı pabuçlarımızla dolanırdık orda burada. 'Allah bağışlasınlar bir bir sıralanırdı arkamızdan. Bizim hiçbir zaman anlayamadığımız bir yığın laf söylenirdi anne babamıza. Öylesine, belki de nedenini bilmediğimiz halde bir teyzenin boynuna sarılır ya da yüzüne olanca tatlılığımızla bakar ve kesesinden nadiren çıkardığı şekerlerden alırdık... O zamanlar en büyük mutluluğumuz bu idi...

Büyüdük...

Artık küçük ayak izleri devleşti, her daim açık olan zihnimizde bir kararma, bir sersemlik oluştu. Sandık ki hep çocuk kalacak, ihtiyarlara umut aşılayacak, kuşlarla oynayıp coşacaktık... Tek bildiğimiz mutluluk küçücük bir şekeri yemekken şimdi mutlu olmak için bütün çabamızı harcıyoruz. Belki biz hiç büyümeseydik bu zamanda küçük kalsaydık, yine de mutlu olamayacaktık. Çünkü değişen gelecekten korka korka geçiriyoruz bütün vaktimizi.

Küçük adımlarımızı büyütürken bile hep bir endişemiz vardı; yaşamak. Acısız, küçükken yaşadığımız gibi, mutlu ve umut aşılayarak yaşamak. Ayaklarımızın yalpalayışına aldırmadan her daim koşabilmekti. Tek ihtiyacımız olan dengemizi korumak için değil, herkese, insanlığa faydalı olabilmek için mutluluğu bulmak idi. Ama öyle ki yolumuzun nereye çıkacağını bilmeden yürüdükçe, ne mutluluk, ne umut, ne de sevgi duvarları aşılamayacak, bunun bilincindeyim. Ayaklarım büyük olsa da, adımlarımı küçük tutmaya uğraşıyor ve tek bildiğim mutsuzluğun artık sadece şekersiz kalmaktan ibaret olmasını istiyorum...

27 Nisan 2012 2-3 dakika 88 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Her yaşın kendine göre bir güzelliği olsada, bir çoğumuz çocukluk yıllarına dönmeyi istemişizdir, ama Allahın hikmeti gereği insanın bir saniye öncesini bile geri getirmeye gücü yoktur. Geçmişe fazla takılmamalı, iyi günleri anılarda yaşatmalı, kötü günleride unutmaya çalışmalı. Güzel bir denemeydi Filiz kutlarım içtenlikle...👍