Kukla
Başarının kelime anlamı hep yanlış öğretildi bize. Kendi arzularımızı değil, sistemin arzularını yaşadık yıllarca.
Şair, yönetmen, sporcu, gezgin, ressam, şarkıcı vs. sistemin gözünde önemsiz olduğundan içimizdeki sanatçıları önemsizleştirdik, kaybettik. Başarı sınavlarla kıyaslandı hep ve daha fazlasını istedi sistem. Bencillik hissimiz daha da sertleşti, birbirimizin kafasına basarak yükselmek istedik, yaptık da. Sonra para kazanmaya diretti sistem, haftanın 6 günü sırf daha kaliteli giyinmek, daha iyi bir araba almak, daha lüks bir semtte oturmak vs. için çalıştık, markalaşma rekabetine girdik. Sonra birileri farkına vardı bu kısır döngünün, sisteme başkaldırmadan arzularıyla yaşamak istedi. Toplumdan dışladık, sistemde bize benzemeyen herkesi hor gördük. Sevdiğimiz için değil, para kazanmak için çalıştık yıllarca. Üstelik saatlik, günlük ücretler dayattı sistem. Hayat kadınlarını sevemedik; ama sistemde benzer şekilde çalıştık.
Sonra mutluluğu sorguladık, mutsuzluğumuzu yaydık. Sistem para karşılığında mutluluk vadetti; yıllarca mutlulukla para arasında doğru orantı kurduk. Sevmeyi, sevilmeyi, paylaşmayı en acısı düşünmeyi unuttuk. İplerine bağlı birer kukla olduk.
Sanırım en büyük hatayı sistemle değil birbirimizle savaşmakla yaptık.