Kumsala Vurdum
Boğazımdaki yumru giderek büyüyor. Sabıkam yüzünden sevmiyorum sanıyorlar. Hüküm giyeli uslandım oysa... Üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir biriyim artık. Eskiden şaşırttıklarım şimdi umursamadan geçip gidiyor.
Telleri atmış kırık bir keman misali, çıkardığım seslere tahammülüm kalmamış. 'Gün bitsin' diye, bir oradan bir buradan çekiştirir oldum. Sineklerin vızıltısı arasında dalıyorum uykuma. Rahatsızlığım onları bile uyuz ediyor ki, benden tırsıyorlar. Sesleri içimdeki orkestranın cırtlak seslerine karışıp garip bir konser veriyor. Dinleyen tek kişi yine benim, ben bile benden bıkmışım.
Ah güzel Mariya, ah Elifim, ah saçları yakamoz kokan küçük kızım... Dibimdeki yalnızlığı çok görenlere bir şeyler söyle. Boğazımdaki yumruya haber anlatın, geceleri yıldızlara masal anlatın. Karanlık eskiden daha aşk doluydu, şimdi sadece karanlık. Korkmaktan değil korkum, artık korkmamaktan korkuyorum!Beter olsun ölümüme sevinenler! Beter olun...
Hani cennetin anahtarı, hani cehennem zebanileri, hani...
Küçük saksılara gömdüm elimde kalanları. Her birinin dibinde, biraz umut, biraz neşe, birkaç çocuk ruhu saklı. Hamam böceklerini ezip, karıncaları es geçenler; bir böcek kadar hükmüm olmadığını anladıkça, hasetleniyorum örümceklere...
Ah güzel Mariya, ah Elifim...
Bir yudum suda okyanusları arar oldum. 'Yüzgeçlerim yok' diye, balık olamazsın diyorlar. Oysa yüzerek aşmak daha kolay içimdeki derinliği.
Kumsala vurdum! Çakıl taşlarının şahitliğinde kıydım kendime, denizanalarına vasiyetimi yazdırıp, yengeçlere bıraktım. Ah yakamoz kokan kızım, yalnızken bile seninleydi bu adam.
Titreme artık, dünya seni benden daha iyi kucaklar, kendine hayrı olmamış bir bedenin, ruhuna söz geçirememiş olması hiçte şaşılacak bir şey değil. Bitirmelerim kolay olmadı, oysa daha zordu başlamalarım.
Uykumda seni görerek gidiyorum. 'Uykuma el değmesin' diye tembihledim herkese.
Hoşça kal bebeğim, iyi uykular de babana!.