Kurtuluşun Felsefesi 16
16] Bu sıfır noktası; halk için, özne için yeni durumun bir öncesidir. Özne yeni olanları bu sıfır durumları ile kıyaslar, refere ederler. Buradaki bir sapma, tehdit algısı olarak algılanır ve alışmadaki sapmanın tedirginliği, öncelikle refleks tepki olarak ortaya konulur. Sonra bilinçli tepkinin, karşı konuluşu olur, önlem cevapları belirlerler.
Örneğin; yalnız bir orman gezintsinde iken tedirgin olan kimi kaygılaşmalarınıza, bir süre sonra kuş cıvıltıları eşlik edecektir. Bu cıvıltılar sizi, vahşi ortamda bulunur oluşunuzdan uzaklaştırarak, ortama alışmanızı sağlayacaktır. Yine sokağın gürültüsü ve kalabalığı sizi, sıradan bir alışma ile tutumlaştırır. Burada hiç dikkat çekecek bir şey yoktur.
Bu olağan durumun rahatlığı ile rutin tavırsal eylemlerinizi sürdürürsünüz. Bir süre sonra, alışmalarınız sizde; kalabalığın ve kuş cıvıldaşmaların farkına bile varılmayışınız sizde bir sıfır nokta olma durumunu yaratır. Ancak bu ortalama sesteki, ya da; ortalama kalabalıktaki, bir artış ya da azalma, hemen bir dikkat çekilmesi olarakta, kendisini bireye dayatır.
Alışmanın rahatlığından, rahatsızlığın alışılamaması, sindirilememesi ortaya çıkmıştır. İşte ÖZ DALGA dip dalga hareketi budur. Halk hareketinin yavaşlığının temeli budur. Bu motifi düşman iyi bildiği için, halkın rutin alışmalarındaki sapacak görüntülere pek izin vermezler. Böylece işbirlikçilerle destekleşir. İşbirlikçi, böyle işgal altı bir durumu bile size olağan saydırarak, halkı sükûnete çağırır. Böylece direniş oluşmaması da, düşmana yarar sağlamış olan bir kazançtır. Hem de kusurdan sağlanan bir kazançtır.
Ne var ki alışma nedeniyle farkında olmadığımız kalabalığın sokaktan çekilmesini, ya da ormanın ani, olarak birden sessizleşmesini, hemen fark ederiz. Yeni durum bir önceki sıfır referans noktasından kayıştır, sapıştır bu. Bir farklılaşmayı hemen algılar, sessizleşilmeye ve kalabalığın yok olmasına, ani telaş ve kaygı gösteririz. Acilden dikkat kesiliriz.
Bu tür, kalabalığın çekilmesini ya da ani sessizleşmeyi hiç de hayra alamet olunamayacağına yorarız. Kalabalığın birden çekilir oluşu, alışmanın normal kıldığı eksenden, bir değersel sapış olarak bizde hemen fark edilir. Artık, alışır oluşun güvencesi yerine, fark değerin verdiği endişeyi, taşırız.
Endişe veren, rahatsız edici kaynağı anlamaya yorumlamaya, durumdan haberdar olmaya ve sonrada tepki koymaya başlarız. İşte bu tepki verişler, kısa bir süreç içinde olur. Oysa halkın özünü, bu türden süreçsel anlamalarla, öznelerin dinleme ve yön tutuşlarındaki birikimleri ancak tetikleyip olduracaktır.
Kurtuluş Savaşı fikrinin olgunlaşması için halkımızın tepki verme oluşmaları 2 yıl gibi (1918-1920) bir süreçle olgunlaşacaktı. Tabiidir ki bu iki yıllık süreç tamamen sükûnet içinde değildir. Fevri direnişçi karşı oluşmaların, direnişçi grup birlikleri ortaya çıkmıştı. Alışmadan sapan her uyaran durum, halkın içinde nicel ve kararlı olaraktan, ortak davranış iradesini ortaya koyacaktır. Böylesi gelişmelerin olması ve böyle bir iradenin kendiliğinden belirmesi ve birikmesi de, kaçınılmazdır.
Anadolu hareketinin başlangıç ve seyrediş rotasının, sürekli bir düzeltmeler ve yolun yürünmesi ile oluşturulan konjonktürsel bir yol haritası olduğu hiç anlaşılamamıştır. Gazi'nin kafasındaki genel ve kaba tasalk planın yola çıkışla, adım adım oluşması, her aşaması Gazi'de, akıl ve yol olacak olan kıvılcımlaşmaları, pekiştirtir olması; aydınlarca görülüp içsinilememiştir.
Bu gidiş, hali hazırdaki durumun kavranır oluşuna da pek uygundu. Yolun envanteri, sahip olunan değerleri, değişecek olan üzerinde devinim oluşturacaktı. Her türden güçsel kaynakların var olması, değil yeni kadrolarca; saltanat hükümetince de istatistikî bir veri olarak tam bilinmiyordu. Geleceğin plânlaması Gazi'de vardı. Ama mahiyetinde bulunanlar, sanki bu plânlar dahilindeki her aşamasının içinde imişler gibi çoğu aydınlarımızca bir onanma yanılgılarına düşülmüştür.
Oysa Gazi'nin fikirleri hareketin süreliği içinde yaklaşık olarak şekillendiğinde; sadece yaveri Mazhar Müfit'e not ettirdiklerinde, Mazhar Müfit'in tepkisinden, kadronun mevcut ruh halinin de, bir dışa vurulum olarak anlaşılması, değerlendirilebilecektir. 'Yaz yaver' dediği sözünün ortalarında bir yerde 'Behemehâl Cumhuriyet ilan olunacaktır' diyen maddenin not ettirilmesi esnasında: Mazhar Müfit'in; "paşam, çok ama çok; hayalcisiniz" deyişi, belleklerimizin bir hatırlama konusudur.
Bu dikte ettirilen plan içerisinde, Hacı Bayram camii çıkışı esnasında, tam da yeni meclisin ilk açılış dakikaları öncesine denk gelişle temsil heyeti kararlarını irat edildiği söylenen olgunun, öz hareket oluşması gerçeklikleri içinde ne bir zemin oluşturması vardır, ne de gerçekliğe bir envanter olması vardır. Zaten yol yürünmüş, plan oluşmuş, şartlar gerektirilmiş o gün plân etekemiğe bürünecektir. Üstelik bu gibi hal konjonktürün olmayan teknolojisi yüzünden halkla olan bir haberleşme bir iletişme bir duyuru yapma araçlarından biriydi. Değilse bundan kutsiyet çıkarmak çok afakiliktir.
Meclis açılmadan hemen önceki irat olunan Temsil heyeti kararı, yolun inşası için kullanılan aracın Gazi'ye legal bir ruhsat olmasıdır. Kitleleri davanın yanına kazanmanın, sosyal aidiyetlik devinmesi üzerinde gerçeklenmesidir. Değilse bildirgedeki veriler, bir ulus kuracak olan şahsiyetlerin, tam elbise çıkarabileceği özellikte bir kumaş olurluklar da değildirler. Bunları ayıramamak demek; plânlamayla araçsal kılınanı ve amaç olan ikameyi; tamamen birbirinin yerine kullanma yanılgısı demektir.
Temel adım, yurdun savunulması için milli mücadele yapmaktır. Bu herkesin vakıf olup, etrafında genel ekseriyetle kenetlendikleri, meşruti bir haldi. Bu amaç etrafında; dinlisi de, dinsizi de ve kimi azınlıklar da örgütlenecekti. Ancak bu tutkunun güncel değerlerle eksen edilmesi çok önemliydi.
Gazinin çevresindeki heyetten olan kişilerin, Gazi Hareketi çevresinde oldukları zaman dahi "geleceği planlar olma" ve bir "ulus yaratma" bilinçleri hiç yoktur. Gazi'nin, askeri deha konum sıfat özelliğine inanarak, Gazi'nin çevresinde, padişahı ve saltanatı kurtarmak için mücadele gönüllüsü oldukları pek açıktır. Gönüllü mücadele içinde olmalarının bir temel verisini Rauf Orbay'ın ve heyetinin, Padişsh Vahdettin karşısındaki bir kabul sırasında, padişaha sunduğu bağlılıklarını deklere eden söyleminde de, bu durumu apaçık görmek, olasıdır. Bu görüşme dizinin sonlara doğru verilecektir.
Sürecek