Kurtuluşun felsefesi 23

23] Baraj yaparken meyve bahçe alanları baraj altında kalır. Burada görülen ve görülmesi gereken hedef, kazanılan barajdır. Meyve bahçesine bakarak meyve bahçesini söylemleşerek barajı unutmak değildir! Siz isterseniz bu bahçe için, eş deyişle mülkiyet özgürlüğünüz için, genel görüyle aynı şekilde düşünüyor olmama özgürlüğü içinde olursunuz. Bu mülkiyetçi özgürlüğünüze değin söylemlerle, kıyametler koparabilirsiniz! Ama nafiledirdir. İşte gerici özgür oluşlar, böylesi bir temelliliktir.

Açıkçası kolektif mantık ve tutumlaşma yasasının yürüdüğü yerlerde siz, kendi bireysel ve kişisel yararcı olan kıt ve yetersiz mantık düşünmelerinizi, özgürlük diye getirip, dayatmazsınız. Böyle bir eylem ancak, kişisel düşünüşler içinde olay karmaşasıdır. İlişkindik ayırt etmezlik ruhudur. Halbu ki bir grup veya bir cemaat içine gittiğinizde, kişisel özgürlük diye bağırıp çağırdıklarınızın pek çoğu davranış ve tutumlarınız ve isteyişleriniz, düşünmeleriniz, kendiliğinden kısıtlanacaktır.

Söz gelimi cemaat şeyhinin elini öpmenizin köleci toplumlardan güne dek gelenekleşen ve eski döneme değin anlamı unutulan, efendi köle meşruiyetliğine değin bir toplumsal sosyal mukavelenin imzalanması olduğuna dair ruh onanmasının, bir belirişi olduğunu hiç söyleyemezsiniz. Köle, sahibinin elini öper ve anlındaki kölelik işareti olan damgasına (alın yazısına)sahibinin (efendisinin) elini koyarak, alenen; 'ben senin kölenim' derdi. Efendi de; 'bakın, görün, şahit olun ki bu benim kölem' derdi.

Bu köleci ruhlu tutum, köleliğin kalkmasından sonra da alınlarda damga olmadan ve efendilik kabullenilişi bilinmeden el öpülmeye devam edilmiş . Tabii ki sonradan da toplumsal ilişkisi ortadan kalkan el öpmenin makul bir cevapları oluşturulmuş. Büyüklerin eli öpülür denmiş. Saygıdan sevgiden dolayı el öpülür, diye eskinin toplumsal mukaveleci tutumu şimdinin inanç anlayışçı saygı sevgiye dek tutuma dönüşmüştür. El öpmekle ağız kirlenmez denişlerlen de, eski geleneğin üstü örtülmüştür.

Kişi bilinç ve özgürlüğüne ilişkin olarak ben özgür insanım, şeyhin elini, ayağını öpmem diyemezsiniz. Bu dahi şimdinizin sosyalliği içinde bir var oluş biçimidir. Bir önceki toplumsal var oluş yansımanızı, buraya cemaat içine taşıyıp, sembolize ederek güya özgürlük olarak, hak olarak diler olmanız, ancak sizin cahil olmanızdır. Durumu anlayamaz olmanızdan başka bir şey değildir. Kısacası yeni ile yeni olanlaral toplumsal düşünceyle girişememeniz olacaktır.

Bireysel ve toplumsal düşünme özgürlüğünün farklılığıdır bunlar. Kişi toplumda, toplumsallaşarak başarılı olurdu. Halk içinde de, kişiselleşerek başarılı olup, kendisini bulur. Toplumsal üretim ve olanaklılığın kullanımı; halkın her tür girişmelerine, kaynaklık eder. Halkın özgürleşmesi hemen bunun yanı başında bir özgürleşmedir. Değilse karnı aç olanın, sefalet çekenin, cehaletini sürüyenin özgürleşmesi ve özgürlük gerçekleşmesi hiçbir zaman olamaz.

Kimi halk kesimi, toplumların çok farklı ve kendisine özgü bir yasallığı olduğunu kavrayıp girişmek isterler. İnanç tavırlı olan kimi halk kesimiyse, toplumun yasallıklarını anlayarak kullanıp, yeni yeni üretimsel teknolojileri varlaştırmalarla ancak özgür olacağımızı çok kez anlayamaz olmanızdır.

Toplumsal dinamiği anlayabilseler de, bildiklerinin toplumsal işleyiş süreçlerinin mantıksal ilişkilemenin kurgularını yapamazlar. Düşünce olarak çabuk yorulurlar. Bu nedenle olayı kestirmeden yoldan gidişle inançlaştırırlar. Ya da bir kanaat önderine sultasına sığınarak, ona ram oluşlarla davranırlar. Kişisel ve halka ait tutumlarını, sanki bir özgürlükmüş gibi talepleşirler. Kişi sanı kanılarına değin olanları toplumun içinde de isterler.

Bu mantıkla sizin, değişmeyi istememek de hakkınızdır! Cahil kalmayı ister olmanız da, bir hak ve özgürlüğünüzdür! Ancak tüm bunlar karşılıklı bağıntılı üretim yaptığınız yerler dışındaki alanlarda yani toplumsal ilişkindik olmadığınız süreçler dışında bunlar olasıdır.

Böylesi abusluklar, kişi olaraktan yaşça, boyca, bedence büyümemenizi isteme özgürlüğünüzle eşdeğerdir! Siz istediniz diye büyümemek olası mı? Doğa böyle bir olayı size özgürlük diye tanımış mı? Ve bunu geçerli kılmış mı? Bilinen doğa böylesi özgürlüğe kapalıdır.

Bu sefih ve soyutçu bir bakıştır. Olayı tersten ortaya koyan ve sapla samanı karıştıran cahilliktir. Toplumsal ilişkiler zorunlu ve yükümseldir. Yükümsel olan ilişki karşılıklı olarak yerine getirilen bağıntıdırlar. Bu yüzden cahil olmamak, en azından yükümsel hak ve sorumluluklarınızı bilmek zorundasınız. Çünkü toplumsal özgürlüğünüz ve haklarınız böyle böyle gerçekleşecektir.

Oysa sizin istek, bilinç ve öznel oluşlarınızın dışında, bir çevre vardır. Çevre sizin iradeniz dışında gelişir. Siz bu gelişmeye cevaplar üreterek çevreye uymanın yararcı kullanımını oluşturaraktan ancak özgür bir var oluş olarak kalırsınız. Bu nedenle, cahil kalmak değil, bilmek zorunluluğunuzdur. Özgürlüğü, bir değişmeye en uygun cevap üretmek olarak başarmalısınız.

Yeme içme barınma gibi temel olacaktan zorunluklarınızın sağlayışı olduğu için cahil kalmamak, bu yüzden özgürleşmek zorundasınız. Yani siz bu belirlenmelere, sizin dışınızdaki nedenlerle, sağlayışlar nedeniyle zorlanırsınız. Siz çevreyi özgürce belirlenirken, belirlersiniz. Yani özgürlük; doğal bir gerekliliğin ya da zorunluluğun alt edilişidir. Eş denişle, bir ilişkindik kullanım alanına sokuluşunuzdur. Yani sağlayışlarınız nedeni ile özgürlük vardır.

Ancak 'genel görü' sistemleşince, süreçteki bu kabildeki tek tek görülen cahilce olaylar, suç olmaktan çıkmazlar. Bilinç insan öznelliğinin toplumsal doku içinde dokuya bağlı, soyutlama; analiz etme, seçme ayıklama, değişkenler var etme, ilkesidir. Bu yüzdendir ki toplumsal genel görü baraj altında kalan meyve bahçenize sistemin oturmuş olması nedeniyle, bahçenize el konulması karşısında; bahçenizi istimlâk edilip, para ödenmesi yapacaktır.

Sürecek

15 Şubat 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar