Kurtuluşun felsefesi 29

29] Halkın öz hareketi, artık bir tanımlılık olmuştur ve konvansiyonel olmuştur. Bu tanımlılık ve konvansiyon olmadan, inançlarınız, vaazlarınız, finans durumlarınız, geçici bir çoşku durumu yapmaktan öte, etkin olamazdı. Konvansiyon sonrasıdır ki bunların (inançların vaazların ve finansmanın) girişen, işlevleşen hareketleri başarılı ve sürekli kılacaktır. İnançlar bundan sonradır ki öz hareketi daha etkin bir yapıya ve yapı organizasyona kişilerini şevkle götürür.

Artık bu öz hareketin doğuşu da; gelişmesi de; kendisini, kullandıkça tüketen kaynakların tükenir oluşu gibi bir doğru orantı içinde, kendisini sınırlayacaktır. Hareketin sınırlanmasına giden süreçler finansmanın olmamasıdır. Harekete dek propagandacı vaaz eden motiflerinin olmayışı hareketi sınırlar. Yine, işgalcilerin artık fiilen ortada olmayışı gibi tükenir olan bu kaynaklar nedeni ile özhareketin sınırlanması sağlanır, olacaktır.

Bu yapılar (inanç ve vaazlar) hareketin oluşması için temel neden değildirler. İnanç ve vaazların yerine başka şeyler de konabilirdir. Ama böylesi bir öz hareket içindeki halkın, kendi kurtuluşuna dek oluşmaları konusunda, kendi kararının olması, temel ve esas tartışılmaz bir nedendir. Yani dış çevrenin finansman sağlaması ve propaganda yapar olması, dışa değin çevrenin şartlarıdırlar, Ama bu dış şartlar, halka değin içte olmayan, kendi öz kararı olmayan eylemleri de, tetikleyemezdi.

Örneğin inançların yerine, özgürlük, vatan sevgisi, topluma feda olmak, özgecilik, vatandaş gibi kararlılık yaratacak olan fevri inanmaları da koyabilirsiniz. Bu şevklendirici bilinçlenmeler ister inançlı olunsun, isterse inançsız olunsun, herkese hitap ederdi.

Yani ikinciler, vatandaşlık, ortak yüküm üleşme gibi çekenler dinsel anlamalardan, inanç olaraktan çok farklıdırlar. Ve bu yüreklendirici karar kıldırıcılar farklı noktaları da oluştururlar. Yine bu çekim merkezine fiili işgal edilme yerine, bir vehimsel dış tehdit algısını da koyaraktan siz, öz hareket durumunu yaratırsınız ve sistemi işletirsiniz.

Finansman edinmeyi kısa bir süreliğine herkesin kendi canını dişine takması ile sağlar olabilirsiniz. Yine kendi olanaklarının teçhizi şeklinde bir organizeliğe götürebilirsiniz. Bu size kısa bir zaman ve zemin kazandırır. Bu kazanılan zaman ve zemin içinde hareketin dış geliştirici etkileşme şartlarını oluşturmanızı sağlarlar. Ama öz hareket yerine hiç bir şey koyamazsınız. Ne para, koyabilirsiniz; ne de silah. Öz hareketle, öz hareketi ortaya çıkarmayı karıştırmayınız.

Bu türden dışsal etkir, ilineksel nedenler, halkın öz hareketini; noktadan, yani oluşma yerinden, dışa doğru salındırır. Yani oluşumu, kaynağından (kişilerden), çevreselliğe doğru boyutlar olmakta çok etkilidirler. Bu öz hareketin kişilerden, içten yırtılarak, dışa doğru açılmasıdır. Öz hareketin kendi oluşma zorunluluğunda, yani öz hareketin kendin de (bencillikte), keyfi oluşların iradilikleri yoktur.

Hareket biriktikçe, yönsüzlük nedeniyle, kontrolsüzleşir. İlinekseller, özhareketin oluşup, direksiyon, rotil ve fren hareketleri gibi kademeli yönetimlerini oluştururlar. Bunun üzerine, yönetsel hareketler, öz hareketi biçimleyip, eğimleştireceği durumlarını akıştaki yolun gidimcini planlamakla, belirlerler. Artık bu karşılıklı etkileşmenin yolun yürünüşüdür.

Yani öz hareket şartlarının oluşması ile siz önce öznel ve fevrileşirsiniz. Akış yatağının dışına taşmak, soyut olarak özgürleşme! Bir başkaldırı olarak görülürse de, bir yanılmadır. Her yayılış atıl ve güç kaybı olacağından, o akış geri beslenişli de olmayacağından, amacı gerçekleştirip, hedefine varamazdır.

Buraya kadar anlatılanlar tamam da, öz hareketi tetikleyen neydi? Bir halk hem de ümmetçi bir yapı, içindeki halk, neden öz harekete kalkardı? Halkın, derebeyi koşullarında yoğrulduğu, etnisitel ve yöresel damgalı kültürel unsurlarıyla figürleşmiş yapılarından bu türcü halk insanlarından, nasıl bir ulus yaratılmıştı? Çok basitti. Gazi mazideki oluşma kültürü ile halka ve kadrolara seslenip şevke getirip (ısıtıp),giderekten hareketi kaynar suyun (devrimlerin) şiddetine alıştırıyordu.

Kurtuluş Savaşı sırasında ve Kurtuluş Savaşı başladığında, manzarayı umumiyette neler vardı?

1- Halk, Birinci Dünya Savaşı ile 9 cephede savaşmıştı. Ve bu savaşları kararlı olarak sürdürmüş olmalarının maliyet hesaplarını anlayıp dinleme ve içlerine sindirme durumlarını henüz daha hazmedememişken, orduları dağıtılmıştı. Silahları bıraktırılıp, teslim alınmıştı.

Bırakın savaşçı bir emperyallikteki uyruğun bu durumlarını içlerine sindirememesini: en makul, mütevazı halk yapıları dahi, bu ağırlığı ve ezilmeyi hiç kaldıramazdı. Ki bu duyuşu hisseden halkın kendisi kul da olsalar, halkın üzerinde devindiği, kendisinin onayıp itaat ettiği büyük bir maziden geliyordular.

2-Üstelik bireysel insanların en temel, birincil var oluş haklarınızdan olan; 'güvende oluş' duygunuz ortadan kalkmıştır. Bu açıkça demekti ki, son emperyal mülk olan Osmanlının; işgal edileceğinin ayak sesleriydi. Dahası da, sizin; karşı konulmaz bir ruhla, teslimiyetçi yapı içine sokuluşunuzdu.

3-Vahdettin, tam bir işbirlikçi idi, müstevlilerin arzusu hilafına davranış gösteremediği gibi, onları himaye eder görünümde idi. Zamandaşı olmayan, Diktatör Saddam kadar bile, yönetici olmanı gurur ve cesaretini, sorumluluğunu yapamıyordu!

Sürecek

21 Şubat 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar