Kurtuluşun Felsefesi 46
46] Bunların ıslahat girişimleri daha önceden yapılmıştı Atatürk döneminde gerçekleştirilen bu toplumsal ve sosyal (halka ait) olaylara ve yenileşmelere karşı oluş demek, devrim öncesindeki Osmanlı ıslahat hareketlerine de karşı oluşu da zımnen de olsa içerir. Tek fark vardır. Eski yenileşme çabalarının içinde, saltanat ve hilafetin kaldırılması gibi şiddetli bir oluşum yoktu.
Şimdinin üzerinde zorunlu olarak devinen yapılar, İlkteki harç ve gereçlerlen gelişerek bügünü yapılaştırdıkları açıktır. Hiç bir yapı ilkteki gibi kalamaz. Ama ilkteki gerekleniş koşulları da şimdinin üzerindeki, her bir zaman zemin koşullarını, sarmıştır. Olay ve olgular zaman ekseni çevresine sarılmıştır. Sosyal ve toplumsal yapılar İlkteki gibi kalamazlar. Çünkü yapı gittikçe daha kapsamlı ve işlevli olamaktan ötürü, hızlı olmak zorundadır. Eksen dönüşü, etrafına sardığı uzay zaman dönüşünün genişliğine göre, aynı zaman dilimi içinde, daha az yol alır.
Eksen etrafındaki uzay zaman oluşması hareketleri eksenden kaynaklanırken,çevrede oluşan uzay zaman hareketinin hızı, sanki eksene bağlı değilmiş gibi çok hızlı oluşur. Bu da parça hareketin bütün hareketten bağılca daha hızlı olması ilkesidir. Tıpkı vücut metabolizma süreçlerinizin kendi ömrümüzden çok daha hızlı gerçekleşir olması gibi.
Nasıl ömrünüze göre hızlı olmayan bir metabolizma hareketi ömrünüzü ortatya koyamaz ise. Eksenden hızlı olmayan, sosyal ve toplumsal (uzay zaman) süreçlerde, toplumsal ömürleri ve ileri yön oluşturulma akışını ortaya koyamazlar.Eksem çevresindeki kat edilen yol eksenin ket ettigi çevresel yoldan çokken, her iki devinimler aynı süre içinde biter.
Geçmişin süreçle girişip devam eden bu yapı oluşma ilişkisi, şimdi referanslı olmak zorunda olan güncel düzey ve düzlemdirler. Sistem karmaşıklaştıkça hızı artmaktadır. Eksene göre olmak demek, eksenden önce eksen devinim süresi boyunca keslerce iç devinmeler gerçekleştirmek zorundadır.Her tür zorunlu gelişmenin dokusuyla uyuşmak zorundadır. İçi toplumsal yarara göre nesnel ve nesnel öznelliklerle oluşturulup çekim alanı kılınırlar.
Bu durum toplum oluşun tavrı ve ayağa kalkışıdır. Halkın tavrı, halkın bildiği, ya da toplumsal amaca yakın olan halkın alışmalarını sürdürüp üretmeleridir. Toplumsal oluştan sonradırlar. Halk, inançlaşmaların ve sosyolojik soy kütüklü olan etnisiteleşmelerin; örflerin teşvikinden ilham alışla, yerelci kültürlerin ya da yerelci ritüeller gibi edimlerin, yüklenicisidirler.
Halk; yaşantılaşma olarak toplum sayesinde var kalır. Daima iç uzay zaman devinmeli devinimleri topluma göre kısmen yavaştır. Çünkü çok eksenlidirler, sürtüşür. Eksenlerinde zor değişir inançlar vardır.
Halk ve toplum iki ayrı eksenli beğıl dönüşlü oluşmalardır. Zaman zaman birbirine avara kasnak dönüşü hareketleri göndererek sistem düzeltmeleri yapmaları kaçınılmazdırlar.
Halk, toplumu sayesinde, kıtlık, açlık, salgın hastalık, kendisini savunamama gibi doğal eleğin ya da doğal seleksiyon yapan doğanın bir nebze hışımcından kurtulurlar. Halk, toplumun üretiş zenginliği etrafında kümeleşen özel, öznel, kişisel yaşayışlı, tüketiş birlikleridirler.
İşgalci girişimler sosyolojik ve toplumsal yapıya bir güç uygulanmıştırlar. Güce karşı, karşı tepki de, ister istemez bir (kuvvacı) dirençle oluşacaktı.
Öz hareket; hızlı bir uzay zaman devinmesi ortaya koyamayan kuvvacı birliklere karşı oluşturulan düzenli birliklerdir. Ki kuvva hareketinin de kendisine katılımını sağlıyacaktır. Bu oluşmalara, akıl dışı eklemler yapıp, vehimler aramak boşunadır. Bu oluşmalara, yani vatanın kurtarılmasındaki girişme karar ve kararlılığına, inançların vs.nin ön teşviki vardı demek, bu öz hareketin gönüllü ve dip dalga hareketinin oluşmasından sonradır.
insanın özünü savunması; insanın kendi canını kaygısını savunması, inancından ve onun teşvikinden önce gelir. Ki bunlar da normal seyir halindeki bir gidişin, ortalamadan sapan, kimi istatistikî durumları dahi, bu çekenlikler içinde, zamanla yapılandırılmak içindir.
Elbette insanlar; soyut, sübjektif ve çevresel var oluştan bağımsız değildirler. Dolaysıyla da insanlar, insani inançları ve insani değer duygularının da bir çevresel baskı oluşlarının etkisinden kurtulamazlar. İnsan,sosyal, toplumsal,kültürel, tensel tinsel bir ilişkiler ağı bütünüdür. İnsanın topluma ait ilişkiliğinin yanı sıra, ilineksel olan, halka ait tutumlarla da, belirlenirler. İnsan tüm bu değerlerini şimdilik toplumsal ilişki alanı üzerinde devindirmektedir.
İnsanın kimi kültürü, bu alan üzerinde devinmekle birlikte, alan bağıntılı ama alanın azcık önünde bağımsızlaştırabildiği öznelliklerdir. Süreç içinde ilineksel olanla, temel olanlar, her biri diğerinin yerini alan değişme değişkenler de olabilmektedirler. Bir insanın ve insan davranışının pek bir kısmı, bu siyasal, ekonomik, kültürel ve tinsel, toplumsal etkilerle belirlenirler. Kendi özel yaşamımızda da bunları, ayıramaz gibi olabiliriz.
İnsanın bu toplumsal oluştaki belirimlerinde, hal ve şeraitlerdeki takınacağı tutumunu da, bu toplumsal nesnel koşullarca belirirler. Bu koşullar kendisinden ve bilincinden bağımsız var bulunuştur. Kişi tarihsel süreçte bu toplumsal oluşta belirimin gerçeklenmesinden yana, Ya da karşı oluşla rol model takınır. Bu belirlenişler olmadan, kimse ortaya çıkamaz.
İnsan bu toplumsal nesnel hazırlanışla, seçme (bilme) özgürlüğünü gerçekler. Ve öznel etkinliği ile bu oluşma içinde olaylara amaçlı yön verir olmaktadırlar. Bir insan, toplum dışında, bu günkü düzey düzlemin kullanımıiçinde olamazdı.