Kurtuluşun Felsefesi 67

67] Dış istilacılara karşı verilen çetin savaşım içteki siyasi savaşımlarınızla da sürecekti. Saltanat ve hilafete karşı başlatılan yönetim alanındaki mücadeleniz, ekonomik, sosyal, eğitim ve sağlık alanlarıyla birlikte, dış uluslar arası ilişkiler süreciyle de, bağıntılanarak sürecekti.

'Bağımsızlığın felsefesi', bağımsızlığın partisini de oluşturmuştu. Bağımsızlığın partisi sürecin ileri yön yol taşıyıcısı olacaktı. Üstelik de her yeni oluşumun kırılma, tutuculaşma çelişkisi de bu yolla ortaya atılmış olacaktı. Bu süreç, her yeni oluşumun kaçınılmaz ve zorunlu yansımasıdır. Hele nesnel şartları ve kültürel şartları olmayan toplumların; siyasal kültürlerinin zemin oluşturması bağlamında, bu gerekli bir vesayetçi yasa gibi olmaktadır. Rejimim bebeklik dönemi, sosyal girişmeli koplikasyonlarına karşı, sosyal olanın fiziksel eğitimidir.

Her oluşma, olumlulukları yanında olumsuzlukları da olacak bir beliriştir. Evrende hiçbir olgu bundan kurtulamaz. Tıpkı sağaltım için ilaç almanızın, vücudumuza diğer yandan zarar veriri oluşları gibidir. Önemli olan, bu başlangıç bağımsızlıkçı ve demokratik cumhuriyet kararlarının icabı olan tutum alışlarını sürdürüşle yapıp yapmadığınızdır. Söz gelimi, bağımsızlık kazanılır kazanılmaz, yurdun esenliği tekrardan saraya, saltanata teslim edilse idi, gelişmeci ivme büyük bir olasılıkla akamete uğrar olacaktı.

'Bağımsızlığın düşünmesi (felsefesi)' kendi yolunu belirlemişti. Sömürgeciliğe ve mandaya karşı verilen mücadele başarılmıştı. Aynı mücadele içte, hem de saltanata karşı yürütülmek zorundaydı. Aynı süre içinde ekonomik ve sosyal alanda, dış ilişkiler alanında da, savaşımların, kararlıca ve itinalı bir biçimde sürdürülmesi gerekiyordu. Bu yüzden Gazi 'Bağımsızlığın partisini' kurdu. Tabi ilelebet bağımsızlığın partisi olacak hali yoktu. Aktüel bir misyon işlev durumdu, o yıllardaki pozisyonu.

Anadolu hareketi bir kadrolar hareketi olmakla birlikte, daha çok da, Gazi'ye güvenilmişti. Böylesi şartlarda, güvenilen kişi etrafında kenetlenen eksenleşmenin bilinci ortaya çıkmıştı. Seyreltik oluşmayı kırıstalıze eden yoğuşma, Gazi'nin çekiminde vücut bulacaktı. Dâhiyane bir kendilik oluşla, etkileşmeli, ortalama duygu ve ortalama kararlılıkta birikilmenin oluşması idi.

Bu oluşmalardaki katılımcılar, Gazi'yi tanımasalar dahi, yüreklerinde ona uyulması gerekliliğin vicdani sesini duyan etkileşenli bir oluşma idi. Bu da Gazi'nin şansıydı. Bu yüzden hareket sanki bir tek beyinli kişi düşünmesini gerçekleyen bir dinamizm ve kurumlaşma, olabilmenin görünümünü de Gazi'ye vermiştir.

Yol kendisinden sonraya, zorunlu bir temel oluşun eksenleşmesini taşır. Yolun gidişi esnetmelerle, oluşmalarla ve olgularla; güncel olmak zorundadır. Yol, ileriye esnetilir, müdahale edilir, temel olarak yansır olmak zorundadır. Motif olarak yansır. Legal ize olabilmek için yansır. Ama asla bire bir yansır olamaz. Motif ve legal ize olmak da, kendisinin ekonomik, siyasal, teknik donanımsal ve zaafçı öznelliklerini yansıtmak zorundadır.

Bu yüzden kimi her başarısız olan; 'Biz Atatürkçüyüz', 'Biz Ata'nın izindeyiz der'. Atatürk sevgisini, kendilerini Atatürk'ün yerine koyan, kendilerini Atatürk sayan megolaman olmaktalar. Ya da şimdileri, Atatürk'ün zamanı değilken, sanki o zamanmış gibi zamanları karıştırırlar.Patent yarışı içinde olmayan bir ulus, üretip gereği gibi bölüşemeyen bir ulus çağdaş ve Ata'nın izinde olabilir mi? Böylesi olumsuz ulusların söylemleri ne denli bir gerçeklik ifade eder!

Her var oluş, kendini sürdürmenin zorunlu dinamik yapılarını oluşturur. Hele, iç dış koşulların zorunluluğu belirmiş ama kendi nesnel ve kültürel koşullarını tam oluşturamamış toplumlarda, bu türden sosyal yasal koruyuculuklar mukadder olmaktadır. Eğer böyle olmaz ise, tutulan yol, kadro ya da kadro beyinlerin yokluğu ile son bulur. Yeni yol, aynı yol üzere meşru eksen zemin devinmelidir. Bu meşru, örnekçe yol; artık kendi zemin ve zaman düzlemince eğilip bükülerek, şekilleşecektir. Ama bayrak yarışı devam etmektedir.

Yeni bayrak yarışında yol kurucusunun değildir. Yol, kurucu ruh eksen devinmelidir. Ve yol yeni yarışmacının koşu hızına bağlıdır. Yine yeni yolun gidişatı, yarışmacıların siyasal, kültürel, bilinçsel oluşmacı izan anlayışlarına bağlıdır. Yine günün zaman zemin koşuluna bağlıdır. Yeni nicelenişlere bağlıdır. Kişi ve siyasi kadroların zaaf ve kişisel öznelliklerine bağlıdır.

Günün bilimsel ve teknolojik gelişmelerine bağlıdır. Sosyal gelişmelerinize bağlıdır. Dış ilişkilerinizle, konjonktürsel faal olmanıza bağlıdır. Yeni coğrafya koşullarınıza ve komşularınızdan size yansıyan; siyasal, ekonomik, kültürel vs. yansımalara bağlıdır. Yani artık her şey konjonktürseldir.

Yolun açılışı ve yolun güzergâh edilişi, kurucu iradeninse de, yolun devamı olan tutumlaşışlar kurucu iradenin işi değildir. Artık sürerde olan yol, yaşayanlarındır. Yol gidişi boyunca, her bir tuğla ve harç konuşlarla birlikte yolun, kişilerden mülhem olması anlayışının önünü tıkanır. Yol anonimleşir. Elbette yolun kimi kilometre taşları, yolun bani şahsiyeti olarak anılır olacaktır. Bağımsızlık, özgürlük, vatan gibi kavramlar, süreçle, evrensellikle birlikte yeniden yeniden oluşturulup, bunların savunuluş mekanizmalarının eksenleş ilmesine gidilecektir.

Bunu, Yen Tutan Us isimli şiirimden bir alıntı ile sanırım daha iyi anlatabilirim: 'Peygamberi yoktu yolun/Yol peygamberin/Varsa sağın, ne solun/Tutunur ipe beyza yanar/Iskatla ıskada, kırılır kanadın kolun.

İşte bu yüzdendir ki yeni olan, 'bağımsızlığın ruh ve felsefesine' uygun olacak olandı. Bu nedenledir ki, başlangıç koşullarında; Kurtuluş Savaşında Gazi'nin çalışma kadro şansı olan yetenekler, bağımsızlık savaşını çok iyi kavramışlardı ama 'bağımsızlık felsefesini' de bu oranda, tam da kavramış değillerdir.


Sürecek

02 Nisan 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar