Kurtuluşun Felsefesi 96
96] Yani, sözüm ona Atatürkler (!) bu gün Atatürk'ü Atatürk yapan olgulara karşı çıkanlardı! Yani sizi siz (lider) yapacak tutumlara karşı oluş, nasıl Atatürk'lük olurdu, anlayabilene aşk olsundu! Yine de, buna rağmen, bu tarihi değerlerin, tutumca özelliklerini kendimizce belirtelim. Bu belirtmem sırf bir fikir olsun diyerekten olacak. Ve bilimsel metotça olacak bir kıyasını burada, kıyaslama bilinci ile bir zihni tecrübe olsun diye pekiştirmeli, vurgulamalıyım. Bunlar bile 'Atatürk olurdu' denişle afaki olaraktan kimse Atatürk olunamayacağına göre, süreç sel (sürce değin- sürece ilişkin- süreç boyunca) zorunlu bir gerçeklenmenin seleksiyonel yol haritasına bakmak, gerekecektir.
Bunlardan özellikle iki tanesinin ve, diğer adı anılmayan muhteremlerin de, kurtuluş savaşında emekleri çok büyük ve yadsınmazdır. Şöyle veya böyle, Ata'nın yanındadırlar ve Ata'nın azimliliğini ortaya çıkarmışlardır. Bu çok önemli katkınlığı sağlayan seçkin, değerli isimdirler. Bütüncül emeğin, parçalı oluşu bilgisi ile (zorunlu davranışıyla) tarihi konumludurlar.
Bu tarihi misyon ve konumlar,ı o düzleme değin koordinat ve satıhçı noktasal yer aşamasındaki bulunuşları ile başlamıştır. Bu noktasal konumların koordine hareketi, bölgesel aşamaya doğru girişmiştir. Başarılar oradan da, sizi alıp zorunlu olaraktan ulusal aşamaya götüren parça unsurların başarı dehalarıdırlar. İşte karıştırılan da budur. Parçalı emeğin mükemmel bir uygulayıcısı olan her hangi bir durumu, genel durumun egemeni yapmanın yanılgısıdır, bu karıştırılan bilmezlik.
Örneğin; bir bilgi sayar da, yığınlarca parçalı üniter işlevle menin organizasyonu ile 'bilgisayar işlevi' dediğimiz durumu, ortaya koyar. 'Bilgi sayar işlevi' hiçbir parçanın tek kendisinin sahipleneceği, ya da bu, 'bilgisayar işlevinde' kendisinin dahlinin olmadığını söyleyebileceği bir şey değildir. Örneğin bir bilgisayar içinde burada çok önemli bir parça işlev olan ram bellek veya hard diskin, parçalı olan ve kendilerine özgü olan özel işlemlerini: bu tam bir 'tüm bilgisayar işlemidir' deyişle bir iddia ortaya koyan birisi, hayli çuvallamış olmanın ötesinde; aklı ile yokluğunu karıştırmış da olur.
Bu böylesine bir; gerek bilgisayar ünitesine dek birimlerinden her birinin koordineli ve birbirine sıkı sıkı bağımlı oluşlarıyla ortaya koydukları sonuçlar gibi; gerekse de vefaca borçlu olduğumuz, sevgili kahramanlarımızın da; mükemmel bir parçalı işlev görevi yerine getirmeleridir. Böylesine bir nokta konumlu görevdeş olmanın dışında, bu değerli kıymetlerin görev kusursuzlukları dışında; bırakın kendilerini bir lider gibi ortaya koymalarını; gelişmeci temel bir yurttaşlık ufukları dahi meydana koymamaları çok manidardır!
Böylesine noktalar konumlu koordinasyonlar ortaya çıkmandan önce, bunlarda böylesine lider olacak bir düşünmenin ufku dahi , yoktu. Bu lider olurdu denen kişilerde lider olamayacaklarına dek kapasif sahibiyetlik taşımadıkları, şuradan da açıkça bellidir. Ki bunlardan bazıları koordinasyondan önce bir ülkenin koruyculuğuna dayalı olmanın 'manda fikrini' taşıyordular. Bazıları da, hilafet ve saltanatı kurtarmayı açık ve bariz bir şekilde savunmuşladır. Bazıları da hem mandacı hem hilafet ve saltanatın yılmaz savunucusu idi!
Pek iyi şimdi siz, bunlardan bir ülke yönetecek vizyona hakim, ufku olur, sivili yönetir, lider çıkarabilir miydiniz? Tarihin süzgeci de bu ölçüleri taşıyamamış olan bu kişilikleri elemiş, gerekli olanı seçmişti. Bu sizin elinizde olan ve olaya dini hissiyatınızla da bakacağınız bir şey değildir. Artık o günlerin güncel gerçekliğinde çoğu ülkede 200 sene önceden ortada kalkmış olan ve 20 yüz yılın 1. Ve 2. çeyreğinde de lüzumsuzluğu göze sokulacak denli garabetleri ortaya konmuş; Hilafetçi ligi ve saltanatçı lığı savunur olmak için bırakın önder kisvesi takınmayı; birazcık akıl ortaya koymağa bile, gerek yoktu.
Hilafet ve saltanatlar çağın göçüp gitmiş, hortlağı olmuştu. Bu terk edişin zorunlu bir vazgeçilmesi, elini gözünüze sokan bir konjonktür sellik iken, hilafetçi olmakla nasıl karizmatik olunurdu? Valla o vakit, memleket karizmadan ve karizmatik liderlerden geçilmez olurdu!
Hani atalarımız; 'onacak çocuk yürüyüşünden belli olur' derler ya. İşte bizim Atatürk olurdu dediğimiz kişiler, Kurtuluş savaşı öncesi tutum ve tavırları içindeki yürüyüşlerinden ne olmayacakları belli idi. Özgürlük savaşı öncesinde, bu gibiden mandacı ve hilafetçi anlayışlı kişiler; savaş esnasında onlarca harika parça işlevci olan başarıları vardı.
Böylesine bir elini göze sokar olur denli, seçme ayıklama yapar olan; ortam kriterli gerçekliklerin rehberliğinden bile habersizdiler. Bu kişilerden ya da bu nokta iş başarılı dehalardan biri, daha sonraki süreçlerin öznelce ortam yönlendirmesi ile köy enstitülerinin kuruluşuna ön ayak olma muktedirliğine dahi vakıf olacaktı.
Bu iyi olana vakıf oluşun şanlı başarısını gösterecekti. Ama kararlı olamayacaktı. Sonradan içteki ve dıştaki konjonktürlerin karşı etkisine rağmen ortaya(orta yere) karizmatik hareket koyamayacaktı. Yine geleceğe yönelik ufku olurdan ve devrimlerin amacını özümsemiş bir kişi olaraktan azimli olamayacaktı. Ve en önemlisi liderci bir kararlılıkla ve liderlik vasıflı azmini koyabileceği yerde; politikçe var oluşun çekiciliğine kapılacaktı. Bu nedenlerle, güne değin hoşlanmalı siyasetleri yapar olmayı yeğlemeleriyle, konuya değin olumsuzundan olacaklardan; ülkeye yapacağını yapacaktı!
Bu kabilden yine, ikinci bir 'Atatürk olurdular' denen değerli kişi de, baştan beri kuruluşun ilerlemeci adımları ile mahirce temaşa içinde olmasına rağmen, bir çeşit karnından konuşması ile ve düzenle; kâh çatışma içinde, kâh düzenle uzlaşmaya koyulur olmuştur. Liderlikte asıl önemli olan; makamının değerliliğini doldurmuş olabilmektir.
Kurtuluştan Savaşından sonraki süreç içinde sürekli olacak olan devrim ve devinimlerin ve girişmelerin liderce tamamlayıcı olunması gereken aşamaları vardı. Böylesine ağırlıklı icracı bir makamda oluşun muktedirliği olan yetkileri vardı. Hiç kuşkusuz hiç te yok değillerdi.
sürecek