Kurumsalın Toplumsa Olanda Mülahazası 1

Son 50 yıldır güvenlik kuvvetlerine ilişkin öne sürülen, belgeli zabıtlı oluşlarıyla ortaya konan kimi kişilere dek kurumsal olmayan ama kurum gücüne algılı öznel erdemsizlikleri ve yasaya kılıfla yapılan, yasa dışılıkları, bizlerin yasal olacak tepki içinde sorumlu yurttaş olma bilincimizi bileyeceği yerde; siyaset, kötü adamlar işbirliği oluşların söylemleriyle, özel ve öznel propağandalarıyla, bilincimiz dumura uğratmaktadır.

Bunlar istatistiki olacakla, normal değerler içinde sapmalarla, ihmal edilir oranlarda da olsalar da gün gelir kendilerini bambaşka yapılanmalar içinde oluşla, görünürde yasal sınırlarda bir kurum ve kuruluş işleyişidirler. Tabii ki yönetimin her sessiz kalışında ve teamül olacakla ve yasal haklarını kullanır olacakla, siyasetin, sivil otoritenin üzerinde olma gibi görünüm ve işleyişle belirecektirler.

Şimdilere dek görüntülü oluşlarla, ne zaman antidemokratik bir konu gündeme gelse; ne zaman bir akçeli, hortumlu konu küpün dışına sızsa; ve ne zaman bir işkence tipi olaylar gündeme getirilse; ben 2000'li yıllara değin, hep devlet büyüklerinden! Şu sözleri dinledim.

' Ordu ve polis bizim göz bebeğimiz! Askeri, polisi yıpratmayalım! Başka polis ve başka askerimiz yok!!!' 'Milli birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu günlerde' diye başlayan abuk subuk, anlamını gözlerden yitirmiş, ne anlama geldiği bilinmeyen, öznel ifadelerle susturuluyorduk.

Sanki başka bir toplumumuz varmış gibi! Sanki milli birlik ve beraberliğe muhtaç olmak ve gözün bebeği olmak; hırsızlığı, ahlaksızlığı yutmak, bilinçsiz, kör sağır yurttaş olmanın mazereti anlamına kullanılıyordu.

Anlamıştım ki bu iki kurumun dışında; bir doktor, bir mühendis. Bir öğretmen, bir politikacı, bir çiftçi; velhasıl, toplumdan meslek erbabı oluşla, her kurum ve kuruluşlar da, yıpratılır ve horlanır olacakla, göz çapağı idiler!

Hâlbuki bu göz bebeklerimiz, hem kendi bekaları için hem göz çapaklarının bekaları için var oluşla, göz çapaklarının bir eseridirler. Göz çapaklarına rağmen, göz çapaklarının dışında kendilik olan ve korunan bir yapı değildiler. Göz çapakları, burada asker, şurada polis, orada kaymakam, beride berber, diğer yanlarda çiftçi, öğretmen, çöpçü, doktor vs. idiler.

Daha doğrusu, biz onlar sayesinde huzur buluyorsak, onlar da hem göz çapakları içinde çıkışla, hem göz çapakları düzenleyişinde hem göz çapaklarının bambaşka alanlarda var oluşlarının sağlayışları sayesinde vardılar.

Yani toplum olurluğun, binlerce yıl içinde süre gelen, yapılaşan, bu bağı; görmezden gelinerek bir kendisine yabancılaşmayla, göz çapaklarının üstünde olurla değildirler. Burada toplumun gücü bir sistem, bir birleyen, bir üniter yapı ve bir otorite olurla, göz çapaklarının ve her şeyin üzerine oluşla algılanır. Göz çapakları burada, göz bebeği kurumlar dışında kalan, toplum kurumlarının ironisidir.

Toplumun bu kurumlar üzere oluş algısı içinde; çöpçülük, mühendislik, sağlık çalışanlığı, eğitim, iş adamlığı gibi kurumlar [siyasetçilerin yanlış ve çarpık ifade edişleriyle] birbirlerine göre ne kadar çapak üzere bir algı iseler; güvenlik kurumları da o kadar çapak üzere bir algı ve sorumlulukturlar. Yada bu ikili mübalağa, ne kadar göz bebeği iseler, diğerlerde o kadar göz bebeğidirler.

Göz çapaklarının kendi huzurları için üretim gücü zenginliklerinin bir kısmını bu alana tahsis etmeleri sayesinde 'göz bebeklerini' organize edişle, göz bebeklerimiz finanse oluyorlardı. Göz çapağı her zaman bir ordu ve polis gücünü daima oluşturabilir, ama ordu ve polis, kendi kurumları bilici kaydıyla, göz çapaklarının her bir kurumsa üretim gücünü oluşturamazlardı.

Ve de toplumda hiç kimse; hiç bir şeyi, ne anasının hayrına, ne de babasının hayrına yapmıyordu. Ne bile kimse sadaka niyetine kurumlarda lütfence görev yapmıyordu. Ve hiç kimse de, birilerine sen illa polis ve asker ol demiyordu. Olursan da boynumda boza pişir, yasa dışı kal demiyordu. Ve kimse de bilerek isteyerek, korktukları ya da yeteneksiz oldukları için bilinçli bir tercihle asker polis olamadıkları için de onlar adına, başlarının gözlerinin sadakasına asker ve polis olurla toplumuna, sorumluluklarına, yabancılaşmış bir 'göz bebekleri' değildiler.

Toplumda, her meslekten kişiler; o mesleğe özgü olacakla ve o mesleki yaşamlar içinde insan hayatı daima risklere maruzdur. Bundan kimse kaçınamaz. Normal sokakta ya da evde olan birine (rutin riske) göre, arabaya binen birinin, yaşamdan zarar görme riski, çok daha fazladır. Örneğin, daha yakına kadar yılda trafik kazalarından 8000 ile 15 000 arasında ölü; 20 000 - 30 000 bin yaralı ve sakatı riske ediyorduk!

Savaş olmayan bir durumda, güvenlik güçlerinin üslendiği risk, diğer kurumdakilerden daha fazla değildir. Her dakika da savaş oluyor değil di. Üstelik güvenlik güçlerinde bir eleman olmak, diğer kurum mesleklerine göre bize hep ölmeye ve öldürülmeye daha yakın olmakmış gibi bir yanıltan duygu imajı verir!

Bu iki mesleğin bizdeki duyguca uyandırdığı ölmeye daha yakın olmak gibi göze alınan riskin kat kat fazlası, trafikte günlük yaşanıyordu. Günlük trafikte 15-20 kişi ölüyordu. Ama günlük hiç bir meslekte bu kadar ölüm olayı yoktu. Bırakın tüm kurumlardaki riskten ötürü olası ölüm olaylarını diğer kurumlarda, çoğu günler, göze alınır ölüm riskine rağmen, ölüm sıfırdı.

Hiç kuşkusuz, tüm kurumlarımızda olması gereken, gözetmemiz gereken ve tüm var gücümüzle katılacağımız durum; ölümlerin sıfır yada sıfıra yakın olmasıdır. Ölümlerin bir bile olmamasıdır. Asıl korkulması gereken de trafikteki bu reel, göz önü durumdu. Ama ne gezerdi!

Toplumların amacı ne kurumsa ad altında olursa olsun, insan ölümü riskini ortadan kaldırmaktır. Bu olası olamıyorsa, ölümleri en aza indirmek olmalıdır. Bunun güvenlikçisi, güvenlik dışılığı olmaz. Şu anki toplumlarda güvenlikçi olmak; askeri açıdan hem bir yükümlülük, hem de gelirden meslek kapısıdır. Huzur ve barışı tesis için gerektiğinde görevi ölmek ve öldürmek olasılığı açık açık olan meslekler olmalarıyla, bunlar bizim kafamızda aşırı bir risk üslenmiş meslekler imajı verirler!

Siz hangi mesleği üslenirseniz üslenin, bir riski mutlaka üslenirsiniz. Bu yüzden bir risk üslenmek açısından tüm meslekler rutin riski taşırlar. Zaten savaş riskini göze alacaktan siz askere gider, ya da pusu çatışma riskini bilecekten, polis olursunuz. Değilse bunlar tombaladan çıkar gibi sürpriz değildirler. Burada nasıl olsa bunlar ölecek, yada ölmeliler gibi bir anlam çıkarmak zavallılıktır. Bu bir analizdir.

Her bir kurumun özlük hakları, tedbirleri de, refahtan alınan payları da ona göredir. Ve çok insanlar bu mesleği yaparken 'göz bebeği' olmayı amaçlayarak değil, hatta bunu aklına bile getirmeden, gelir için yapmaya, bir meslek olacaktan, zaten eğilimlidirler.

Bu her zaman böyle olmasa da genellikle, bir savaş esnasında ölen sivil, askerden hep daha çoktur. Ya da, en az güvenlik güçleri kadarı sivil ölümler de olur. Yani bu 'göz bebeği' diyen ayrımcı ve yurttaşlarını toplumunun kurumuna karşı, toplum mesleklerini topluma yabancılaştırmama pahasına oluşlara söylüyorum.


Böylesi bir kendimizi kendimize yabancılaştıran olgu, üzerimize güç yetmez bir tılsım olacakta, bir algı düşümü yapıp, suça dek olumsuzluklar karşısında sanki çaresizmişiz gibi bizi pasif ize etmektedir. Şimdi de olası olagan ve olagan dışı riskleri irdeleyelim.

Sürecek

04 Ağustos 2011 7-8 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar