Orhan Veli geliyor aklıma ''Yalnızlık''deyince;
''Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret, Bilmezler...''
Günümüz toplumun harikulade bir tavrı var insanlığa, ben adına ''yalnızlık'' diyorum. Duyarsızlaştırılan bir toplum. Elleri,gözleri bağlı bireyler ve çağın en büyük gereksinimlerinden biriymiş gibi dillerden düşmeyen ''teknoloji'' kavramı..Yerinde kullanılmadığından hasretlerin 4G'ye bağlantılı olması...
İnsanın aklına yalnızlık deyince ne geliyor? Orhan Veli'nin de dediği gibi aynalar ile konuşmak, insanın kendisi ile konuşması nasıl bir şey? Bu soruya, dünyanın en kötü şeyi diye yanıt verenler de var; bir türlü yalnız kalamadığından şikayet edip, yalnızlığa övgüler düzenler de... Kuşkusuz, ideal olanı insanın istediği zaman yalnız kalabilmesi, istediğinde de yalnızlığından sıyrılıp diğer insanlar arasına karışabilmesi...
Uzun yıllar önce topluluk geleneklerinde sürekli bir arada olma,aile kavramı akraba kavramı gibi saygınlık getirici bir sürü öz değerimiz mevcuttu. Şimdilerde yerini sanırım ''teknoloji'' aldı sessiz ayrılıkların. Ben adına ''Kurumsallaşan Yalnızlık'' diyorum bu illetin. Bir telefon kadar yakın kaldık sevdiklerimize,aslında bir asır uzak olduğumuzun bile farkına varamadan. Sarılmayı unuttuk,unutturdular bize el öpmenin o güzel duygusunu. Büyüklerimizin yüzündeki çizgileri sayamaz olduk çekmeyen internet ağları yüzünden. Yobazlaştırıldık aslında kısaca yozlaştırıldık...
Yoksul mahallenin güzel komşulukları ile ünlü Bayrampaşa'nın Murat Mahallesinde büyüdüm. Bakkalcı İhsan abinin oğlu Ali ile dondurma külahı yapan bodrum katındaki külahçının çok kırık külahlarını yedik. Şimdilerde yüzüne dahi bakmadığımız o külahlar...Mahalle maçları,komşu zillerine basıp kaçılan heyecan verici o korku dolu anlar. Gece hikayeleri,akşam mahallede komşuların sıra ile demlediği,demin ve sohbetin bir türlü bitmediği o yalnız olunmayan yıllar.Ardından kentsel dönüşüm,adı ayrılık kokan yüksek katlı binaların,yüksek irtifalı selamsızlaşma senaryoları. Asansörler değildi bize yakınlığı anlatan,merdivensiz girişlerde kaldı çıplak ayaklı sohbetleri elleri kınalı annelerimizin. Bugün bile, aaa o evde asansör yok kadın 6.katta oturuyor bir telefon ile arayalım sonra giderizli erteleme randevularına dönüştü çaresizliğimiz.
Yalnızlık aldı başını gidiyor. Yalnız kalmak için planlanan tatiller,bayramlar,özel günler.. Artık evlilikler bile kısa bir nikahtan ibaret.
Bir iki şahit işlem tamam oluveriyor adeta... Adına uzun yıllar deyip,üç gün sonra mahkeme salonlarında soluk soluğa yalnızlaştığımız o anlar... Davalar,dilekçeler,hakimler,avukatlar ve sonrası kocaman bir boşluk. Yürüdüğün yollarda sessizlik,evin bir köşesinde iki kişilik koltuk,anlamsız çift kişilik berjer takımları. Ki artık berjerler bile teke düşürüldüğüne göre, artık sadece tekli koltuk ile oturacağız 35m2'lik salonumuzda...
......................
Değerli yalnızlık konusunda anlam dolu bir paylaşımdı, gönülden kutluyorum tebrikler. Sonsuz selam ve saygılarımla.
Günün yazısını kutlarım hocam. Kalemin daima yazsın.
Yıllar geçtikçe insan yalnızlaşıyo. Özdemir Asaf "Yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz" der. Makinelerin esiri olduk yıllardır olmayada devam ediyoruz doğallığı kaybettik buna üzülüyor insan. Güzel bir yazı kutlarım içtenlikle
Duyarsızlığın adresi ne yazık ki gelişmiş teknoloji bu zamanda o yüzden bi tık dokunuş varken insani duygular yerle bir edildi Uğur bey çok üzücü çok