Kuş Sever AVM
İnsanın var olduğu günden beri öykünerek baktığı kuşlar, gökyüzünde adeta özgürlüğü temsil etti. Kuşlara bakarak üretti insan uçakları. Kuşların özgürce uçuşlarından öykünerek üretti savaş uçaklarını da ne garip ki. Özgürlüğün ve yaşamın simgesi kuşlardan aldığı ilhamı tutsaklığın ve ölümün simgesi haline getirdi.
Ama kuş o kadar önemliydi bu toplum için, insanlar evlerinin pencere önlerine konan kuşlar beslenebilsin diye yemler serpiştirdi pervazlarına. Onlar için kuş evleri yapılırdı tahtadan. Ve kuşlarla haberleşti tarih boyunca. Çocuklarına nasıl dünyaya geldiklerini söylemeye utandığından leylekli masallar üretti insan. Güvercin barışı simgeledi. Martı sesleri ise gurbetteyken en çok özlenendi. En büyük keyifti çünkü vapurda simit atmak martılara.
Gel zaman git zaman hayat bambaşka bir yola doğruldu. Artık mahalle esnafının sıcaklığı AVM'ler ve büyük marketlerle soğumaya bırakıldı. AVM'lerle sosyal yaşamın, bir arada olmanın sıcaklığı unutuldu. Alışveriş çılgınlığı bir tür toplumsal hastalık gibi her insana sirayet etti.
Yaşadığınız şehrin hemen hemen her semtinde birden fazla alışveriş merkezi inşa edildi. Zenginliğin ve tüketmenin merkezleriydi bunlar. Gelişme ve büyüme göstergesi sanıldı. Ama kapitalizmin yaşamın her alanına nüfuz etmesi, yaşamın güzelliğini unutturdu. Yağmurda ıslanmanın, dayanışmanın, gökkuşağının, kuş seslerinin ve toprağın olmadığı bu alanlarda insan varoluş kaynağını unutmaya başladı.
İstanbul'un Bakırköy ilçesinde Capacity adındaki bir AVM pencere önlerine kuşlar konmasın, etrafa ?pislemesin' diye çivili örgüler döşedi. Kuşlar özgürdü. Ama AVM'lere konamazdı.
Bir kuş nereden anlayacaktı AVM'lere konmasının ?yasak' olduğunu? Ancak yara aldığında fark edecekti. Ancak öldüğünde belki de... O kuş belki oraya bir daha gelmeyecekti. Ama bu kötü uygulamaya rağmen insanlar oraya gideceklerdi tabii. Belki de asıl sorun buydu.
Aslında hepimiz böyle çivili örgülerle boğuşuyoruz farkında olmadan. Ne zaman ?haddimizi aşsak' yara alıyoruz. Kuşlardan bir farkımız var mı? Bir AVM yüzünden yara alan bir martıdan, güvercinden, serçeden farkımız yok aslında. Biz de özgür yaşam alanlarımız, tüm özgürlüklerimiz için mücadele ederken yara aldık, öldük, tutsak edildik. Birkaç ağaç için başlamıştı. Sebebi bir binaydı. Ama aslında yaşamdı. O yüzden tüm dünyayı sarmaladı. Ve evet... Kuşlar içindi de. Köpekler, kediler içindi. Hayatı tüm türleriyle özgürce ve sevgiyle bir arada yaşayabilmek içindi.
Meydanlar o yüzden doldu işte. Uçabilen, yükselebilen kuşların özgürlüğüne öykünerek...
İşte o yüzden kuşların da özgürlüğünü, en az kendi özgürlüğümüz kadar istiyoruz. Sermayenin her alanı işgal ettiği şu dönemde, sadece zengin olana açık alanlar inşa edilirken, bir kuşun varlığından rahatsız olunması çok normal değil mi?
Ama yaşamdan bahsedeceksek normal değil... Normal olan türlerin bir arada yaşayabildiği bir dünya...
Önce o AVM kaldırmalı o çivili örgüleri... Sonra da bizler beyinlerimizdeki ve yüreğimizdeki tüm çivili, dikenli örgüleri temizlemeliyiz. Ve aslında buna başladık da...
Kuşlar ve AVM ile başlamış önce yazı daha sonrasında ise kötü bir durum çıkmış ortaya. Eski mahalle bakkallarının esamisi bile okunmuyor artık. Ne o eski samimiyet ve doğallık ne de veresiye defterleri kaldı ortada. Vahşi kapitalizm insanı artık madde yerine koyuyor ruhu olduğunu unutuyor ama. Çelişkiye bakar mısınız ''Doğa dostu evler yapıyorlar'' sonra da yok efendim kuşlar plazalara zarar veriyormuş filan, halt etmişler. Duyarlı bir kalemden duyarlı bir yazı tebrikler Doğan bey...👍
Çok teşekkür ederim Ahmet Bey :)