Madde Mana
Kendini iyi yetiştirmiş; ama babadan kalma parası olmadığı için az parayla işyeri açmış bir esnafa, paralı bir dostunun gıyabında söylediği sözü duymuşuzdur hep:
"-Cebinde harcayacak parası yok; ama ticarete atılmış haddini bilmeden."
Duyar, üzülürüz...
...
Kendini iyi yetiştirmiş; ama babadan kalma parası olmadığı için ancak kendine yeten bir siyasetçiye, paralı bir siyasetçi dostunun gıyabında söylediği sözü de duymuşuzdur...
"-Zavallı... Cebinde harcayacak parası yok; siyasete atılmış haddini bilmeden."
Duyar, yutkunur, asıl zavallıyı teraziye koyup ölçer, susar ve üzülürüz.
...
Kendini ahlak olarak iyi yetiştirmiş; ama babadan kalma parası olmadığı için âşık olmaya bile korkan biri, gün olur da âşık olursa duyacağımız sözler de bellidir.
"-Parası varmış gibi bir de falancanın güzel kızına âşık olmuş hadsiz!"
Duyarız, üzülürüz; âşık olmayı bile cebindeki paranın karşılığı görenlere "Allah yardım etsin" der; susarız...
...
Örnekleri uzatmak o kadar mümkün ki... Her yanımız, her eylemimiz bu tür sözlere gebedir yaşadığımız çağda; hatta belki eski çağlarda; hatta belki gelecek çağlarda da...
İnsanlık maddi zenginliğin peşinden koşup manevi zenginliğin farkına varamadığı zamana kadar da duymaya devam edeceğiz sanırım.
Duyabilecek miyiz parasız ve kendini yetiştiren insana övgüler?
Aklıma bir atasözü ya da deyiş geldi:
"-Umut fakirin ekmeği, ye Memmet ye!"
Bence en güzeli; bulup paranın tohumunu, verimli ve sulu bir tarlaya ekmek.
Sanırım o zaman da gelip tarlayı talan ederler...