Maskeler
Hayat bir tiyatro sahnesi gibi akıp geçiyor. Her perdesinde yeni yüzler, yeni konular. Her gün başka yazılıyor senaryo. Çabalasak ta bazen rollerimiz değişmiyor gibi. Her ne kadar rollerimiz sabit kalsa da repliklerimiz hür. Gerçi ara da bir suflöre de ihtiyaç duymuyor değiliz.
Hayat bir temaşa. Bazen dram alır yürür sahnede. Acıların içinde tebessüm edebildiğimiz kadar oynarız. Konu acıya gelince, dublör koyma şansımız olsa keşke. Her zorda kenara geçip izlesek de kahvemizi yudumlasak. O zaman ne anlamı kalırdı insan olmanın. Konu insanlıktan açılmışken. Yüz kalmadı insanlar da. Eskiden jestlerle manipüle edilen duygular. Şimdi maskelerin oyuncağı olmuş. Kirli ruhları örten, birbirinden korkunç maskeler. Ama maskeleri sadece kötüler, kirliler takmaz. Kimi mecburiyetten, kimi sahnenin kuralları gereği.
Sonunu kestiremediğimiz bir oyuna kapılmışız. Ne sahne sağlam ne de komedya durgun. Her gün, her ay, her yıl geçtikçe bir öncekini aratır olmuş. Arada bir meddah çıksa da, yükselse elmacıklarımız. Bir umut ışığında tebessüme hasret dudaklarla, maskelere hapsolmuşuz.
Dram, trajedi, komedi hayatın içinde hepsi var hercümerç olmuş biçimde. Kimi zaman insan olarak siz, biz dramın ve trajedinin içinde yar alıyoruz, kimi zaman komedinin içinde, hayat da öyle akıp gidiyor işte. Son nefesten sonra da omuzlara alacaklar illaki... Yeter ki isimlerimizi kötü olarak anmasınlar, yoksa çocuklarımız burada yaşayan ölülere dönerler. Maskelere ihtiyacımız olmadan yaşayabilmek ki bunu becerebiliyorsak eğer, ne mutlu bizlere... Tiyatrocular, sinema sanatçıları taksınlar maskeleri rol gereği, bizi bağlamaz, biz yeter ki göründüğümüz gibi olup olduğumuz gibi görünmeye gayret ederim. Kutlarım İçtenlikle Mücahit Can Serpici...