Mazimsi
Gözlerimin nemi bile arıyor seni. Varlığının anahtarını kaybetmiş, giremiyor gönül kapından içeri. Sevdanın bir başka mucizesinde evlatların olmuş üstelik. Biri kız, öteki erkek. Daha ben ismini veremezken bu aşka; rüyalarda buluşuyoruz her seferinde. Bataryası bitince umutlarımın, sen görünüyorsun penceremden içeri. Gönlüm o kadar üşüyor ki, rüzgar üflüyor sansam ağaçların hışırdamasıyla kendime geliyorum. Suçlu tabii ki de doğanın sensizlik şiddeti... Bağırıp çağırıyorsun mart ayının ortasında beyaz beyaz. O kadar şiddetli ki yokluğun, yağıyor adedince. Çok fazla.
Gönlümün soylusu arıyor seni. Soysuz ceplerde umarsız yüzükleri var aşkın. Takmadım hiç.
Neden geliyorsun hâlâ aklıma ve bu gece neden yazıyorum seni? Kırgın kalbimin yorgunluk seferinden bir tren kalkıyor şimdi; bu istasyonda sensiz mutlu olmaya çalışmak var. Dönüp bakmadın zaten hiç. Mutlu muyum, mutsuz muyum, alışır mıyım, var mıyım, yok muyum?
"Ağabey" kelimesinde ateşe verildi çocuk yaşları; büyüdü çoktan aklarından aklarıma uzanan geçmişin telaşları... Biliyor musun? Denize giriyor gönlüm, soğuk diyorum, yapma diyorum. Sen geleceksin sanıyor. Senin plajlarınla benim derelerim buluşmaz. Şezlongunda uyursun da mutlu, havlumda kirlendiğim uykusuzluk nöbetlerinde yıldızların sen dileği bir adım sana ulaşmaz. Anlıyorsun, değil mi?
Şampanyası ile şarabı ayrılır aşk mutluluklarından, bu çocukluktan hiçbir yetişkinlik dönemi kurtulmaz. Gözlerimin nemi ıslatıyor seni, beyazımda artık umudun sadece 'U'su var.
Uzaklardan geliyorum, şehirlerin ulaşılmazlığı değil de hayatların düğümlenemeyişi yok ediyor hayalimdeki bizi. Sen, evlatlarının ve ben evladiyelik aşkımın tercümesi...
Agular sana dokunurken, başka hayatların ninnileri acılı gönlümü uyutuyor. Hadsiz...
Gidebilir miyim? Sorun ateşinde bile ısınamıyor bahtımın yıldız kayması...
Hiç mi ısmarlanmadı gülüşünün o şen mutluluğu kaderime?
Memnun oldum yine de; o kadar güzel bir kahkahaydın ki ağlamak nöbetimde sana tutunup uykusunda seni sayıklayan bir mutluluk olurdum hep.
Acelesi yok, biraz daha kalabilirim. Senin sensizliğe bir kap su veresi tutar.
Susamıştır, olur, olabilir.
Sana ve bana.
Gözümüz aydın'ın, aydınlık geleceğine mektup yazası gelmiştir.
Çocukluktan hallice.
Affet beni, yok, insan önce kendini affetmeli.
Affettim kendimi.
Elin değmedi elimin beyaz tuvaline, resim değen manzaralarda gözlerin buluşmadı yeşilimtrak hayallerimle ve sen beni sadece ben diye sevdin ya; yazıklar olmadı hiç gönlüme.
Kader patlamış mısırını patlatıp seyrederken beni, ben yine gözüm aydın yollarında iyi geceler saadetine paraladım kendimi.
Sen o yatakta, ben bunca kalabalık paragrafta.
Affettim kendimi...