Merhaba Pencere Kardeş
Merhaba Pencere Kardeş... Hüzünlerim yansır mı sana buğulu buğulu? Ondan mı bir yanın hep nemli? Nerede ilkbaharın, nerede yazın; nerede umutların?
Sana dışarıdan baksam değişir mi kara bahtın? İçeriden mi bu kadar kederli görünüyorsun, içerideki hava mıdır seni bu kadar yaslı yapan?
İtiraf et de dinleyelim birbirimizi... Boyum kadar etmez dertlerin, hesap günü bugün...
Dinlemezsen günahlarını da almam içeri donmakla da kalmazsın kırarım seni! Tehdidim büyük hiç bakma bana öyle...
Önce derdini söyle, sonra gül... Baksana yeni yıl geliyor dilli düdüğümü de aldım her şey hazır, bir tek gülüşüm kaldı. Bu sene de sana anlatacağım çok şey olacak ama dışarıdan...
Eğer bir kez daha buğulandığını görürsem dişlerini karnına dökerim. Pencere kardeş...
Sen ki içerimizde olan bütün hüzünleri gizli bir arzu gibi sakladın, dışarıdan mı bu kadar yabancı geldik?
Haydi, bana bir şey söyle... 'Umut, insanların içlerindedir önemli olan onları yaşatabilmektir...' de mesela...
Pencere kardeş sende kendimi görüyorum öyle çok hüzün birikmiş ki geçmiş yıllardan kalma eteğimdeki taşları döksem de arınamıyorum.
Temizler misin beni? Bak zaten sırılsıklam oldum, terledim. İtiraflar üşütür sanırdım, yakarmış meğer... Sandalyemi çektim boylu boyunca gönül hizanın tam tamına boyunda...
Sana erişmeme ramak kaldı, dinlemezsen beni, dökülecek sağlam sandığın aklın... Dışarıdan geçen gençler, komşular; yaşlılar, çocuklar ve deliler bakacaklar belki de batacaksın onlara...
Bana battığın gibi acıtma onları e mi? Pencere Kardeş... Sen ay, ben güneş... Gündüz de böylesin sen. Ne oldu, sevgilinden mi ayrıldın bir derdin mi var? Söyle bana, söyle de rahatla...
'Sevmedim, yandım öldüm kavruldum...' de, belki o zaman anlarım. Aşkın hâlinden anlarız elbet, sana bakarken ne dışarıyı ne içeriyi; yalnızca seni görürüm. Bana âşıksan gerçekçi olmak zorundayım ki ben sana âşık değilim. Hazin günlerimin buğususun sen...
Buğulandıkça kendimi göremiyorum. Dışarı da kalmıyor, ne içeri ne dışarı... Aslında Arafta bir yerlerde hissediyorum. Benden önce kaç kişi baktı sana, kaç kişi sevdiğini gözlediği yollara senden ulaştı... Kaç kişi yağmurlu günleri, karı; hüzünlü insanları, mutlu insanları senin sayende izledi...
Bir tek sen ulaşamadın bize, ulaşabilseydin malzeme olmazdın. Bakarken seni görürdük.
Görmek ne demek; ilk anda konuşma cesaretini bulurduk. Baksana şimdi yaptığım gibi...
Hey pencere kardeş! Senden atlayanlar da oldu değil mi? Dinlemedin mi yoksa dertlerini, seni bir intihar malzemesi olarak mı gördüler? Ne ayıp...
Hüzünleri çağrıştırır, hatta onlarla akraba çıkardın ama o kadar da kötü değilsin ki be canım.
Bir de yâr oldu mu, tadından yenmez valla o yol seninle birlikte nasıl da gözlenir...
Elde avuçta bir amorti bile yok, yılbaşının umutlarını getirdim sana biraz biraz... Anlaşalım, güleceksin bana bu sene geç yazı ilkbaharı her daim kahkahanı atacak hatta kendini bile kıracaksın.
Tamirin mümkündür korkma, mühim olan kalplerin kırılmaması... Haydi, bakalım pencere kardeş; yüreğimde bin bir hece adeta beş parçaya bölünürken bir kez daha sana bakıyorum.
Dışarıdaki hayatı değil; seni görmek istiyorum şimdi. Senin hüznün ne? Kapalı değilken bile gökyüzüne kahkahalar atmıyorsun ki be canım. Kafamı çıkarıp baktığımda yıldızlara; güneşe ve insanlara senin de gülmen lâzım gelir. Bırak ne derdin varsa...
Sal gitsin çayıra... Bak ben öyle yaptım. Hüznüm var da yok arası bir şey, uğraşma artık ağzımdan laf alamazsın. Önce sen sökül bütün dertlerini, sonra kan kardeşi olalım. Seninle kesmem hiçbir yerimi yaralarımdan dökülen her bir kan sana ulaşır da yolunu bulur elbet...
Anlamadın mı pencere kardeş? Senin hüznün de bana eş... Bir ömür aynı yastıkta kocayamayız, ben büyüdüm. Sen de ruhuna eş birini bul. Ayrılalım artık, ne içeri ne dışarı; yol ver hayata akmam lazım bir an evvel...
Mutlulukların en güzeli bizim olsun pencere kardeş... İhtiyacın olursa ara, ne de olsa baktığım her yerdesin. Okulda, evde, işte, otobüste, arabada...
Ne vakit görsem seni tanırım hüznümün ateşinden. Cayır cayır yanarım, yanarız bilirim ki herkes yanar. O yüzden yolculuklarda herkeste bir telâş pencere kenarı kapılmaya çalışılır...
Hüznün baş harfiyiz, tamamlanırsak yazık olur... Tek bir kelimeyle başlasın oyunumuz...
'Mutluluk olmazsa artık evde yokuz...'