Merve'nin Günlüğü
..Canı öyle sıkkındı ki hayır sıkkın değil çok acıyordu kanayan bir yara gibi ağrılarından duramaz haldeydi ne uykuları rahattı ne de günleri mutlu geçiyordu '..şu sıralar hiç susmadan konuşmak istiyorum..' diyordu nasıl yürüdüğünün farkında değildi hınç ve öfke dolu bir hali vardı kendi kendine konuşmaya demek insan böyle başlıyor olmalıydı '..içim biraz heyecanlı ama sebebi belli değil.. paramparçayım ..cam kırıkları gibi kalbim kırık ancak onun sebebi belli.. bu nasıl bi ruh hali bilmiyorum.. çok fotojenik bir acı çekiyor kalbim..' sözünü bitirmişti ki omzuna şiddetle çarpan kişiye bağırdı öyle laflar etti ki bunu nasıl sarf ettiğine hayret etti hayvan diyordu kendi iç dünyasıyla baş başa kalmaya bile izin vermiyor hayat işte vurup geçiyorlar dedi ne özür dilemek ne de kırıp döktüklerine dönüp bir bakmak tamir etmek yok bu nasıl bir dünya nasıl bir insanlık canı şimdi iki kat yanıyordu bunalım her an kapı çalmaya hazır ah şu sıralar hiç beklemediği bir ayrılığın gel gitleri arasında derin izlerini silmeye çalışırken yapyalnız olduğunu görmekten ayrı bir burukluk çekiyordu '..sıradan bir ayrılığı seçtim ben .. zaten gerekende buydu .. hasretin gelişi aşkın gidişinden yaşanılanların büyük kırıntılarından belli olur aslında ..ben hasreti çekeceğim günleri hiç düşünmedim..' insanlara hem çarpmamak hem çarpılmamak için sıkıyordu kendini kah kaldırımda yürüyor kah araçların geçtiği yola iniyordu bu kez korna sesleri rahat bırakmıyordu onlara da küfürler sallamanın kendisini rahatlattığını tuhaf ama gerçek görüyordu gülümsedi kendine zıt davranışları acaba ne kadar yakışıyordu zaten hayat zıtlıklarla dolu gündüz-gece,sıcak-soğuk,artı-eksi,acı-tatlı,yaz-kış..vb.Vitrinler öyle iç gıcıklayıcı ki bazılarının önünde duramadan edemedi fiatları uçuk görünce o ağlamaklı dudak şekliyle ağzını büktü hem bir anlamı da yok dedi ne için kim için iyi güzel bir kıyafet alacaktı ki sanki fark edilmek istendiğinde fark edilmeyi hak etti gözleri daldı vitrin camına söylenmeye başladı'...şimdi bu kadar büyük hasret bu kadar derin acı neden ? gidiyorsun ya artık sen hani ..herşeyi al götür ..anıları bıraktın ! anıları da al.. belki lazım olur ..' yürümesini daha hırsla yapmaya başladı '..dışarıda kapalı boğucu içimi karartan bir hava var bugün..' gerisini getirmedi çünkü yaşadığı iç dünyasının da bundan farkı yoktu neyi bekleyecekti ki artık neyi ? kaç defa neyi dedi saymadı ama kendi içinden konuşmayı da bırakmadı '..yazı bekliyorum ..onun için yaz gelecekse onunla gelsin ..onsuz yazdan bana ne ? belki unuturuz onu tüm kasımdan kalma çiçekler gibi ..arasına koyarız şarkı yazdığımız kırık hayaller saklı defterin ..belki de saklarız onu kalbimizde bir delik açar gibi belki ..belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün ..yine yazı bekleriz ..' saçmalıyor muydu felsefik mi konuşuyordu yoksa gelişigüzel sıraladığı kesik kesik cümlelerden anlamlı sözler çıkıyor muydu bunu düşünecek hali kalmamıştı bir dükkanın ' Merve butik' yazısı ile kendine geldi daha önce hiç fark etmemişti hayret şekilde birden aydınlandı içi umutlandı yüzüne pembesi bir rengin yayıldığını hissetti '..sen yeter ki ara .. bir kelime de dahi bulursun kendinden bir şeyler ..' cümlesini kurdu bununla ince bir huzur mutluluk duydu kalakaldı öylece sonra ne saçma dedi yürüdü akşam ezanları okunmuş geçmişti iş yoğunluğunun yorgunluğunu yavaş yavaş hissetmeye başladı boş bir yer bulursa başını cama dayayıp gözlerini bu dünyadan kaçıracağını kendini dinlendirmeye alacağını hayal ediyordu ki kalabalık otobüse bindiğinde ağlamak geliyordu içinden ....
29.11.2011
beylerbeyi