Milletin Efendileri Köylüler Nereye Gidiyor
Dikkat ediyor musunuz, köyler boşalıyor. Köylerin boşalması demek tarım ve hayvancılığında gerilemesi, tarımsal üretimin düşmesi demek. Oysa ki bir zamanlar Köy Enstitüleri Gerçeği vardı. Lakin Toprak Ağalarının, ağalık düzeninin işine gelmedi. Aydınlandı mı köylüler maazallah ağalık düzenini yıkardı, toprak reformu olurdu, elden giderdi yüzlerce on binlerce dönüm araziler...
Bir ara sanırım Ecevit Döneminde Köy Kent Projeleri hayata geçirilmeye çalışıldı, ama oda kısmen olsa da, neticede atıl kaldı... Köy Okullarını ve köy yaşamını yeninden canlandırmak lazım. Bütün gıda maddeleri ''Köylü Milletin Efendisidir.'' dendiği gibi köylülerimizin elinden çıkıyor...
Biz niye bir tarım ülkesiyken buğday ithal edelim, biz neden Güney Amerika'dan bezelye, fasulye ithal edelim, bizim topraklarımızda hepsinin alası yetişiyor. Eskiden devletin destekleme alımları olurdu çiftçileri köylüleri kalkındırmak için. Bunların yeninden hayata geçirilmesi lazım... İncirin en alası, fındığın, karpuzun en güzeli benim memleketimde yetişir, İran'dan niye karpuz alayım arkadaş? Ağırıma gidiyor gerçekten...
Anadolu'nun hemen hemen bütün köylerinde nüfus sayıları çok azaldı. Bir çok yerde Afganlılar, Suriyeliler çobanlık yapıyor. Çobanlık deyip geçmeyin, çok zor, çok meşakkatli, çok önemli bir meslektir. Peygamberlerden, devlet başkanlarının bazılarına kadar herkes geçmiştir çobanlığın kıyısından köşesinden...
Köyden, şehre göçlerin engellenmesi artık öncelikli bir konudur. Devletin bira an önce köy okullarını canlandırıp, okul ile çiftçilerin, köylülerin bir arada nasıl organize olacaklarını ivedilikle ele alıp, hayata da geçirmesi, bir şeyler yapması lazım. Milletin Efendileri Köylüler nereye gidiyor?
Kasabalarda yaz tatillerinde Kur'an Kursları düzenliyorlar. Ne güzel, çocuklarımız dinlerini öğreniyorlar, öğrensinler bir itirazımız yok, ancak, anlamını da ver kardeşim. Çocuk bilsin hangi ayette zina yasaklanmış, hangi ayette, zekat emrediliyor, hangi ayet sana iyilik yapmanı kötülükten uzak durmanı söylüyor. Bunu yapmıyorsunuz, sonrada ilahiyat fakültelerinden bile deist, yani sadece Allah'a inanıp Kur'an'ı inkar eden mezunlar yetişiyor. Korkunç bir durum...
Gün gelir topraktaki madenler, petrol ve kömürde buna dahil, biter gider, dünya üzerinde belli bir rezervi var, ancak toprağın bize besin olarak verdikleri, her ne olursa olsun, buğday, arpa, üzüm, incir, zeytin asla kıyamete kadar tükenmeyecektir... O toprağa güzellikle bakarsak. Hani diyor Aşık Veysel ''Karnın yardım kazma ile bel ilen, yine beni karşıladı gül ilen.'' diye... Doğru bir tarım politikası hem köye dönüşü hızlandıracak, hem de sebze ve meyve ithalatını kesip, ucuzlatacaktır.
İncil'in ilk emri ''SEV.'' ama gel gör ki Hristiyan kendisinden başkasını sevmediği gibi, kendisinden başkasına hayat hakkı da tanımıyor. Tevrat'ın ilk emri ''YAŞAT.'' O da Hristiyan'dan farklı değil, ne Filistinlilere, ne de kendi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımıyor. Yüce Kitabımız Kur'an'ın ilk emri ''OKU.'' Müslümanda bunu sadece Kur'an'ın Arapçasını oku, olarak anladığı için, Kur'an'ın anlamına da, ne dediğine de bakmak istemiyor. Dolayısıyla hayatı da okuyamıyor, bilimle de uğraşmıyor. Üç bin kere bir duayı tekrar edince işlerin yoluna gireceğini sanıyor. Yanılıyor...