Milli OLmayan Eğitim

İki gün önce televizyondan izledim, yeni milli eğitim bakanımız Nimet Çubukçu Hanım Efendi ilk iş olarak orta öğretimde uzun yıllardır okutulan ?Andımız?ı değiştirecekmiş. Her sabah, yağmurda, karda, tipide okuduğumuz andımızı değiştirmeyi bırakın bir kenara, Hanım Efendi kaldıracakmış. Ne gerek var diyormuş. Yani anlamıyorum. Ya ben anlamıyorum ya da onlar ne yaptıklarını anlamıyor.

Göreve gelir gelmez ne bu hiddet bu celal...!

Hadi sizden önceki Sayın Bakanımız, bir toplantı öncesine İstiklal Marşımızı ezbere bilmediğini gösterdi. Doçent olmuş ama marşımızı bilmiyor. Çok tuhaf değil mi? Peki tuhaf olan bu insanların bu makamlarda ne işi var?

Çok ilginçtir...!

İşte bunlar çok tartışılır. Biz tartışa duralım onlar yakında marşımızı da kaldıracaklar. Sonra demedi demeyin. (Zaten iki ezan arasında kaldık. Devir dağda silahla değil, mecliste siyasetle yapılan devir oldu.)

Şimdi düşünüyorum da Milli eğitim Bakanı böyle düşünüyorsa ya bu kişi başbakan olsaydı o zaman vay halimize... (!) değil mi? Eğitim sistemi çökmüş, milyonlarca öğrencinin kaderi öss diye bir illete yani 360 dakikaya bağlanmış. (benim zamanımda öyleydi)Ya kazanacaksın ya da kaybedeceksin... iki şansımız var. Zamanında Öss'ye girdiğimde kalbim küt küt atıyordu. Ya kazanamazsam, ya o zaman ne olurdu?

Hepimiz biliriz; ilk okuldan tutunda lise sona kadar İngilizce dersi görüyoruz. Peki bildiğimiz nedir: yes, no... ve birkaç cümle. Bir turistle karşılaştığımızda ellerimiz dolanıyor. Neymiş bilmiyormuş-muşuz. E doğru tabi ki. Dile kolay tam on iki sene İngilizce gördüm. Ama birkaç cümleden öteye gidemedim. İngilizce'yi İngilizce'si iyi olanlardan yardım alarak geçtim. Kendimi derse ne kadar versem de sistemin saçmalığından dolayı anlayamıyordum. Bir tek ben değil milyonlarca öğrenci benimle aynı durumda. Zaten eğitim sistemimiz adam akıllı olsaydı İngilizce kursları açılmazdı ve girmemize gerek de kalmazdı. Yine kendimden örnek vereyim, iki sene önce İngilizce kursuna gittim. On iki senede öğrendiğimi üç saatte öğrendim. Aradaki farkı siz tahmin edin artık.

Ve hala kursa gidiyorum...

Bunları yazmayla bitiremeyiz ki konuşmayla bitmedi/ler.

Öğrenci Andı

"Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!"

Ne mutlu ki bu ant'ı o yaşlarda okumaya başladık. (Kenan Evren tarafından bazı eklemelerde bulunulmasına rağmen) Nasıl oluyor da bu ?ant?a faşit ve ırkçı bir tutum sergiliyorlar? Bazı köşe yazarlarımız ?çağ dışıdır?, ?faşitliktir?, ?geriliktir? diye köşelerinde yazadursun bizler Türk milleti olarak kimin ve kimlerin ne ve neler olduklarını böyle zamanlarda anlıyoruz. ?varlığım Türk varlığına armağan olsun? demek zorlarına gidiyormuş. Önceden bir şey yoktu da şimdi ne oldu? Tükr-Kürt çatışması yaratmak için çabalayanlara kurban adamaya gerek yok. Ayrıca birde bunların haricinde ?ulusumuzu küçük düşürücü? diye de bir kampanya başlatıldı. Nesi varsa andımızın.(!) Hani hatırlarsınız bir ara;

?1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.? diye safsatalarla nara atıp sonra rezil olan ve karşı kampanyalarla ezilen ezilmişler gibi yerle bir edilenlere bakmıyorlar da...

Milli eğitim milli olmayan bir eğitim çizgisine doğru yönelmeye başlamıştır. Andımız,
İstiklal Marşımız, Atatürk Resmi ve fotoğrafı da değişecekmiş. Türkiye Cumhuriyeti oldu T.C (TECE). Şimdi ise T.C. ibaresi okul tabelalarından görüntü kirliliği gerekçesiyle kaldırılıyormuş-muş. Yeni uygulamayla 60 bini aşkın okulun tabelası ile sınıflarda bulunan İstiklal Marşı, Andımız ve Atatürk fotoğrafının ebatları değişecekmiş-miş. Eski yönetmelikte tabelalarda ?T.C.? ibaresinin bulunacağı ve en üste yazılacağı belirtilirken, yeni Kurum Tanıtım Yönetmeliği'nde ?T.C.? ibaresinin yazılmayacağı, sadece logonun içinde yer alacağı belirtiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Tanıtım Yönetmeliği 8 Ağustos'ta Resmi Gazete'de ve Eylül ayında Tebliğler Dergisi'nde yayınlandı. (!)Okullar yeni uygulamaya bir yıl içinde geçecek. Dershane ve özel kurslarla birlikte 60 bini aşkın okul ve kurumlar tabelalarını değiştirmek zorunda kalacak.

Bakanlığımız görüntü kirliliğini gidermek için ?kurumsal kimlik? adı altında arayışlara girdiğini şöyle bildiriyor;

Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesinde konuyla ilgili şu açıklamaya yer verildi:

?Türkiye'nin en büyük bakanlığı olarak Millî Eğitim Bakanlığı'nın yurt çapına yayılmış eğitim kurumlarında görsel bütünlük oluşturabilmek ve nizami olmayan tabelalarının oluşturduğu görüntü kirliliğini gidermek amacıyla başlattığı ?kurumsal kimlik' çalışmaları çıkarılan yönetmelikle yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu çalışma Türkiye çapında her kesimden olumlu tepkiler almıştır.

Gördüğümüz kadarı ile milli eğitim milli bir çizgiden sapmaya başlamıştır. Ne gerek varsa ya da neye gerek duyuluyorsa artık, SUS'up bekleyip göreceğiz, ya da SUSMA'yıp şiddetleneceğiz. Yazgımıza el attırmayacağız. BİRÇOK'ları çok olmaya başladı. Çok çok kere susmamalıyız.

Neymiş fendim, birde ?ant, marş, T.C... vesaire? sorunlarımız varmış. Ekonomi dipte yüzerken, esnaf kepenk kapatırken, işsizlik artarken, ülkem ilkem olmaktan çıkarken bu SEÇİLMİŞ'ler nelerle uğraşıyor görün....

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Var ulan var. Ne varsa bizim ülkemizde var. Başı bozuk yayla gibiyiz. Pusulara gelmeyiz. Bundan gayrı hesap sırası bizlere gelecek. Dalgalan bayrağım dalga dalga dalgalan. Bizler Ant içtik bir kere ve bu yoldan dönüşümüz yoktur gayrı. Susmayın (ulan) sert çıkın, bu vatanın ekmeği de, tuzu da, ant'ı da, marşı da bizimdir.



NeYzEn..

02 Haziran 2009 5-6 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 15 yıl önce

    Milli Eğitim için ben de bir şeyler söyliyeyim.Memurların ticari faaliyette bulunmaları yasaktır.O memurlar(limon satan gariban öğretmene bir şey demiyorum)marketleri (vb)olan mühim kişiler ailelerinden birileri üzerine açtıkları dükkanları kuralına uygun işletirler paraya para demezler(eskiden mark derlerdi şimdilerde euro,dolar diyorlar) Bunu herkes bilir ama yasal!olduğu için kimsenin sesi çıkmaz.Bir de siyaset yapamaz bu grup!Ama gelin görün ki siyasisiz hiç öğretmen de bir yerden bir yere gidemez.Stajyerliği bile kalkmamış öğretmenler hiç çalışmadıkları köylerden adam/dayıları sayesinde ışınlanır aniden şehir merkezine. Yazılarınız güncel olduğu için çok güzel bence kutluyorum ve yeterince doğuda olduğum için daha ötesi sınır ötesi umurumda bile değil rahatlığı içindeyim.

  • 15 yıl önce

    'Andımız'ı bu hale getirdiler!

    İlköğretim okullarında okutulan 'Öğrenci Andı'nın kaldırılması için kampanya başlatan Mazlum-Der, hazırladığı afişleri Diyarbakır'daki bilboardlara astırdı.

    Çizimlerin yer aldığı mizahi dille yeniden yazılan â??Öğrenci Andı'nda, â??Ne mutlu Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Aleviyim... diyene, sonra da dayak yiyeneâ? denildi.

    Afişte verilen andın metni şöyle:

    â??Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyimi, Aleviyim... Desem de, ben çalışkanım ilkin, büyüyünce işsiz kalsam da. Büyüklerimi görmek, küçüklerimi dövmektir işim. İlk işim yurdumu ve milletimi â??Üzüm'den çok sevmektir kesinlikle. Ülküm, takla atmak, yere düşmek ve ne olursa olsun taş ile yakalanmamaktır. Ey büyük Kürd, Laz, Çerkez, Ermeni, Alevi... Kaçtığın yoldan, gösterdiğin hedefe oturmadan yürüyeceğime ayran içerim. Varlığım Kürd, Laz, Çerkez, Ermeni, Alevi. Varlığına ceza olsun. "Ne mutlu Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Aleviyim... Diyene, sonrada dayak yiyene.â?

    (Vatan G.)