Mistik Aforizmalar 1
Günahlarımız benzemiyor dedi, hepsi bu. O an öylece kalakaldım. Beklentim bir çözüm, bir anlaşma ya da en azından ortak bir hüsran üzerine inşa edilebilecek bir kelam olmasıydı. Ama hayır, söylediği şey yalındı: "Günahlarımız benzemiyor."
Sahi, benziyor olması mı gerekirdi? Birbirini anlamanın yolu, aynı hataları yapmaktan mı geçerdi? Peki ya farklılıklarımız bır araya gelip yeni bir yol oluşturamaz mıydı? O an, bu düşünceler zihnimi kemirirken, ekledi: "Sahip olduğun kemalat senden değil ama kusurat senin. Mağrur olma."
Gururla sahip çıktığım, bütün o birikim, meziyet, erdem sandığım her şey... Bana bahşedilen miydi sadece? Ve hatalarım, eksikliklerim, yanlışlarım... Onlar tamamen bana ait miydi? Bunu kabullenmek zordu. Ama hakikatin yükü hafif olmuyordu ki zaten.
Başımı öne eğip sessiz kaldım. Sessizlik bazen bir yanıt, bazen bir kabul, bazen de bir isyanın en soylu haliydi. Hangisi olduğumu bilmiyordum. Tek bildiğim, günahlarımızın benzemediğiydi.
Ama ya kusurat? Onlar büyüyen bir gölge gibi peşimi bırakmıyor, ne zaman ileri adım atmaya kalksam, beni geriye çekiyordu. Kusurlarımın ağırlığını omuzlarımda hissediyordum ve belki de bu yüzden mağrur olmamam gerektiğini anlamam lazımdı. Ama bunu anlamak, gerçekten kabul etmek anlamına gelir miydi?
Zihnimde yankılanan bu sözlerin ağırlığıyla, bir adım geri attım. Belki de hakikati böylece sindirmek gerekiyordu: Sessizce, kendi içinde, derinlemesine...
Her şeyin uçurumun eşiğinde durduğu bir an vardır. İnsan o anı bilir ama ona asla tam anlamıyla hazırlanamaz. Günahlar benzemez, çünkü hiçbir kalp bir diğerinin aynası değildir. Kusurlar sızar içimize, bir kabus gibi, kendi varlığını bizimle birlikte taşır. Ama bir sorunun cevabı, her zaman cevabın kendisi midir?
İnsan, gökyüzüne açılmış bir avuçtur; bazen yıldız toplar, bazen boş kalır. Ellerimizin arasından kayıp giden mutluluk, belki de hiçbir zaman bize ait olmayan bir ışığın yansımasıydı. Sahip olduklarımız ve sahip olduğumuzu sandıklarımız… Belki de gerçek mesele buydu. Bir varlığı var eden, ona ne kadar sahip olduğumuz muydu, yoksa onun bizden ne kadar uzaklaştığı mı?
Tebrikler