Monarşinin Dili Oligarşinin Dili 4

Doğa bileşenli söylem bile tekil söylem gibi olmakla bir girişmenin, bir bütünlüğün adıdır. Girişme ya parçalar arası uyum veya uyumsuz durumla; fark durum, firen etkili durum, kıyas, oran durumlarıyla birbirini destekleyen, birbirini sönümleyen durumlar gibi türlü türlü girişmelerdir.

Ya da benzer tarzlarla kendi üzerine kendi etkisi olan bir bağıntıdır. Doğa bir bütün oluşun gücüdür. Ormanıyla, aslanıyla, taşıyla toprağıyla; rüzgârıyla yağmuruyla; suyuyla, bulutuyla; dağın eğimiyle, ırmağın geçilmez ligi, arazinin verimi, verimsizi ile vs. DOĞA birçokluklar manzumesidir. Yani makro var oluş parça bileşimlerden ola gelen var oluşlar bileşmesidir.

Monarşi veya tekerkil olan süreç te önce birçok kolektif unsurlardan, ortaklaşmadan aktarılan parça enerjilerle tek kişiye ait kılan monoteist sahipliğin gücüydü. Sonra kendi içinde mülklü, mülksüz veya efendi köle olmanın parça durumlarla sınıfsal olma girişimleriydi Bu süreç kendisini, kolektif sürece karşı böyle kılmakla, böyle söyleyip böyle meşru etmekle yalıtımlı bir monoca El süreciydi.

Kolektif ortaklaşmaya, kolektif akla, kolektif iradeye, birçok kolektif oluşa karşı monarşi, ilerleyen gelişen kolektiften parçalanmıştı. Bay erki içinde bileşimli olan süreçler, monarşin yapıyı oluştular.

Monarşiler izole bey erki yapılardı. Monarşiler kendi bünye büyümeleri nedenle zaman içinde çevreye doğru açılıp genişleyen fetihlerine başladılar.

FETİH; izole bir El mülklü yapının başka El mülkünü kendi zaptı raptı altında almaktı. Başka El mülkünü (üretim nesnesini ve insanları yani tüm üretim gücünü) ele geçirme eylemiydi. El olan birinin başka El mülkünü zapt etmesiydi. El bu zapta, “ganimet” diyordu. Yani ganimetle kendisini meşru kılıyordu.

Salt başına ganimet söylemi bile yeryüzünde parça parça birçok El ‘in olduğunu gösterir. Ganimet te bir zikirdi. Meşru söylemli El zikriydi. Monoteist söylemin diliydi. Bir El ‘in başka bir El toprağını ele geçirmesi yine bir El zikriydi. El kolektif alan içinde kişi benci olan seçkin düşüncelerle yoğunlaşmış olan seçkinleşmiş kişiydi. “O” denen seçkin kişi, mülkün sahibi olma zikircini söyleyen kişiydi.

Ganimet El tarafından söylenen zikirdi. Daha önce kolektifin gücüne “benim” demekle söylediği ve kolektif süreçleri kişi sahipli parça durumlar haline getirdiği zikrini, ganimet; kendi iç gelişmesi içinde tamamlayan ikinci bir zikirdi.

Ganimet ilk zikrin ikinci aşamasında başka bir El, mülkü olmak kaydıyla, kendi kendisini görevlendirme ile yine seçilmiş kişi olan El kişisine; başka bir El adamına, başka El mülkünün takdir edildiğini gösterir.

Ki bu adım bile bir El zikrinin, diğer bir El zikrine karşı meşru olma ve egemenlik ilanıdır. Bu aşamada şimdiki gibi yeryüzünün birinden (bir olanından) bahsetmek, bir tek olan El ‘inden bahsetmek olanaksızdır.

El, sadece izole bir alan içinde mülk ve irade ortağı olmayan kişi El olmakla monoteistti (tekildi). Ya zikrin sahibiydi. Ya zikri yine kendi ağzında başkası diye ilham konuşmakla zikri başkası adına vekâletle söylemdi.

Ganimetçe zapt süreçleri zorlaydı. Veya ittifak (iman) eden anlaşmalar içinde oluyordu. Bir El mülkü başka bir El tarafından ister zapt edilsin, ister anlaşma yapılsındı. Zapt edilen de bir anlaşma olmakla; anlaşma da mülke ve mülkün yönetme gücüne boyun eğilen süreç olmakla, eninde sonunda, ittifaktı.

Sözü söyleyen sözün sahibi ise ona El deniyordu. Yani El söz söyleyendi. Bir şeyin öyle olduğuna dair o konuda kararları olandı.

Bir şeye dair kararları olmakla anılandı. O şey zikirle (o anma ile anılan ile) meşru kılandı. Bu nedenle El zikirdi.

Nesnel olamayan, geçek olamayan, tarihi bilinç içinde olmayan bir süreç durum; El 'in zikri ile doğru oluyordu!

El ‘in zikri gerçeğin, nesnel olanın, tarihsel olanın yerine geçiyordu. Zikrin meşrulaştırması nedenle iman vardı. Ahit vardı.

Ne olursa olsun, her hangi bir şey El ile anılmakla (zikredilmekle) o şey tartışmaksızın sanal ve imanı bir meşruiyet kazanıyordu.

Bir şeyin El ile anılma meşrulaşması, o şeyin El iradeli karar söyleminden ötürü, o şeyin öyle olmasına meşruiyetle El hak deniyordu.

El zikirdi. Zikir El 'di. Yani El; El Haktı. El mülktü, El malikti, yani mülkün sahibi olmanın kararı ve meşrulaşması onun kararından onun zikrindendi.

Bir kez El mülk El malik oldunuz mu; yöneten bir El Melik, Köle sahibi El Mevla, El Rezzak, El Âlim vs. olmanız kaçınılmazdı.

Zikir; bir şeyin, o kararın tarihsel ve özne nesnellik içinde kolektif bir ortak akıl olması yerine; zikirle, zikredenle o şeyin öyle olduğuna, onun El söylemi olduğuna, o kararın zikir olmasına neden olmakla, o şeyin meşru olmasına delildi.

Bu nedenle ganimet te zikirdi. Ganimet zikirdendi. Ganimet zaten zikre göre El tarafından başka kişilere verilmiş olan mülktü.

Ama nasıl oluyorsa! Başkasına verilen mülk (aslında verilmeyen mülk) tekrar tekrar el değişip ele geçirilmekle ganimetti. Ganimet başkasına ait mülklerin ele geçirilme biçimiyle, size ait mülk oluyordu.

Hani mülk El 'indi? El Mülkünü dilediğine veriyordu? El neden kendi mülküne saldırıp mülkünü ganimet ediniyordu?

El mülkünü dağıtırken zikirdeki gibi mülk dağıtmadığını söyleyebilmeniz için "El mülk dağıtırken siz El 'in yanında mıydınız? Diye ispatsız şahitsiz size meydan okuyordu.

Ama siz de "mülkün sahibi olma ve mülkün sahibinin mülkünü kendi keyfine göre; kimine dağıtıp, kimine paydan vermediğine dair söylenen bu öncel kararların böylesi bir kararla dağıtığınıza dair sizin bir deliliniz; sizin bir şahidiniz var mı? Diyemiyordunuz!

Dünyanın varlığına delil ister misiniz? Aslanın önünde tezikirken, dalda meyveyi toplarken bunun böyle olduğuna ya da bunun böyle olmayacağına dair delil ister misiniz? Kaçmanız da meyve toplamanız da "verili olan delilin kendisiydi".

Ama ancak ve ancak üreten bir kolektif ilişki içindeyken ilişki kolektif emek olan o ağacın size ait olduğunu söylerseniz, o ağacın size rızk olarak verildiğini söylerseniz; kolektif hüccetten ötürü sizde delil istenir.

Ne olmuştu da El zikrinden pişman olmuştu? El rızk olarak dağıttığı mülkünü, neden ganimet olarak ele geçiriyordu?

Oysa üreten ve dağıtan ortak kolektif iradeydi. Kişi sahipliği olmayan kişi sahipliğinin hiç bir şekilde kendisine devinme zemini bulamadığı kolektif ortam içinde; kimse de ona meşruiyet sorgulamıyordu.

Neden sorgulamıyordu? Kritik değerler üzerinde bileşen kolektif eylemlerle bir sonuç ortaya koyan durum veya sonuç; gerisin geri kendi üzerine kendi etkimeyle o birlik içindeki kişilerin yeteneğine, ihtiyacına ve kapasitesine göre ve mutlaka herkese etki pay olmakla, sorgulanmayan bir verililikti.

Mülkün kişi sahibi yoktu. Kolektif mülk kişi sahipli mülklere parçalandı. Buna zikir denerek kolektif sahipliğe çevrilmesine manaca meşruiyet oldu.

Kişi sahiplere parçalanan bu süreç kişi sahipli diğer mülkler gerek El uhdesinde gerek oligarşi uhdesinde GANİMET söylemli başka bir zikir yolu ile ele geçirilen ganimetler (yağma-çapul) tekrar özel mülk sahibi kişi ya da oligarşin kişilerin mülkü oluyordu. Olup biten buydu.

O bölgeyle sınırlı bir tane monarşin El mülk vardı. Ama El mülkün de Ele geçirdiği mülkler de vardı. Demek ki bu sürece göre El tüm mülkün sahibi değildi. Tüm mülkün sahibi olamayan El, tüm mülkün sahibi olmak için El (EL Enfal ile) icraata geçiyordu. Ganimet kavramı bu tarihsel süreci bize açık etmektedir.

Ahit denen mülk sahiplerinin raddesi olan bu ikinci ahitçe ittifak; monarşiler arası eşit veya eşitsiz bir BİZ demenin ittifakıydı. Veya “biz” demenin ORTAKLAŞMA GÜCÜYDÜ. Yeni belirme durumla yeni yapı TEVHİDİN ya da panteon birliğinin gücüydü.

İşte ikinci AHİT monarşiler arası birleşme ve ortaklaşmanın gücü; BİZ DENEN OLİGARŞİNİN GÜCÜYDÜ. Başka El mülkünü (tekil erkleri) ganimet yapmanın; tek erklilerden bileşimleri oluşmakla oligarşi biz denilen tek erkliler arası mülk sahiplilerin yönetme gücüydü. Monarşin yapıların birleşmesiyle bu tutum oligarşi içinde oligarşin bir kolektif oluşa eğim edişti (oligarşin bir ortaklaşma oluşa eğim edişti).

Burada oligarşinin biz dediği birçok monarşi (egemence-mülk veya özne nesne sahibi, yöneten irade) gücü olanların kendi aralarında paylaşımla yöneten bir ortaklık yapmanın güç birliğiydi. Eller birliğiydi.

El zikri olmakla başlı başına bir irade ve egemenlikti. Köleci sistem zikirle başladı Kısacası buradaki biz egemenliği; zikri olmamakla mülk sayılan kişilerle karşı söylemdi. Buradaki biz söylemi, tüme veya kamuya ait egemenliğin, biz söylemi değildi. Birçok monarşin beylerin (politeist beylerin) ittifaklar (oligarşin) egemenliği içindeki biz söylemiydi. Takım (sınıf-oligarşi) egemenliğidir.

Buradaki kolektiflik (ortaklık-ortakları olma) bütünü içeren totem meslekli güç birliği içinde olmanın kendi ortaklarını tanıma değil, monarşin güçleri olan mülk sahibi egemenlerin birleşmeden doğan sömürmeyi paylaşma ve yönetme gücünün ortaklığıydılar.

Buradaki biz denen olgu OLİGARŞİNİN gücüdür. "Yerleri gökleri yaratan o" diyen tekil zikir yahut ta monarşin zikir veya monoteist iradeye boyun eğdirme yerine şimdi oligarşi içinde "yeri göğü yaratan ve şüphesiz ki yeri göğü genişletecek olan BİZİZ" söylemlerinin belirtmesi içine geçilecekti.

Buradaki biz söylemi tarihsel bir iki kırılma dönemini belirtir. Birisi ön ittifaklı üreten totem meslekler kümülatifinin kendisine biz demesiydi. İkincisi kolektif yapıları parçalayan El zikri kendisini tıpkı totem yapılar gibi çevreye karşı yalıttı.

Bu yalıtma (tufan denen kolektif güçten kopuş travmasını tedavi eden) süreç içine geçişti. Bu geçiş dönemi bir inşa, bir kökleşme ve monarşin ya da monoteist sistemi oturmanın ara dönemiydi.

Monarşi kolektif gücü kullanmakla monarşiydi. Monarşin yapı kolektif güce ait zenginlikleri silip süpürme sonrası mal sahibi olanla, maldan mülkten yoksun olmanın kolektif ruhlarda kopardığı fırtına zihinlerde oluşturduğu vuruk izlerinden oluşan tufan denmenin travmasını taşıyordu.

Burada mal sahibi olanla mal sahibi olamayan iki uzlaşmaz gücün travması birbirini şiddetle itiyordu. Mülk sahibinin kendi mülkünde çalıştıracağı mülksüz kölelere ihtiyacı vardı. Mülksüz kölelerin de mülk sahibinin elinde olan üzerinde çalışacakları emek nesnelerine ihtiyaçları vardı.

Bu gereksinmeden ötürü uzlaşmaz olmakla birbirini iten efendi ve köleleri bir arada tutmak için çok daha fazla güç harcamanız gerekecekti. İşte uzlaşmaz olan iki gücü bir arada tutacak olan bu güç te monarşin güçtü. Zorba bir güçtü. Monarşinin kolektif güçten sonra kullandığı, ikinci bir güçtü.

Geçiş dönemi sonrası monarşiler fetih eylemi ile ganimet sürecin ortaya koydular. Fetih ve ganimet ele geçirilenle büyüme çatışma ortaya koyuyordu. Veya uzlaşmanın birleşmesini ortaya koyuyordu.

İşte monarşin yapıların çatışma sonrasında başka monarşin yapılardan ele geçirdikleriyle veya başka monarşin yapıların birleşmeleri yolu ile büyüdüler.

Büyüyen monarşin ya da mülk sahipleri sentezli erk yapılar kendilerine biz diyordu. Bu biz monarşin dönüşmeler üzerinde gerçekleşen ikinci bir “biz” demenin zikriydi. Bu biz monarşin yapıların birleşmesinden doğmakla mülk sahipli oligarşin bir biz demenin gücüydü.

Tarihsel bakımdan bir senteze ikinci kes biz deme süreci; mal mülk sahipli monarşin birleşme içinde kökleşen, yerleşen oligarşin erk gücünün de sınıfsal oluşlar karşısındaki ittifakı belirtmenin mal sahipli zikir ve biz gücüydü. Biz zikri olup biteni geleceğe aktaran köleci inşanın, ikinci bir hafıza söylemiydi. *

Buradaki “şüphesiz ki yeri göğü yayacak olan genişletecek olan biziz” söylemindeki yer gök söylemi ve yeryüzüne doğru yayılıp genişletilecek olan ittifaklar da geçmiş hafıza içinde (ilk ön ittifaklar içinde) yukarı gök yer topraklarında oturan AKADLAR ve aşağı topraklarda oturan yer ehli olan SÜMERLERDİ.

Gök yerli çoban ve aşağı yerli tarımcı grupların birleşip, bu iki birleşmenin çevreye doğru yayılıp genişlemesiydi. Gök ve yerin birleşme ittifakı, ilk ittifaklar zımnına yapılan bir atıf ve söylem diliydi. Yayılan genişleyen gök yerli çoban ittifak gücünün iradesi ile aşağı da denen yerde oturan tarımcı Sümerlerin birleşen, üreten irade güçleriydi.

Yerin ve göğün genişlemesi, genişleticisi olmak ta gök yerli totem meslekli çobanlarla; aşağı yerli tarımcı totem meslekli kolektif grupların birleşmesiydi. Üreten totem mesleklerin birleşen büyümesi, büyüyen ittifakı dalganın yeryzüne doğru yayılmasıydı. İlk ön ittifaklı İlahların “üreten ilişki” ittifakıydı.

İlk ön ittifaklı üretme üzerinde birleşip yayılan, genişleyen süreç, şimdi monarşin dönem sonrasında monarşinler ittifakıydı. “Mülkün sahibi olanların ittifakıydı.” Mülk sahipli egemen iradeni büyüme ve gelişmenin olmasıydı.

Fetihçe, ganimetçe zikir olmaktan kaynaklı sömürü yayılması, sömürü genişlemesini gerçekleştiren erklerin kendilerine biz diyen; yayılısı ve yayıcı lığıydı. Yeri ve göğü yayıp genişleticiler olan erk; ön ittifak dilindeki yer gök denen gruplardı. Şimdiki üzerinde yaşanan yer ve bulutlu gök söylemiyle de her iki anlatım içindeki dilin anlam farkı kendilikten bir mecaz duruma düşmüştü.

Mal mülk sahipli yayılmacılık olan ikinci söylemin zikri içinde yeri göğü yayacak genişletecek olan biziz söyleminde sömürüyü sürekli kader kılmaya bir süreklilik vurgusu vardır. Çoban gökle, tarımcı yerin birleşimi içindeki merkez, yayılmacı yer-gök tevhidin yeryüzüne doğru genişletilmesiydi.

Bu mecazlar kendi zamanına göre kendilerine anlam diliydi. Bu söylemler sonraki zaman içinde güncel köleci anlam karşısında kendilikten bir mecaz diline dönüştüler. İlahi dil köleci yapı içinde El zikri karşısında mecaz dili oldu. Bu girişmelerin mecaz esprisi güncel dilde bir yorum dili olmalarıydı.

İlk yayıcı ve genişleticiler ilahlardı. Yeryüzüne doğru yayılan genişletilen de üreten ilişki sahipli kolektif ilikti. İkinci genişleticiler mülk sahipleri olan mülk ilişkili egemen oligarşiydi (takımerkiydi).

Zamana ve zamanın koşullarına bağlı bu kesikli söylemlerin kendi anlatım durumu içinde zikredilen anlam, ilkinde çoban gök yerli gurupla tarımcı yer birleşmesinden doğan ittifaklar genişliyordu. İlahi ittifaklar bileşmemin üreten irade gücünü yayıp genişletiliyordular. 

05 Temmuz 2020 14-15 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar