Monarşinin Dili Oligarşinin Dili 6
Monarşi tekil ve ortak tanımazdı. Tekil karardı. Oysa oligarşi tekil irade değildi. Monarşi gibi tekil söylem karşısında oligarşi biz söylemliydi. Yani oligarşi kendisine ortaklar tanıyan karşı söylemdi.
Monarşinin tekil söylemine karşı oligarşinin biz söylemi veya oligarşinin BİZ söylemine karşı monarşi olanın tekil söylemi açık bir çelişkiydi. Sentez içinde bir araya getirilen her iki söylemler mecmuası kendi içinde açık açık çelişmekle tevhitte kusur belirtiyorlardı. Tevhit BİZ demenin tekilliği olacaktı.
Bu çelişmenin altında kalkmak gerekiyordu. Oligarşi yeni olan zikirdi. Monarşiler ittifakı oligarşiydi. Monarşinin ben diyen dili vardı. Oligarşinin biz diyen dili vardı. Monarşinin inanıcıları vardı. Oligarşi ise inanıcıları oluşturulacak olan yeni mücadele tarzıydı.
Oligarşi biz demenin teklik tevhidiydi. Monarşin bey ben derken, oligarşin güç biz diyordu. Oligarşi duruma göre değişen söylem ve anlamların altında kalmamak için; "biz bir sözün anlamını sizlere unutturursak, iyisini; daha güçlüsünü, benzerini, hayırlısını getirmek için o sözün lafzını kaldırırız " derdi. Ve dahası birçok söz ile bu lafzını tekraren der oğlu derdi.
Kolektif güç, kolektif ortak akıl, mülk söylemli zikir ekseninde monarşin yapı ile tekil kişinin aklı ve gücü olmuştu. Kolektif iradeyi tekil irade gibi BEN diye söyleme süreci, mutlak monarşiydi.
Buradaki ben hiçbir zaman tekil ben değildi. Kolektif gücü, kolektif yeteneği, kolektif iradeyi, kolektif zenginlik olan MÜLK üzerindeki kolektif çokluktu. Ben diyen mutlak monarşinin hükmü olan süreç te; oligarşi ortaya çıkana kadar sürmüştü.
Aslında atomik yapı kendi moleküler sentezini ortaya koyan eğimi ile organik irade bileşimli eğilimler içinde tekil irade bulmak hiç olanaklı değildi.
Atomik sentezden sonra; sağlatan, üreten totem yapılarla, toplumsal yapılar da ikinci bir organik ve moleküler sentezdi. Bu senteze göre atomun dili kimyaydı. Kolektifin dili sağlatma ve üretimdi.
Sağlatan ve üreten kolektif yapı ikinci türden moleküler yapıydı. Kişiler çekimin merkeziydi. Ve totem meslekleri de merkezin etrafında dönen bulutsu belirsizle olan yapıydı. Farklı tür birkaç totem mesleği bir araya gelmekle yeni bir kolektif molekülerle bağ enerjisini oluştular.
Dahası ne totem meslekli moleküler sentezli toplumsal yapı olan kolektif yapı içinde tekil irade vardı. Ne de sistemi enfekte etmekle kendisine tekil irade diyen zikrin kendisi kolektif dil ve kolektif güç olmaktan kurtulmuştu. Tekil irade sapınçtı. Sömürüydü. Üreten sağlatan kolektif sentezli ilişki içinde olmayandı.
Ancak mülk sahibi denilen sanal iradeli boşluk enerjisi, kolektif bileşimin gücü üzerine bindirişler yapmasıyla kolektif güç; mülk sahipliği üzerine yansır. Mülk sahipleri tekil kişilerdir. Ancak yansıyan güç pluraldi. Bu çoklu yansıma kuvvet tekil mülk sahibi üzerinde tekil bir iradenin hüviyetine döner!
Mülk sahipliği üzerinde tekil zikre dönüşen kolektif güç, kendi gibi yeni ve birçok eksen merkezleri ortaya koyar. Özel mülk ne kadar özel mülk olursa olsun inşanın geçmişinde olan inşa kuralı gereği kolektif çekim gücü vardı Bu çekim gücü ile senkronlar oluşuyordu.
Oligarşi ile "biz" demenin söylemi; monarşilerin oligarşi içinde kendi aralarında kendilerine ortaklar, benzerler ve denkler tanır olmanın söylemiydi. Kolektif hükümler monarşin hükümlerle ortada kalkmıştı. Nasıl kolektifi hükümler monarşiye göre olan hükümlerle ortadan kalkmışsa; monarşiye göre olan hükümler de oligarşiye göre olan hükümlerle ortadan kalkacaktı (nesih edilecekti).
Tarihin kesikli sürekli bir akışı vardı. Bu bilinç içinde sağlama ilişkisi sürekliydi. Sağlama biçimlerinin ilki doğada sağlama; ikincisi üreten ilişki içinde sağlama gibi türler içinde olmakla, kesikli sürekli oluyordu.
Doğada sağlama süreçleri; tekil sağlama süreçleri, koloniyle sağlama süreçleri, grupça sağlama süreçleri, sürü içinde sağlama süreçleri, totemi sosyal alan içinde sağlama süreçleri olmakla kesikliydi.
Avcı toplayıcı sağlama süreçleri üreten süreçle kesintiye uğramıştı. 8 bin yıldan bu yana doğada genel sağlama kuralı olmaktan çıktı. Böylece sağlama işi bambaşka yola evirilmekle kesikli, sürekli olmuştu
Şimdiki sağlama biçimi, üreten ilişkiler üzerinde parçalı kesikliydi. Bu nedenle avcı toplayıcı süreçler artık genel sağlama içinde olmaktan çıkmıştı. Örneğin; köleci monarşin sağlama biçimi oligarşin feodal köleci sağlama biçimi oluyordu. Burjuva hareketiyle, kapitalist hareketle devreden çıkıyordu.
Yine üreten ilişkiler burjuva tarzı para adamlığı üzerinde parçalı bir üretim sel sağlama biçimi olurken kapitalist liberal tarzlar bu sürecin diğer bir kesikli durumlar olma kompartımanlarıydı.
Ve parçalı sağlama ilişkileri kolektivist sağlama biçimleri olukla tarihi akış içinde kesikli sürekli sağlatma ilişkisi oluyordu. Burada sürekli olan durumun biçim tarzı ne olursa olsun, bir sağlama süreklisinin olacağı unutulmaması gereken bir durumun gerçekliğiydi.
Öznel anlayışlar da üreten ilişkiler hafızasına paralel olarak mutlak bir anlatım tarzıyla sürekliydi. İşte bu zikirle anlayış köleciliği ve mülk ilişkisini sürekli sayıyordu. Yaklaşık beş bin yıldır da sürekliydi.
İşte bu akışlara ilişkin söylem ve anlamlar mutlaktı söylemlerle sürekli, ama monarşin, oligarşin feodalite, kapitalizm gibi parçalı durumlarıyla tekil çoğul iradelerin güncel akışına yol veren güncel akışını dizginleyen söylemeler kutsaması oluyorlardı.
Biraz daha geniş söylersek köleci mutlak oluş ve öznel mantık; monarşi, oligarşi, panteon süreçleri, panteizm, politeizm, monoteizm, juristokrasi (yargıçlar yönetimli oligarşi), teokrasi, nepotizim (akraba kayırmacılığı), klientalizm (himayecilik) gibi günün anlam ve önemine binaen söylemlerle kesikli ve belirgin durumlardı.
Her biri bir köleci monarşin hikâye olup; diğer monarşi ve oligarşin birliğe karşı birer direncin hikâye anlatımı olan El, “İbrahim’i, Yakup’u, İshak’ı da an (zikret)” diyordu. Bu E İl’in diliydi.
Kölelerin kendileri İbrahim gibi ve diğerleri gibi mülk sahibi olmadıkları halde, iman körlüğü içinde kölelerin dili başkalarının hikâyelerini kendi hikâyeleri gibi anlatıp yaşamalarıydı!
“Ey El ilahım. Bizi doğru yola ilet. Babamız İbrahim’in, Yakup’un, İshak gibi Salihlerin; kendisine mülk verilen mutlu kişilerin yoluna ilet”. Diyen teslimiyetçi, itaati, mülke biat eden, tevekkül eden dil olmakla aczin iman diliydi. Biz dili ilk kes kolektif olma süreci ile kolektif gücü ortaya konan sözcüktü.
Ancak köleci alan içinde “biz” sözcüğü mülklü, mülksüz, dua eden; dua edilen gibi sınıfları ve sınıflılığı belirten bir dildi. “ O dilemedikçe olmaz. Siz dileyemezsiniz” söylemi “Biz dilemedikçe olmaz. Sizler dileyemezsiniz” söylemiyle eşleşen ve zıtlaşan bir söylem olmakla sınıfsallıktı. Biz söylemi dileyen ve dilenen ile dilenci sınıfları tanımlıyordu.
“Siz dileyemezsiniz” diyen söylevci önce tekildi. Sonra tekil söylevci oligarşi içinde çoğul durumlu sentez ile egemence olan BİZDİ. “Siz dileyemezsiniz” iradesinin köleler içindeki etki alan çevrimi “biz köleler, mülksüzler, aciz zavallılar dileyemez, irade edemez” demekti.