Mozart'a Yolculuk

Rondo Alla Turca Macerasi 1. Gün 25 Ağustos 2012...

Walldorf-Wiesloch tan trenle Passau ya...

Ercan ile cumartesi sabahı saat 6 da Walldorf-Wiesloch tren garında buluştuk. Maceramızın başlangıcını ölümsüzleştiren kısa bir film cektikten sonra 06.17 de kalkan terenimize binerek yol almaya başladık. Heyecanlı ve meraklıydık bizi nasıl bir iklimin, coğrafyanın ve maceranın beklediğinden habersiz koyulduk yola. Yüreklerimiz avuçlarımızda ve tüm hücrelerimiz bir karınca kolinisi gibi hareketliyken biz bir düşün ruhlanmasına, canlanmasına şahit olmanın mutluğu içindeydik. Mozart a yolculuk benim için bir düştü, düşümün ete kemiğe bürünmesini görmek ayrı bir tad. Ilk aktarmamızı Stuttgart a yaptık, hemen bir kahve alıp ulm a hareket edecek terene bindik. Yeri gelmişken hemen söylemeliyim bir gün Ulm a dogruda bir tur yapacağımı. Cünkü Ulm ölümünden sonra beyni çalınmış, doğa üstü zekaya sahip adamın yani Albert Einstein ın doğduğu yer. Ben pedallarımı sırası geldiğinde dünyaya yön vermiş sıra dışı insanlara cevireceğim.

Ulm dan Münih e giden terene bindik. Münih te görmek istediğim şehirler arasında keşfedilmek için beni bekliyor ama şimdi değil. Cünkü Münih e doyacak kadar zamanımız yoktu ve zaman kaybetmeden bizi Passau ya götürecek trene bindik. Ve inanıyorum ki dünya beni tüketmeden ben dünyayı tüketeceğim. Passau ya giderken oğlum Charlie Chaplinim geldi aklıma. Ondan uzaklaştığımı farkettim. O an koşar adım geriye dönmek duygusu ağır bastı. Bu özlemek midir sizce?

Yolculuk yol arkadaşının kalitesine göre lezzetleniyor. Ercan moloz yığınına benzeyen insan kitlelerinin dışında kalmayı tercih eden, yaşadığı konumu, durumu ve olayları sorgulayan, sürüden ayrılananın kurt kapmayacağını ispatlarcasına güvenle ve emin adımlarla doğru bildiği yolda coşkuyla yürüyen, insan tarafı ağır basan, ender rastlanabilecek aklıselim genc bir arkadaş.

Saat 14. 30 da Passau geldik. Passau icinden Tuna, inn, ilz nehirlerinin aktığı, bu sebeple üc ırmak şehri denen Almanya Avusturya sınırında dağlık ve yeşilliği bol bir kasaba. Bir bucuk saat boyunca keşfettik Passau yu fakat birbirimize doyamadık. Passau da 1540 yıllarda hapishaneye atılan fanatik protestanlar tarafından ilk dini ilahi kitapları yazılmış. Ve bu kitaplar hala Amerika da büyük bir azınlıği oluşturan Amişler tarafından kullanılıyor. Bir kac kere su baskınlarına maruz kalan Passau 1662 yılında büyük bir yangınla kül olmuş. Ve italyan mimarlar tarafından şehir italyan ve akdeniz mimarisine göre yeniden inşaa edilmiş. Şehir bayern eyaletinin venediği olarakta anılıyor dar ve taş sokaklar insanı farklı bir dünyaya götüren gizemli bir yola benziyor. Inn nehri alplerden doğduyu icin yesil, tuna nehrinin mavi, ilz ise bataklıktan doğup aktıgı icin siyah yani koyu bir renge sahip. Ve bu üc ırmak birleştiğinde tuna akışını yeşil olarak devam ettiriyor. Ayrıca Passau da bulanan kilisenin orgu dünyanin en büyük orgu olarak olarak biliniyor. Gösterişli ve gizemli... Yolunuz düştüğünde bir soluklanın bu güzel şehirde yada düşürün yolunuzu kardeşim bu şehre...

07 Eylül 2012 2-3 dakika 29 denemesi var.
Yorumlar