Mozart'a Yolculuk - 4
Bir Rondo Alla Turca Macerasi
Passau dan bisikletle Schlögen e
Hayat zamanı geldiğinde hic bilmediğimiz bir iklimde, dilde, dinde can bulup ruhlanıyor. Belki bir sömürge ülkesinde farklı bir üst kimlikle, belki bir savaş enkazında, veya aclıkla kıvranan bir ülkede yada lüks bir hastenede. Mozartín hayatı 27 Ocak 1956 senesinde Avusturya´nin Salzburg şehrinde başlar. Ailenin 7 cocuğundan yaşamayı başarmış iki cocuktan birisi olup diğeride ablası Maria Anna Walburga Ignatia dır. Doğdu günün ertesinde kiliseye götürülüp vaftiz edilen Mozartá Chrysostomus Wolfgangus Theophilus ismi veriliyor. Ama daha cok Wolfgang veya Wolferl ismiyle cağrılıyor.
Saat 16 00 da vurduk sevincimizi pedallara ve Tuna´nın şaclarını okşayarak ve dinleyerek ezgisini, el ele kol kola aktık Viyana`ya doğru. Başımıza kadar dağ başımıza kadar yeşildik. Hani dünya yıkılsa biz mutlu ölecek iki çelebiydik. Iki yanımız dağlar ve balta girmemiş ormanlar, gök mavi ve tuna hırçın bir kız gibi kaçıp gidiyordu avuçlarımızdan. Ve biz bu hırçın Tuna´ya aşık iki ezeli rakiptik. Içimizdeki coşkuyla daha ilk günden ve ilk saatlerde kendimizi ne kadar cok yorduğumuzun farkına varamadık. Önce hafiften kramplar girdi baldırıma önemsemedim. Sonra ayak parmaklarıma yine önemsemedim. Cok geçmeden iki bacağıma birden şiddetli bir ağrı ile kramp girdi. Pedal çeviremez hale geldim, yolun ortasında dondum kaldim. Canımın ne kadar yandığını anlatamam size... Kendimi ayaklarımın üzerine bıraktım ve hala yolun ortasıydaydım ve kenara çekilmeliydim. Zoraki canım yana yana bir kaç adım atarak yolun kenarına geldim. Bisikletimden kurtulup kendimi toprağın üzerine bıraktım. Baldırlarımın şişip şişip indiğini farkettim. Patlamaya hazır yanadağdılar. Ağrısı ise ayrı bir felaket. Ovalamaya başladım bir müddet sonra doğal haline döndü bacaklarım. Hafif ağrılar eşliğinde devam ettik yola. Gördüğümüz ilk bakkaldan magnezyum tabletleri alıp ictik. Kramp durumlarında iyi geliyormuş magnezyum. Önceden almamız gerekiyormuş biz geç kaldık sonradan aldık. Hergün düzenli bir şekilde bir tane içtik, kramp girmedi ama ağrılar devam etti..
Babasi Augsburg´lu Leopold Mozart annesi de Sankt Gilgen´li Anna Maria Pertl´dir. Babası kral ve yüksek mevkilere yani asillere müzik yapan bir piyanistir. Mozart babası sayesinde daha 4 yaşındayken ablası ile birlikte klavye ve viola calmasını ve kompozisyon yazmasını öğrenir. Klavyeyi cok hızlı öğrenen Mozart ilk konserini de Münih de 1961 daha 5 yaşındayken veriyor. 35 yıllık ömrünün olduğunu önceden sezmiş olacak ki müziğe bu kadar erken başlayıp cok hızlı öğrenip kendisini ölümsüzleştirmek icin zekasını sınırlarını zorlayarak ortaya şahane eserler bırakmış bu dahiye saygı duymamak cağın en büyük rezilligi olur bence. Mozart´ın babasi bu iki doğa üstü yeteneklere sahip cocuklarını Passau´dan Viyana´ya götürerek Viyananin ileri gelenleriyle asilleriyle tanıştırarak Mozart´a viyana kapılarının acılmasını saglıyor... ve yine ailesiyle birlikte 1763 yılında 3 yıl süren bir turneye cıkar ve turne esnasında italyan senfonisi ve operasıyla ve Johann Christian Bach ile tanışır. 1778 yılında Mozart Bach a yazdıgı mektupta ´´bildiğiniz gibi sizi tüm kalbimle seviyor ve cok büyük saygı duyuyorum der´´...
Tuna ile yarışmaya devam ettik. Sclögene vardığımızda vapurla Tuna´nın karşı kıyısına geçmemiz gerekirken biz yolumuza devam ettik. Bir müddet gittikten sonra asfalt yol bitti toprak yol başladı biz yine devam ettik. Sonra yürüyüş yolu başladı yol daraldı inişli cikişli bir hale geldi. Yürümenin zor olduğu bir yürüyüş yolunda bisikletlerle gitmeye calıştık. Güzel fakat zor bir yürüyüş pankuruydu. Bisikletlerimizle gitmek imkansızlaştı. Ayağımız veya bisikletlerimiz kaysa kendimizi Tuna´nın icinde bulacağiz. Kaçacak yer yok bir yanimiz dağlar bir yanimiz Tuna... Zaten yorgunduk birde bu yolda bisikletleri taşımak daha da zordu. Önümüzü göremedik dağlık ve ormanlık bir alanda kaybolduk. Ve yolumuz gittikce engebeleşiyor ve zorlaşıyordu. Akşam oluyordu hava kararmadan bu ormandan çıkabilirmiydik bilmiyorum. Geri dönme kararı aldık ve yine zorlanarak geldiğimiz noktaya döndük. Ve bisiletlerimize bindiğimizde yağmur basladı. Tam zamanında ve bulduğumuz ilk konuk evine kendimizi attık. Yağmur olanca bolluğuyla yağmaya başladı...
Çevreye dair küçük cümlecikler ekleseydiniz gözde canlandırmaya yardımcı olurdu. Ama anlatımınız sade ve güzel...