Muhabbet Kırıntıları
rakı bardakları birbirine çarparken biz huzur bulmaktaydık...yan masada rakı sofrasının şanına hakaret edercesine birbirine buz fırlatan iki küçük fırlama mekanın yaş ortalamasını diplere doğru çekme amacı gütmüyordu eminim. ama sebep oldukları o muazzam gürültü tüylerimin diken diken olmasına yetmişti. biz yine de umarsızca kadehlerimizi yudumluyorduk...gözü dönmüş bir canavar gibi sipariş ettiğimiz mezelerin içinde boğulurken...iştahla istediğimiz balıklarımız daha ızgara ile bile tanışmamıştı eminim...oysa şişe çoktan yarılanmış...ve iki fırlama flu bir hal almaya başlamıştı çoktan...
balıklarla tanışmamış kısa sürmüştü bu her zaman bildiğim levrekti işte...rakı ise son ikişer dublemizi verebilicekti... derken çilingir arkadaşımı her zaman rahatsız etmeyi becerebilen telefonumla münasebetim alevleniverdi...bir mesaj gözüme çarptı o kendimi alıkoyamadığım sosyal yaşam alanımdan...beyoğlunda olduğun bir zaman haber ver görüşürüz hem en kötü konuşmuş oluruz diyordu o yabancı...evet yabancıydı çünkü daha önce birbirimizi tanıma şerefine nail olamamıştık...hayatta ilk defa karaköyde olduğuma bu kadar fazla sevinmiştim...lakin devamlı rakı sofrasında denk geldiğim arkadaşıma ne diyecektim...çilingirdi kendisi büyük ihtimalle ki daima çilingir sofralarında karşılaşıyorduk.
bir cesaret teklifimi yaptım kendisine...ben yabancıyla görüşecektim, çilingir bir yerlerde kahvesini yudumlayıp bana küfredecekti ama anlaşmıştık işte daha ne olsun...karaköyden istiklale en hızlı ilerleyişimi sergilerken sosyal yaşam alanım üzerinden lokasyon belirleme faaliyetimiz devam ediyordu ve istikamet mis sokaktı...
sokağın başına gelip beklerken birçok fikir aklımda dolanıyordu...belki de hayatımın en tatlı dayağını tadacaktım ya da bundan sonra ki hayatıma böbreksiz devam edecektim...bunun gibi birçok fikir aklımı kurcalarken...iki fırlama da geldi bir an aklıma cidden ne işi vardı onların orda, kimse birşey demiyor muydu acaba, yasak değil miydi meyhaneye çocuk getirmek ve çilingir beni ne kadar beklemeye tahammül edebilirdi...
derken o gelmişti arkası dönüktü baktım ve onun beyoğlunu benimsemiş bir insan olduğunu anlamam uzun sürmedi...yaklaştım merhaba dedim...haliyle merhaba dedi o da...yürümeye başladık...bir mekan teklif etti ve ben de bildiğim sayılı mekanın arasında olmasının verdiği mutluluk ve güvenle atladım bayılırım tabii ki oraya gidelim diye...mekana geldik içkilerimizi söyledik, bu sırada fırlamalar büyük bir ihtimalle evin yolunu tutmuştu, çilingir son yudumlarını almaktaydı kahvesinden ve ben yine garip duygular yaşarken rakı içmenin pişmanlığını yaşıyordum inceden...
karşımda gördüğüm entel insan durmaksızın konuşuyor hayatından kesitler veriyor ve çoğu hatırası türkiye sınırlarının içine bile giremiyordu...bense rakının etkisiyle avrupa da rahat gezinebiliyordum o anda...o konuştukça bende onay verip bir kaç örnek vermeye gayret ediyordum...zaman geçtikçe farkına varmıştım ki yine karşımda konuşan insanın tüm fikirlerine katılıyordum...entel anlatıyor bense birebir aynısını düşünüyormuşum kendi şaşarak dinliyordum ve hiç görmediğim avrupalı milletler hakkında atıp tutuyordum...
entel otuzlu yaşlarını yaşıyordu lakin üniversite sınavında yaşadığı korku ve başarılardan bahsederken beni bir anlamda boğuyordu...onca rakıya rağmen bu garip takıntıları beni iki fırlamadan çok daha fazla rahatsız edebilmişti...devamlı yurtdışına gitmeyişime akıl sır erdiremeyip şaşırıp duruyordu...bense hala avrupalı betimlemeleri yapıyordum, çilingir ise saatine bakıyordu muhtemelen ve benim inceden kulaklarım çınlıyordu...
son içkimizin son yudumlarını bitirirken entel artık gitmesi gerektiğini söylüyordu...arkadaşları bekliyordu sözde...inanmıyordum tabi ama çilingir aklıma geldikçe ihtimal verebiliyordum...ağır adımlarla caddeye doğru yürüyorduk...o bir yöne doğru veda busesine müteakip ayrılıyordu...ben telefonuma sarılıp çilingiri arıyordum...
aklımdan entelin avrupa macerlaarı geçiyordu, çilingir sorular soruyor ben susuyordum...midyeci çocuk 5 tane daha açayım mı abi diyordu ve hissediyordum ki ben bir kaç saat sonra anca nefes alıyordum...