Mutluluğa Baybay

Küçük bir köyde, kalabalık bir ailede yapayalnızdı Osman. Mutluluk hayallerinde, hayalleri ise kalbinde gizliydi. Sanki duyacaklar, bilecekler, görecekler diye hayal kurarken bile utanırdı. Zeki, sessiz, sevimli ve gururluydu Osman.

Sabah güneşi sızarken küçük pencereden içeri, ciğerlerine dolan toprak kokusu kerpiç duvarlardan değil de adeta yerin çok daha derinlerinden gelmekteydi. Yerde yatan ağabey ve ablalarına basmadan ayakuçları ile yavaşça dışarı çıktığında yolda top oynayan çocukları gördü, heyecanlandı. Pencereden içeri bakmak için eğilen dalları yere kadar değen dut ve kayısı ağaçları ile dolu küçük bahçenin ortasında aniden durdu.

Heyecanı yerini hayal kırıklığına, ümitsizliğe hatta imkansızlığa bırakmıştı. Dün öğleden sonra kalede beklerken yediği golden sonra kendine bağırıp dışarı atan o iri çocuk da oradaydı ve yine kızgın görünüyordu. ?kaleciniz olabilir miyim?- demedi. Diyemedi. Korku ve gururla karışık bir duyguydu bu. Zaten abisinden kalan eski ayakkabıları 2 yıl idare edecekti o yüzden gönüllü hep kaleye geçiyordu. Yavaş adımlarla geri döndü.

Bahçedeki en büyük kayısı ağacının altında durdu. Bu ağaç üzerinde kuş yuvası bulunan, heybetli, yarısı kurumuş, dallarının bir kısmı yola sarkan, çok az verdiği meyveleri de büyütmeden döken ama yinede Osman'ın en sevdiği ağaçtı. Yola paralel uzayan dalında birkaç parça farklı renk ve kalınlıktaki iplerden oluşan salıncağına oturdu. Salındı. Salındı. Salındı...

Sen kaleye, sen benimlesin, sizde rakip. Kusura bakma kardeş seni oynatmayacağım. İntikamını alıyordu iri çocuktan, onu oynatmayarak. Yeni alınan spor ayakkabıları ile çok hızlı koşuyor, golleri ardı ardına atıyordu. 10 numara sarı-kırmızı forması da çok yakışmıştı. Kimse durduramıyor, herkes hayran hayran izliyordu. ?Baybaylar, Baybaylar-. İrkildi düştü salıncağından. Bu ses evet bu ses ilk defa belki de hayallerinden uyandırıldığı için bu kadar mutluydu.

Ne kadar zamandır hayal kuruyor bilmiyordu ama hayalinin gerçek olması için artık fırsat ayağına kadar gelmişti. Bu sefer başaracak, hayalindeki topa sahip olacaktı. 'Kural her tarafı kapalı minibüse benzer yüksek araba durdurulmaz, kamyona benzer ama küçük araba durdurulur'.

Yıllar sonra öğrenecekti ilginç ve trajikomik gerçeği 'Korkmadığı araç ve insanlar yabancı askerler, korktuğu kişiler ise ilçe jandarma karakolunda askerlik yapan vatan evladı. Zaten buradaki köylülerin baybay diye tanımladıkları NATO üssünde görevli askeri ve sivil personelin, arabalarına binip uzaklaşırken el sallayıp baybay dediklerinde çocuklar arasında isimleri baybay olarak kalmıştı.'

Koştu az ilerde çocuklar toplanmıştı. Kamyona benzer ama kasası küçük, yetişkinlerin kamyonet, pikap derken duyduğu bu aracın üzerinde 3-4 tane tek tip elbiseli insanlar vardı. Gülüyorlar, konuşuyorlar ama anlaşılmıyordu. Üzerinde üniforma olan bu insanlardan birisi diğerlerinden, daha sarıcaydı ve hafif sakalları vardı. Plastik toplardan bir tanesini eline aldı ve attı. Büyük bir mücadele, itiş kakış, çatışma, savaş, yerde yuvarlanmaların ardından, sonuç başarısız... İri çocuklardan biri kapmıştı topu. . Ne topu kaptırdığına, nede o hengame de yere düşüp pijamasının toz olmasına ve hatta ablasının akşam sökük yerini diktiği gömleğinin iyice yırtılmasına aldırmadı. Sadece başarıya odaklanmıştı. Kararlıydı bugün, asla pes etmek yoktu

Bir sonraki, bir sonraki, bir sonraki... Derken 5. topu anlayamadığı biçimde yanında buldu. Acıma hissimiydi, tesadüfümüydü, yoksa diğer çocukların elinden kendini döverek alması için bilerek mi yakınına atmışlardı topu hiç öğrenemeyecekti. Zaten umurunda da değildi. Başarmıştı, hayalleri kollarındaydı artık. Hiç yanında ayırmayacak, benimde topum var deyip gururlanacak, akşam yıkayıp yatağının köşesine koyacaktı ve tekrar daldı hayale.

Aniden bir anlam veremediği bir ses, bir an dalgınlıktan sonra hatırladı sesin ne olduğunu, İsmail emminin ihtişamlı konağındaki siyah-beyaz televizyonunda izlediği bir filmde gördüğü fotoğraf makinesinin deklanşör sesiydi. Bir şimşek gibi geriye döndüğünde, az önce topu fırlatan kirli sakallı adamın elinde bir makine, el kol işareti yaparak ve kahkaha atarak diğerlerine anlayamadığı bir şeyler söylüyordu, onlarda ona tiz kahkahalarıyla destek oluyorlardı. Hayallerinin kahramanı olan baybaylar, şimdi birer canavara dönüşmüşlerdi gözünden.

Belki filmlerde gördüğü o süslü çocuklara çamurlu, yamalı pijamasını gösterip gülecekler, belki ayakkabısıyla belki de bir top için didişmelerle dalga geçeceklerdi. Bir sımsıkı sarıldığı hayaline bir karşısındaki canavara baktı, ne yapacağını düşündü. Düşündü... Sonunda abisini askere uğurlarken annesinin söylediği söz aklına geldi. ?En acısız vedalaşma aniden ayrılmadır- diyerek bir anda hayalini yere vurdu ve arkasını döndü yavaş ama emin adımlarla yürüdü. Arkasını dönünce ağlamaya başladı. Sesinin duyulmayacağına karar verince de hıçkıra hıçkıra yüksek sesle ağlamaya başladı Ağlamalarını kimseye göstermiyordu ama onların aşağılar gibi, kahkaha seslerine de engel olamıyordu. Kendi ağlama sesini duyamıyordu. Bu olay onu yıllar sonra bile kahkahayla gülen insanlardan hep nefret edecek kadar etkilemişti...

Nedendir epey sonra sesi duyup ne olduğunu merak eden abisine de anlatamayacaktı. Nasıl söylesin ki bir top için kendinin ve ailesinin gururunu ayaklar altına aldığını. Utanıyordu mahcuptu. Düğümlenen boğazını açmak için; elleriyle kapattığı yüzünü, arada iki yana açıyor nefes almaya çalışıyordu. Boynunda kendini boğmak isteyen başka bir el daha varmış gibi hisseti biran.

Peki şimdi ne olacaktı? Ne yapacaktı? Ama bildiği bir gerçek vardı. Ömrünün sonuna kadar baybaylardan top istemeyecek, onlardan alınan toplarla oyun oynamayacaktı... Yine daldı hayallere, ama bu sefer bambaşkaydı. Büyümüş zengin olmuş, bir kamyon, hayır daha fazla top alıp her eve gizlice bırakıyor çocukları sevindiriyordu.

Ertesi sabah uyandığında hava bulutluydu. Osman'ın yine topu yoktu ama mutluydu. Top oynayan çocukları izliyordu. O iri çocuk gelmeseydi kaleye de alırlardı belki.

09 Mart 2012 5-6 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Aramıza hoşgeldiniz. yazınızı okudum.Bir çocukluk anısının insanda bıraktığı izlenimler çoğu zaman tatlı bir anı olabilmekte.tebrikler yazılarınızın devamını beklerim