Mutluluğun Tınısı
Gülmeyi unuttuğumuz, kahkahalar atmayı özlediğimiz ;hatta günlerce tebessüm bile etmediğimiz, edemediğimiz yıllar , aylar, haftalar...
Gülücüklerin kol gezdiği, tebessümlerin yarıştığı,
kahkahalarınsa ortalığı çınlattığı ;
gençliğin en çılgın,çocukluğun en masum yılları.
Hani mahallemizde ,sokağa çıkınca yağmurun ardından oluşmuş su birikintilerini hatırladınız mı?Hiç düşünmeden içine cuppp! diye atlayıp çıktığımız,ayakkabılarımız çamur olmuş ,paçalarımız ıslanmış;
hatta ayakkabımız delik olduğu için su alır korkusunu aklımıza bile getirmeden,üstümüzün başımızın sırılsıklam olduğu,çamurlu bir su birikintisiyle bile,mutluluğun tadına vardığımız, şimdilerde ise büyük alışveriş merkezlerinden çıkmayıp , onca paralar döktükten sonra giyilen marka ayakkabıların tebessüm bile ettiremediği ; o tekrar tekrar yaşanası paha biçilmez günler...
Peki ya , sokakta oyun oynamaktan yemek yemeği unuttuğumuz; oyunun tılsımı bozulur diye,çişimizi son dakikaya kadar tutup tuvalete gitmeyi bile ertelediğimiz hatta unuttuğumuz o nadide yıllar...
Bahar geldiğinde iplerin , topların , sek sek taşlarının ortaya çıktığı, saklambaç oyunu için ,daha çok saklanacak yer bulduğumuz;minicik erik ağacığımızın gidip gelip dallarını kontrol ettiğimiz,santim santim büyürlerken, tadına bakmaktan kendimizi asla alıkoyamadığımız, hele ki büyüdüklerinde hem dalından yiyip,
hem de ceplerimizi tıka basa doldurduğumuz ,
o bi daha bi daha tadılası günler...
Ya dedelerimizin bizimle paylaştığı anlar! Hani ilk uçurtmalarımızı yapıp,birlikte uçururken kuşlar gibi uçmak istediğimiz, özgürlüğün anlamını ilk olarak o zaman anladığımız, o çok değerli özgürlük dolu yıllar...
Annemiz bakkal amcamıza yumurta almaya;mis gibi ekmek kokusunun çarşıyı sardığı fırına ,ekmek almaya yolladığında,eve dönerken
her seferinde ,ekmeğin yarısına kadar tırtıklayıp tam buğday mı , çavdar mı ,kepek ekmeği mi ?diye bir sıkıntıyı henüz hiç yaşamamışken;buram buram ekmek kokusunu içimize çekerek
açlığımızı yatıştırmış,o en doğal ekmeğin tazeliğindeki mis kokulu yıllar...
İşte hepsi çocukluktaydı, gençlikteydi derken;bir salıncağın başında şen kahkahalar atarken buluruz ikinci ergenliğindeki platin saçlı genç kızla delikanlıyı. İçlerindeki çocuklar götürmüştür onları atlı karıncanın başına.
Ne kadar içten ,ne kadar coşkulu ,
ne kadar mutlu çocuklardır onlar.
Bir anı bile bir ömre değen,dünyadaki hiçbir maddi değerin satın alamayacağı,yürekte saklı durup ,aniden ortaya çıkıveren ,en saf , en yüce haliyle gelen;unutturulmuş ,unutulmuş,
yürek dostu,can dostu mutluluk.
Ve mutluluktan atılan ,
tınısıyla yüreği aydınlatan kahkahalar.