Nasıl Yaşar Nasıl Ölürüz 14 / 2

Evrim olmasaydı ozon tabakası olmayan çevre koşullarında zaten suya göre oluşmuş tepki ve donanımları ile olan hayat; evrim siz karaya çıkamamakla kendi kendisini çıkmaz sokağa sokmuş olurdu.

Evrim siz hayat nedenle yaşam ne diğer hayatların boşluk alanına göre o boşluğu dolduran bir yaşam olurdu. Ne de hayatın o boşluk alanlardaki özel ve türsel yaşamlarına siz; isterseniz asalak yaşam deyin, isterseniz var oluş deyin; hayatı niş alanları içinde çıkılır yapan evrimdi.

Hayat evrimle tür çeşitliliği içindedir. Hayat evrimle yeni koşullara karşı yeni cevap, tepkisini veren uyumlarladır. Türsel çeşitliliği olmayan evrim siz bir hayat, geriden bırakılan enkazları nedenle yok olurdu.

Evrimi olamayan evrim siz bir Hayat çevreye uyumla başladığı bitmeyen bir yolculuğa çıkacaktı. Yolculuk esnasında değişecek yol şartları olması ile değişecek ve dinamik çevre koşulları içindeki uyumla var olan hayatın çevreye uyumu, değişen koşullar karşısında uyumsuzluğa dönüşecekti.

Tam bir çevreye uyum oluşuyla hayat, hayat olurken; bu kes de tam uyum değişen çevre karşısında uyumsuzluğa dönüşen uyum ile hayat ölüp yok oluyordu. Oysa ilk kural, hayat ölmeyecek, biz ölecektik. Hiçbir zaman bir çevreye uyum olan hayatla, çevreye uyumsuzluğun tepkisi arasında çelişmesiyle olmayan hayat, var olamazdı.

Ve değişecek çevreyle, uyumu uyumsuzluğa dönüşmekle hayatın kendisi bu çıkmazını çıkılır kılması evrim siz olası olamamakla hayat son olurdu. Anlıyoruz ki ya çevre değişmeyecekti. Ya da değişen çevreyle hayat ta değişecekti.

İşte evrim buydu. Değişmemeye karşı değişen kadar birikim uyum ve çeşitlilikle olup, iyi karakterleri türe dek hayata kazandırmakla, hayatı kesikli sürekliler entegrasyonu yapmaktı.

Böylesi evrimi içindeki hayat, olasılıklıydı. Olamlaydı. Belirlenene karşı belirlenmeyenle olmak. Belirenin belirmişi yanında belirlenmeyen ile olmaktı. İşte hayat bu olamları içinde 2+3 gibi beş bütünlüğünü veren yanında 4+1= 5 bütünlüğünü veren belirlenmeyenle ve olumsuzuyla da olacaktı. Ölen hayat önsel imgelerin imajıyla doğuyordu.

Bu imaj içinde çevreye uyum tepkisi 2+3 dizisi olan hayat, akışı veren bu dizilim içinde 5'i veren bu bütünlük ile kendi kalmak ister. Fakat değişen koşullarla 2+3 dizilimi içindeki tepkilerle kalmak akışlı hayatla çelişecekti. İyi olan dizilim, şimdi hayatın önünde iyi bir engel ve iyi bir köstekti.

Hayat bu kes bir önceki koşula göre bütünlüğün içinde boş boşuna gibi durun ve yeni koşula cuk oturan 4+1 dizilimini düzenleyip aktif etmesi ile yeni bir çözümü bir önceki envanterler içinde değişip dönüşmekle, süren hayatı devam ettirecekti.

2+3 dizilimi içinde kendi kalmak isteyen tepki veya alışmalar yanında 2+3 kombinasyonu ile aynı anda bütünlük dizileriydi. Bütünün entegrasyonu olan diğer; 1+1+1+1+1=5; 4+1=5'i veren parçalı olan bütünlüğü oluşan dizilerdi. Bütünlüğün birçok kendi çelişkin dizilerini içermesi nedenle de o bütünlük; kendisiyle yani 2+3 dizilimle aynı kalamaz. Bu çelişmeye hem kendi olmak hem de kendi olamamak diyorduk.

Çünkü olumsuz belirme o bütünü oluşan bağıntıların her kombinasyon ve permütasyonlu dizilimini içindeki bağ yansımalardan kaynaklanıyordu. Ve bu gereksiz gibi olan diziler bir önceki adımın yan etkisi, yan ürünü olma durumu belki de geleceğin yeni adaptasyonunu ortay koyacak olandı.

Olumsuzluk, olumlu belirmesini yapanın yan etkisi olan zıt yansımasıydı. Olumsuzluk o bütünü oluşturan uygun tepkiyi veren parça ilişkilerle vardı. Parça ilişki bütünlüğünü veren her dizilim değiştiren çevre içinde henüz tepki veya cevabını oluşacak karşılık olmamakla olumsuz diye vardır.

Hep çevresel değişmeye cevap olanlar ayakta kalıyordu. Buna cevap olanı oluşan bütünsel tepkileri otaya koyan imajlar içindeki, olumsuz olan imge diziler de dahildir.

2+3'ün işlev ve aktif olduğu yerde, o bütünsel tepkiyi veren diğer dizi kombinasyon ve permütasyon sıralamaları imge olup, imajı alınanlardı. İmaj belirenin beliremeyen depo şekli olmakla en az yer ve en az enerji sarfı olan tutumladırlar. İşte bu evrimdi. Etki tepkinin bir önceki adımı içinde birikenlerden devreye sokulmakla devreye sokulana alışılan akışın seçme ayıklamaları içinde, evrim sel olmanın yasasıydı.

Değilse ne çevre ne de hayat her bir haliyle uzunun kısaya olan çelişme devimi içindeyken, baştan sonsuza kadar olacak bir belirlenme değildi. Hayat böyle vardı. Hayat çevreyle vardı. Çevre değişme ile vardı.

İyi hava boraya dönüşüyordu. Bora da iyi havaya dönüşüyordu. Ama iki dönüşme arasında yaşananlara etki eden bora, etki ettiğinden etkilenme ile bora da dönüşmeye başlıyordu. Hayat ve çevre dinamik ve karşılıklı iç-dış etkilerin diyalektikti etki ve girişmeleriyle vardı.

Olgu ve olaylar da baştan sona bir belirlenme bir kader değildi. Bir olgu ve olayın üzerine etki eden çevre içindeki hayat kendi değişmelerine ve çevre değişmelerine karşı oluşan plastik tepkileri oluşur. Plastik tepkiler içinde seçilen mekanizma oluşum ile her biyo kimyasal, fiziksel ve mekanik oluşuma dair yan etkileri olan diğer imge diziler de imaj olarak korunup saklanan öğrenme oluyordu.

Ayakta kalan tepki biçimi o etki ortamda olduğu sürece belli etiklere karşılık tepki olmakla "işlevdi". İşlev de ayakta kaldığına göre seçilimdi.

Yani özdeğin belli bir niceli durumuna karşılık gelen tepki ile su belli şartları içindeki sıcaklığa doğru yöneliyordu. Bu yönelme birçok sıcaklık dizgeleri olan ısı değerleriyle imge ve imajdı. Su bu değerlerden biri ile buhar oluyordu. Buhar belli sıcaklık değerlerinden biri ile belli etkilerle buz parçalarına doğru hal değişiyordu. Bu buz billurlarına ya da bu buz kristaline dönüşme, yerin çekim etkisi ile yağışa dönüşmedikçe su ayakta kalamıyordu.

Suyun çevrim döngüsü ottan habersizdir. Ya da otun özümle süreçleriyle de yer altındaki su, suyun çevrim döngüsüne katılır. Yağmura bakıp otu tanımlarsanız, düşünme çıkmazı içine girersiniz. Ot çevresiyle vardı. Ot suya göre değil, çevresine göre vardı.

Çevrede ne vardı? Ya da çevre neye göreydi? Çevre türlü enerji düzenine göre girişme ve bağıntıların baskı ve basınç niş alanlı oluşmalarının akışı ile vardı. Çevre bir duruma göre diğer durumun boşluk (niş) alanı içinde çeşitli enerji akı düzenleri içinde olmak vardı. Ot çevresindeki yasaya göre, çevresindeki değişen, dönüşen enerji süreçlerine göre vardı.

Yani ot çevredeki bağıntı enerji düzenlerinden biriydi. Su da bağıntı enerji düzenlerinden biriydi. Belli hacim oksijen ile belli hacim hidrojen ve girişmeleri olmasaydı su asla olmazdı.

Elbette su olmasaydı suyun boşluk alanını dolduran olanak durumla ot ta olmazdı ama ne ot ne su salt boşluk doldurma var oluşu olmak kadar bir zorunlu bir enerji dönüşlü akışla durum olmakla da vardılar. Yani oksijen de su da ot ta birçok üst üste durum bağıntısıyla vardı.

Bu bağlamla dönüşen enerji düzenli sürece eşgüdümle sürecin boşluk alan üzerinde akışı da olmasa ne ot ne su olurdu. Su olsa bile ot salt su nedenle var demek, enerji dönüşümlü bir düzen durumla olunmadığında ot ta su da vücut bulamazdı.

Bu vücut buluşta otun suyu baz lan eksenle olması sürecin asıl özü değildir. Nasıl toplum eksenli hayat kişideki hayatın özü değilse, Suya bağlı kişisi hayatta dışımızda olan hayatın özü değildi. Ölen hayat girişen çevre ilişkileri içinde imajı aktaran entegre inşalarla vardı.

Bu inşayı su ile de giriştirmesi hayatın kendisi değildi. Baskı ve basınç sadece su ile yoktu. Geçişen baskı ve basınç suyun dışında olmakla, her şeyle vardı. Yine hayatı tetikleyen iletme, taşıma, sadece suyla yoktu iletme taşıma transfer suyla birlikte suyun dışında bir özellik olmakla çevrede vardı. Siz sudan seçme ayıklama yapmıyordunuz.

10 Eylül 2019 7-8 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar