Nasıl Yaşar Nasıl Ölürüz 7
Hücresel düzlemde hücre içi simbiyoz yaşam kendi avantajını ve de dezavantajı beraberinde getirmişti. Hücre dezavantaja rağmen simbiyoz yaşamla hücre; "hücreyi, hücre birim zamanına dönüşen hızlanmasıyla hücreye olağan üstü bir yetenek kazandırdı.
Simbiyoz yaşamın getirdiği bu avantaja karşın özelleşen ve özel bağıntı durum içinde olan hücre kendi başına tüm kendi hayat sal olaylarını gerçekleştirme işinden vaz geçmekle hücre; simbiyoz dezavantajı göze almıştı. Hayat olmuş bitmiş bir donanım değil, içte ve dışta sürekli yen donanımlarla olmanın evrimiydi.
Yani simbiyoz yaşam ya da kolektif hücreli yaşam, bir hücrenin hiçbir zaman yapamayacağı umulmadık yepyeni bir yetenekti. Bu durumda simbiyotik yaşam tekil hücrenin daha önce yapabildiklerinden de bir feragat ve kısıtlanmaydı.
İlik simbiyoz entegreli hücreler arası süreçler, kan yapıyordu. Mide ya da sindirim sistemini oluşmakla özelleşen simbiyoz tutum, dıştan girdi olan besinleri sindiriyordu.
Mitokondri simbiyoz yaşam içinde de kan ile gelen besinlerden hem kendisinin hem de diğer simbiyotik organ doku ve sistemlerin enerjisini sağlıyordu. Ortaklaşan simbiyoz ile hayata akıl almaz bir kalite, hız ile iş ve yetenek kapasitesi gelmişti.
Bağıntı iliş kinlik ile gerek tekil hücrelerin gerekse simbiyoz bileşenli ve kimyasal enerjili özlerin, biçimleri ve tepki koyuş donanımları benzer ve farklı olmakla, hayat çeşitlenmekteydi. Özneye dek ruhsal öğrenmeli tepkiler farklıydı.
Hayat bir türden olmamakla çok daha iyi ve garantili akış yapmanın bu halleriyle evrensel enerjiye yeni akış alanları açılıyordu. Şimdiki hayat özün korunması dışında, dünkü hayat değildi. Bugünkü hayat ta yarınki hayatlar olmayacaktı. Şimdi sürece bu bilgilenme ışığı altında sürdürülen anlatımlarla ve benzer süreçlerle hayata yeniden bakalım.
Nasıl en yoğun kütleler uzay zamanı bükmekle kütle kendi çevresindeki uzay zaman içinde bir etki alanı oluşturursa. Ya da elektrikti yükün ve elektrikti manyetik yük alanlarının nasıl bir çekim gücü varsa; işte böylesi temel çekim gücü ile türlü çekim koşulları içinde olan parçacıktan atoma, atomdan moleküle; molekülden akıllı polimer yapılara ve hayatın daha büyük yapılarına doğru oluşan doku, organ, organizmalar gibi sürü gibi toplum gibi süreçlere doğru hep farklı ve yeni bir çekim alanı oluşa geldi.
Çekim alanları bunlarla kalmaz. Çevrenin çöl gibi, orman gibi, bataklık alanlar gibi vs. olmasının nasıl kendilerine özgün bir çekim gücü varsa; bağırsak solucanının içimizde yaşaması gibi, pirenin koyun derisinde yaşaması gibi konakçı yaşam; koloni yaşamı, sürü yaşamı, sosyal yaşam, toplumsal yaşam gibi birçok çekim alanı olan yaşamlar vardır.
Şunu unutmayın. Her çekim alanı boşluklu tanecikli etki alanı; her çekim alanı aynı zamanda çekip itme yapan girişmeler olmasıyla; o süreç kendi seçme ayıklamasını kendisinin yapma bilinciydi. Aslanı çöl değil savanlık alan kendisine çekecekti.
Bir fil için, orman ya da savanlık alan dururken; bataklık alan file itici gelecekti. Bataklıkta ormana göre timsaha çok çekici gelecekti. Hayat bu niş alanlarını kendisine uygun olan bu tür usulleriyle dolduruyordu.
Hayat moleküler düzlemli fiziki ve kimyasal tarzdaki bu tür çekim düzlemlerinin ortaya koyduğu yüksek inşacı bir sistemler bileşiğidir (entegresidir, organizmasıdır). Daha atom düzlemindeki birleşmeler içinde bu yeğleyişler de biri diğerine göre diğerin daha çok yeğleyip diğerinden önce onunla birleşiyordu.
Bu birleşme eğilimlerinin hücre düzlemindeki karşılığı sitoplazma, süreçti. Şeyler arası yoğunluk farkı, ya da özgül ağırlık, büyük küçük olma, hafif ağır olma gibi kıyas baskı basınç durumlarının kendilik etki, seçilim ve imajı ile aklı oluşan süre durumlardı.
Sitoplazmaya doğru çekme itme yapan eylemseli durumlar faz geçişliydi. Farklı farklı derişmelere sahip moleküler seçme ayıklamayı ortaya koyan bu seleksiyonlardan alınan imajlar zaten zekanın ilk adımlarıydı. Hücreler ortam salınımlı bu süreç içindeki en az enerji harcayan işlerle hücrenin kendi dış girdilerini içe, içtekilerini dışa girdi çıktı yapması, kural ve asıldı.
Böyle iken hücreler, ortam salınmasına karşı olan bir tavırla zor birleşme eğiliminde olan kimi kimyasal sentezlerin birleştirmesini de yapıyordular. Organ ve dokular ortaya konacak bu tür sentezlemeleri esnasında yine yüksek enerji harcar. Afinite direnç gösteren bu zorluklara karşı hücrenin bu tür inşacı tavrı, hücreyi öznel yoldan adeta ikinci kes canlandırıyordu.