Ne Zaman
Canımın ne çok yandığını bir tek ben mi biliyorum ? Büyük ihtimalle evet ! Akşamın son saatleri... Yazı yazarken, elimdeki kalemin gölgesi bile avutmuyor şu an. Nedense dünyanın en büyük acıları benimkisiymiş gibi hissediyorum ve davranıyorum. Peki öyle mi ? Elbette hayır. Ama bu düşünce beni rahatlatmıyor ki. Ne içimdeki ateşi söndürebilecek güce sahibim, ne de o ateşe dayanabilirim. Belki de şikayet etmeye hakkım yok. Sönmeye yüz tutmuş, hatta küllenmiş o ateşi yine ben aleve verdim. Süzülen yaşları benden başka silecek kimse bile yok. Peki bir insan aynı hatayı kaç kere yapabilir ki ? Kaç kere içine huzur dolduran o tatlı rüzgardan yüzünü çevirip, kendisini acıların ateşine savurabilir ? Yaptığım hatalar eşsiz, benzersiz. Savunması yok ! Duygularım beni zincire vuruyor. Acizim. Bunca çaresizliğime küçücük bir ışık, cılız bir çıkış ümidi olmaz mı ? Yürüdüğüm ipe sapa yollar nereye çıkar bilemiyorum. Kurtuluşsuzluğum nerden çıktı bilmiyorum. Kurtuluşum nedir bilmiyorum. Elbet bir gün yol almış, akıllanmış olacağım. Elbet bir gün kader yada duyguların yönlendirmesinden kurtulacağım. Kendi seçimimle ilerleyeceğim. Ama ne zaman ?