Nefret ve Kin
Bir güç, bir kudret barınır içimizde yırtıcı bir aslan misali.
İçimizde kurmuş olduğumuz kilitli kafesimizde.
Öylesine barınır yüreğimizde, sakınırız kilitlerin kırılmasından, aslanın özgür olup yıkıp devirmesinden.
Öyle anlar olur ki dayanamayız istemeye istemeye kilitleri kırıp salıvermek isteriz.
Korksakda çekinsekte yinede bir an bile düşünmeden hareket ederiz.
Ama neydi bizi bu hale getiren neydi bizi böyle vahşileştirip, yırtıcı bir hayvan gibi deli hale getiren.
Neydi bizi böyle çıldırtan, çevremizde bulunan sevdiklerimizi dahi kırmamıza sebep olan.
Bu tehlikeli duygu neydi acaba? Bir düşünelim ne olabilir acaba...
Düşünüyorum bir an bile durmadan.
Acaba aşk mıydı, hayır olmaz aşk böyle olmaz. Sevgi miydi, hayır o da olmaz.
Çünkü bu iki duygu da bizi güzellştiren ve insan yapan iki temel duyguydu.
O zaman ne olabilir? Düşünüyorum da umut muydu acaba?
Ama bu da olmaz, çünkü bu da bizi hayatta tutabilen tek şeydi.
Yani bu duygu olmadan hiçbir zaman zorluklara karşı dirençli olmazdık.
O zaman neydi bizi vahşileştiren, neydi bizi çıldırttıp hayvanlaştıran, zarar vermeye kırıp dökmeye bizi iten neydi?
Şimdi düşünüyorum da "nefret ve kin"miydi acaba?
Olabilir mi, acaba bizi böyle çıldırtan duygu bu ikisi olabilir mi?
Ama neden, sebep nedir böyle bizi bu hale getiren.
Belki de sevgi, aşk ve umut gibi güzel duygulardan uzak kalmış olmaktan olabilir mi?
Neden nefret ederiz, neden kin besleriz "okyanus gibi engin ve derin" yüreğimizde...
İnsan, neden zarar vermek ister?
Hep sorar dururdum kendi kendime.
Ama şimdi anlıyorum da belki de gerekliydi.
Çünkü öyle anlar oluyordu ki, sinirlenmemek elde değildi.
Çevremizde öyle insanlar varolmuş ki, bizi hayvanlaştıran, çıldırtan tipler ile etrafımızı sarmış durumdalar.
O zaman ne yapmak gerekir, sakin durup onların eylemlerine eylemsizlikle mi cevap vermek mi daha doğru?
Yoksa onlara kendilerinin anlayacağı dille mi cevap vermek mi aslolandır?
"Nefret ve kin" ne kadar da güçlü ve karanlık duygular ki, içimizdeki sevginin ışığını, umudun güneşini ve aşkın ateşini söndürebiliyor.
İnsan nasıl oluyor da böyle dirençsiz kalabiliyor.
Bilmem gereken ya da bilmemiz gereken bir şey olduğunu biliyorum aslında.
Biz ne kadar da sevgi ile umut ile dolu olsakta yine de o "karanlığın kör ışığına esaret olanlar" asla bizi rahat bırakmayıp.
İçimizdeki hayvan içgüdüselliği ile beslenen "nefret ve kin"i her daim içimizde salıverip insanlığımızı kaybedip, bizi çıldırtmaya devam edeceklerdir.
Yine de kanaatimce şöyle demek istiyorum;
"Biz insanız, ne olursa olsun her zaman sevgi ve umut ile dolu olan bir canlıyız, ama yine de her ışığın gölgesi olduğu gibi bizim de gölgemiz var.
Ve bu da "nefret ve kin" gibi duygulardır.
Yani ne yaparsak yapalım, bu gerçeği değiştiremeyiz.
Eğer değiştirmek istiyorsak, işte o zaman çevremizdeki o insanları değiştirmek zorundayız. ( Ama bu da çok zor...)"