Nostalji Rüzgarları - 1
Çocukluğumda ninemin köyüne giderdik,orada ramazanlar başka güzeldi.Taşlı yokuştu yolları.Soğuktu akan çeşmeleri.Herkesin bahçesinde toprak fırın vardı.Odun ateşinde pişerdi hamur teknelerindeki ekmekler ve lezzetine doyulmazdı.Sıkça kalaylanan bakır tencerelerin içinde,yağla soğan kavurmasının kokusu insanı imrendirirdi.
Akşam namazına kadar dayanamadığımız için,toprak fırınlarda pişen köy ekmeğinin üzerine bolca domates salçası sürer bizi doyururdu ninem.Bahçelerde kurulan büyük kazanlarda saatlerce kaynayan sularla,patiska çarşaflar,kanaviçeli divan örtüleri leğenlerde köy sabunuyla yıkanırdı. Eğer mevsimlerden kışsa,çalı süpürgesi karla kürünüp,halılar onunla süpürülürdü.Evlerin zemini tahtadan yapılırdı ve oldukça sağlıklıydı.Arap sabunu ve tahta fırçasıyla tahtalar fırçalanırdı.Temizlendikçe mis gibi ağaç kokusu evi sarardı.Ninemin evi kerpiç sıvalı,iki katlıydı.Bahçesinde bolca nar ve incir ağaçları vardı.Mutfağındaki camında lambanın sisli ışığı yanardı.Yüklüğündeki patiska çarşaflı yorganları,kilerdeki zeytinleri,zeytinyağları,ahırdaki koyunun sütleri ve ninemizin bize seslenen şen haykırışları vardı.
Odanın içindeydi ninemin banyosu ve içinde yine tahtadan bir tabure ve tahta takunyaları vardı.Hiç unutmam bir gün çoban, koyun sürülerini otlatmaktan döndürdüğünde,ahıra girip onları sevmek istemiştim.Sonra eve geldiğimde sırtıma kenenin yapıştığını fark etmiştik.Dedem keneyi hemen çıkartmıştı.Ve o kaynayan kazandaki suyla önce ben yıkanmıştım.Bir daha ne o koyunun sütünü sağıp içebildim,ne de ahıra girebildim.Lakin ninemin ayağıma büyük gelen tahta takunyaları yüzünden her banyo edişimde düştüğümü de unutmam mümkün değil..
Ninemin evinde,tahtadan sedirleri ve üzerinde goblenden dikilmiş divan örtüleri vardı. Tahta zeminde,tahtadan yapılmış büyük yer sofralarında tüm komşu ve akrabalar iftarı , birlik ve beraberlik içinde açarlardı.
Bayramlarda, elde açılmış baklavalar,börekler,akide şekerleri,cevizli köy lokumları, sarma dolmalar ikram edilirdi.Hıdrellezde ve bayramlarda,sazak yaylasına çıkılır, köyün en yaşlı ağacına salıncaklar kurulur kızlar ve çocuklar eşliğinde maniler söylenirdi.Ne kavga vardı ne dövüş.Ramazanlarda huzur ve bereket,bayramlarda şenlik,ağızda bozulmayan tatlar ve sonsuz saadet vardı.Ninemin sabah öten horozları kaldırırdı bayram namazına ve evin en büyüğü dedemle en küçükleri bayram namazına giderdi.Camiden döndüğünde hepimiz kuyruğa dizilirdik dedemin elini öpüp,ninemin işlediği ak mendillere sarılı şekerlerle harçlıkları kapmak için.
Bugün boğuk nefesimde,kısık kısık hastalıklı bir öksürük var, tenime sır gibi yapışmış bir kene ve geçmişten bugüne kalan en güzel leke..