Nostalji Rüzgarları - 2
İçimden taşan nostalji rüzgarlarının ilk durağı çocukluğumuz aslında,ben yarım kalan bazı pembe hikayelerin yarım kalanını beyaz beyaz dağıtacağım nostalji rüzgarıyla....
O zamanlar esen moda rüzgarı annelerimizin pazen veya basmadan diktiği elbiselerdi.Annemiz ne giyse onun giydiğine özenir büyümek isterdik.Eminim ki çoğumuz annemizin topuklu ayakkabılarını giyip,çantasını kolumuza takıp büyük bir hanımefendi edasıyla evin içinde dolanıp minik bir defile yapmışızdır.Bir gün annem banyoda çamaşır yıkarken masaya bıraktığı altın bilezikleri takıp,üç tekerlekli bisikletime binip mahalleye çıkmışım,arkamdan teyzem fark edip peşime düşmese ne olurdu artık bilemiyorum.Mısır püsküllü bez bebeklerimiz ve annemizin mutfağından yürüttüğümüz ufak tencere ve kaşıklarla,bahçemizin köşesinde minik bir dünya kurup yaşıtlarımızla saatlerce evcilik oynardık.Rengarenk misketler,topaçlar,gazoz kapakları paylaştığımız en kıymetli oyuncaklarımızdı.Sek sek oynar, ip atlardık, annemiz eve çağırdığında beş dakika sonra geleceğiz'in ardı arkası kesilmezdi,zavallı annelerimiz saatlerce seslenirlerdi.Bazen bizle baş edemez,elimize ekmek arası verir açlığımızı biraz olsun yatıştırırlardı.
Sokaklarımız top oynayan çocukların şen sesleri,dondurmacıların,nayloncuların,akşam olunca bozacıların sesiyle çınlardı.Birde gezici market otobüsleri vardı,içindeki yiyeceklerin kokusu bizi imrendirirdi.O zamanlar eğlencemiz, radyolardaki yayınlanan piyesleri dinlemek,arkası yarınları takip etmekti.Bir de yazlık açık hava sinemaları vardı.Ben sinemanın sonunu seyredemeden uyur kalırdım babam küçük olduğum için beni,sıcacık göğsüne yatırır eve kadar kucağında taşırdı.(itiraf etmeliyim bazen de uyuma numarası yapardım,üzgünüm beni affet baba.!)
Komşu bahçelerin ağaçlarında çoğu arkadaşım kiraz ve erik yürütürdü,lakin ben yiyemezdim,korkardım günah diye.Lakin bahçelerine kaçırdığımız topları bize vermeyip patlattıklarında ise,çok kızardım.Arkadaşlarla aramızda para toplar yenisini alırdık.
Şimdi oynadığımız sokakların güvensizliği yüzünden çocuklarımızı apartman koşullarında her şeyden mahrum bırakarak,bilgisayarlarla,bez bebeklerin gazoz kapakların ve topaçların yerine markalı mağazalardan aldığımız,pahalı oyuncaklarla büyütüyoruz.Sokaklarda trafiğin yoğunluğundan ve her acı fren sesinin ardından bir cesetle karşılaşıyoruz.Maçlardaki taraftarların sevinç çığlıklarıyla,maganda kurşuna hedef olan binlerce masumun ölümüne şahit oluyoruz.Kırmızı güvenlik şeridiyle çevrilmiş,bir bankanın önünde şüpheli paketi imha eden polisleri görüyoruz.Emekli bir bayanın maaş kuyruğundan çıktıktan sonra gaspçıların yüzünden imdat seslerini, ya şehit cenazesinin ağıtlarını,ya mitingde atılan slogan sesleri ve her kutlama sonrası havai fişek seslerini duyuyoruz.Parklarda ıssız köşelerde yatan organ mafyası ve onların tuzağına düşen binlerce garibanın acısıyla yanıyoruz,etrafta tiner çeken çocukların sayısı gün be gün çoğalmakta.Devlet dahi artık bu durumda yetersiz kalıyor.
Artık sokaklarımızda oyun oynayan çocukların temiz sesleri yok,gürültü kirliliğiyle her geçen gün biraz daha,sokaklar pisleniyor.Oysa,yarınlar çocukların olmalı.Lütfen bencillik edip onların ellerinden yarınları çalmayın,henüz doğmamış gelecek nesillere temiz bir dünya bırakın!.Bırakın ki ,gökyüzünün maviliğinde hepsi uçurtmalarını şen ötüşen kuşların sesleriyle, ak kanatlarının seviyesinde,tertemiz özgürce uçurabilsinler.
sevgiler çocuklar,sevgiler hepinize.....