O Seni Durdurmadan
Yine bir yaz sabahıydı,Faruk az önce aldığı haber üzerine koşarcasına arabasına bindi ve hızla hareket etti.Diireksiyonu sıkı sıkı tutuyordu.Ayağı gaz pedalının üzerinde son sürât sürüyordu aracı.Yüzü terden sırılsıklam bir halde,süzülen damlalar gömleğine düşüyor ve bir halka şeklinde yayılıyordu.Yol bir yılan edasıyla kıvrılıyor, bir türlü bitmek bilmiyordu.Ağustos'un ilk pazarıydı.Çalan telefonuna cevap verip bir hışımla mesaiye gittiği işyerinden çıkalı hemen hemen 30 dakika geçmişti.Asfalt sıcaktan yer yer erimiş,adeta siyah bir dere gibi önünde akıp gidiyordu.Güneş iki yandaki ağaçlardan bir görünüp bir kayboluyor yolda garip gölgeler oluşturuyordu.Faruk bir yandan ağlıyor ,bir yandan da yumruğunu torpidoya vuruyordu. "Nesrin ahh neden Nesrin,niçin? diyordu.
Eli yan koltukta duran cep telefonuna gitti,hızla bir göz attı ve okkalı bir küfür savurdu, "çeksen şaşardım zaten Allah'ın belası telefon".Dakikalar uzuyor ona saatler gibi geliyor geçmek bilmiyordu.Aynı anda ambulans köye varmış ,Nesrini ve halasını almış, son sürat Şile devlet hastahanesine doğru yola koyulmuştu.Yol kenarları piknik yapmaya gelen ailelerin araçlarıyla doluydu,İstanbul boşalmış sanki millet Şile ve çevresine akın etmiş gibiydi. Ambulans sireni şen kahkahaları bölüyor heryerde çınlıyordu.Birisi kesin dedi yine trafik kazası her hafta oluyor yahu.Bu defa durum farklıydı genç kadın eşinin tabancasıyla intahar etmek istemiş, kurşun şakağından girmiş, beyine zarar vermeden kafatasının üst kısmından çıkmıştı.Kadının şuuru kapalıydı ,ambulansın içinde ölümle kalım arasındaki ince çizgide gidip geliyordu.Suratı bembeyaz olmuş ,başından sızan kan beyaz bluzunu kızıla boyamıştı.Sağlık ekibi bir yandan müdahale yapıyor ,bir yandanda keskin virajlarda sağa sola saçılan tıbbi malzemeleri tekrar yerine koyuyordu.Nihayet hastahane önünde durdular.Sedye hemen araçtan indirildi acile doğru hızla ilerlediler.
Sireni duyan nöbetçi acil doktoru Sinan kahvesini yarım bırakarak hemen görev yerine koştu.Sedyenin yanında 40 yaşlarında ki bitkin haldeki kadına baktı" geçmiş olsun" dedi.Nesrin'in halası boğuk bir sesle gözyaşlarını silerek "sağolun" diyebildi sadece.Doktor tüm personele emirler yağdırıyordu, acil röntgen istiyorum, ekibe seyir halindeki müdahalelerini öğrendi, seyir müdahale tutanağında olay ateşli silah ile yaralanma olarak yazılmıştı .Tutanağı imzaladı.Çok kısa bir tetkikten sonra daha kapsamlı ekipmana sahip olan İstanbul Numune hastahanesine sevk etti.Ambulans tekrar Şile'den İstanbul'a doğru koyuldu, İlçeden otoyola çıktıklarında Faruk hala yoldaydı, son sürat ilerliyordu.Telefonu çaldı arayan Nesrin'in halasıydı " bizi istanbula sevkettiler dedi" daha ayrıntılı anlatamayacağım sende hemen ters istikamete dön Numune' ye gel ve telefon kapandı.Faruk ilk dönebileceği yeri canlandırdı gözünde 10 km falan olmalıydı,hızını biraz daha arttırmıştı."Allah'ım ne olur ölmesin ,ne olur diye yalvarıyor, kalbinin sıkıştığını nefes almasının zorlaştığını hissediyordu, heryanı terden sırılsıklam olmuştu. Ambulans sirenini duyan araçlar sağa geçiyor ve yol veriyorlardı.Önceleri normal seyrinde akan trafik birden ağırlaştı ve tamamen durdu.Faruk Şile istikametinde bir sıkışma olduğunu farketti ,koskoca otoyol ne gidiş ne geliş araçlara yetmiyor kazalar sebebiyle duran araçlar ağustos güneşinde uzayıp gidiyordu. Bir kazada tam önünde olmuştu ,ama faruk kıvrak bir dirksiyon haraketiyle bir kaç araçla birlikte olay yerini geçebilmişti ve polis şimdi o yönüde trafiğe kapıyordu.Aynı anda karşı yönde zaten durmuş olan trafikten sıyrılan ambulans son sürat ters yola girdi ,başka bir seçenekleride yoktu Nesrin'in durumu ortadaydı sürekli bir kan kaybı,kapalı bir hafıza içler acısı bir durum.Şöför sürekli hızlanıyor karşıdan gelen araçların yanından ters yönden olanca hızla ilerliyordu.Telsizden sürekli kaza anonsları duyuluyor yolun kapatıldığı ,yaralıların olduğu ve ambulans gerektiği duyuluyordu.Faruk çok şanslıyım dedi kendi kendine az daha geç kalsam polis bırakmayacaktı ve zaten dönemeyecektim."Ah Nesrin ah neden ,neden ?,Allah'ım ölmesin bir defa daha göreyim yalvarıyorum sana" Ambulans doktoru sürekli yardımcısından nabız ,solunum bilgilerini alıyor ,bir yandanda sürekli akan kanı durdurmaya çalıştığı tamponu yeniliyordu.Nesrinin halası sıkıca tutunmuş onları izliyor ve halâ ağlıyordu " dayan kızım dayan yavrum".Bu arada Faruk bitkin bir halde bir an önce döneceği yere ilerliyordu, iyide dönse ne yapacaktı?, zaten İstanbul istikameti kilometrelerce kapalıydı.
Önündeki araçları bir bir solluyor hızını arttırıyordu.Birden önündeki araç açı bir fren yaptı ve fren sesini duyan faruk duramayacağını anladı süratliydi, ani bir haraketle direksiyonu kırdı ve aracı geçti.Kılpayı sıyırmıştı, neredeyse arkadan vuruyordu.Oanda karşı şeritten son sürat gelen ambulansın sellektörlerini gördü ve sadece bir saniye de tüm yaşamı gözlerinin önünden akıp geçti.Fren seslerini dehşet verici bir çarpışma sesi bastırdı, kafa kafaya çarpışan her iki araçtan çıkan o ağır metal sesi tüm otoyolu kapladı ve sustu.Manzarayı gören diğer araçtakiler adeta donup kalmıştı .
Biranda heryer darmadağan olmuş araç parçaları ile kaplandı.Görüntü adeta mahşer yerini andırıyordu,yine trafik canavarı boş durmamış , doymamış birsürü can almıştı.
Faruk şimdi eşinin yanına varmıştı......
İmla hatalarını düzeltmemişim ,özür dilerim okuyuculardan.