Oda Arkadaşım Wirginia Woolf'

Kaç kalem tükettiğini inanın bilmiyorum, kaç kağıt karalayıp kaçını yaktığını tahmin edemiyorum. Lakin onu düşünmeden önce kaç sözcüğe ağlayabileceğini, kaçını saklayacağını ve kaçından kendini kurtaracağına bir yorum getirebilirim. Aramızda hiçbir şey olmadı. Aramızda ne bir söz düellosu ne bir söz savaşı olmuştu. Birimiz konuşurken birimiz susuyordu. Birimiz yazarken birimiz gülüyordu. Ama o ağlarken ben hep kaçıyordum ondan. En son onu bulduğumda yatağımın dibinde iki kolu yana açılmış hareketsiz bir haldeydi. Ama ne ambulans çağırmıştım ne de onu aradan hemen kaldırım almıştım. Bir süre onu düşünmüş ve ...



O zaman ,bilmediğimiz bir şeyi biliyormuş gibi yaşamak, nasıl bir şey'di?



Bir süredir Msr Dalloway'ì düşünürken, Wirginia Woolf'un balkon korkuluğuna yaslanıp bana ağlarken hali aklıma gelmişti, "Dikkat et, düşersin" demiştim ona. Hafiften gülümseyerek cevap vermişti. " Ne olacak ki, zaten üzgün değil miyim? Biraz daha üzülürüm düşersem. Hazır da birikmiş hüzün varken." Haklıymış ! Keşke bütün üzüntüler bir çırpıda gelip gitse. Kalan zaman hep mutluluk, güzellik, saadet olsa. Olmaz mı ?



Ve seni anlamaya çalışıyorum Wirginia. Neden o karanlık odada tek başına ağlıyorsun ? Neden yanında sadece hüzün var ? Başını kaldırıp Cevap verecek gibi olmuştu. Sonra tekrar yere eğdi basını ve kelimelerini susturdu. Sanki sadece konuştuğu kişi hüznüydü. Ben oradan uzaklaşmaya başladığımda o nelerden uzaklaşıyordu bilemiyorum. Ama aramızdaki yakınlık sadece kitaplarındaki kelimeler sınırlı kalmıştı.



Aradan bir kaç gün daha geçti. Tekrar tekrar Wirginia Woolf'u ziyaret etmiştim. Giderek yaşlanıyordu. Oysa elinde o kadar güzel şeyler vardı ki ,onları güzelliği için kullanıyordu. Neden diye bir soru sormadım ona. Çünkü alabileceğim bir cevap olmayacaktı. Hep sustum onun yanındayken. O da susuyordu. Sadece gözlerimiz dudaklarımızdan dökülen kelimeleri takip ediyor, duygularımız aklımızla koşuşturuyordu bu uzun sohbette.



Meğer salıymış kitabı bitirdiğim gün. Hemen dışarıya koşmuş açık hayal dünyasından dışarı çıkmıştım. Gözlerimi göneşe çevirip iki-üç söz söylemiştim . ‘' Haydi yan güneşim yan ! seni oda görmüştü ve sana o da bakmıştı'' Aklımda kalan o kadar çok kelimesi vardı ki Woolf'un, sevinç çığlıklarına karışan uzun hayat hikayeleri arasında onu yaşlı gözlerle görmekten sıkılmıştım. İnanıyordum artık onu bir sonraki kitabında gülerek yakalayacağıma. Artık aramızdaki yaş farkının önemini, uzun zaman öncesine dayanan dostluğumuz kaybetmişti. Bir süre onu düşünmüş ve onu yeni kitaplarında üzgün ve hasta olmaktan kurtarmaya kendime söz vermiştim.

26 Eylül 2016 2-3 dakika 51 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Çok sma çok güzel

    Bu biçimi seviyorum 👍