Öğretmenler Günü

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor biliyorsunuz..

Öğretmen.. Bir düşünün! Dünyanın en kutsal mesleği..

Ben düşündüm.. Ve öğretmenlerimi şöyle sıraladım:

- Rabb sıfatı ile En Büyük Öğretmen.. Hz. Allah (C.C.)
- Bir ümmî iken 'İkra' Emri İlâhîsi ile okuyup, Âlemlere Öğretmen olan.. Hz. Peygamber (S.A.V)
- Türk dilini çağdaş harflerle milletine öğreten Başöğretmen.. M. Kemal Atatürk.
- Bana ilk kalem tutmayı öğreten öğretmenim.. Rahmetli, Vilayet Evrak Memuru Mehmet Anık.. Babam.
- Bana edepli olmayı ilk öğreten öğretmenim.. Hacer Anık.. Annem.
- Bana ilk harfi yazdıran hiç unutmadığım ve beni de unutmadığını bildiğim öğretmenim. Şefika Esin (Yaşıyorsa Allah uzun ömürler ihsan etsin.. Vefat ettiyse nûr içinde yatsın.)
- Ve tahsil hayatım boyunca bana bilmediklerimi öğreten uzun bir öğretmen listesi.. Allah hepsinden razı olsun..

Bu günün aziz hatırasına, bir anımı arz edeyim size.. Bana ilk harfimi yazdıran öğretmenim Şefika Esin' le ilgili bu anı..

Tahsil hayatımın da, normal yaşantımın da belli bir evresi geçmişti artık.. 36 yaşlarında evli biri 16, biri 14 yaşlarında iki erkek çocuk babasıyım. Eski adıyla YSE Müdürlüğünde İdari ve Mali İşler Müdürlüğünü yürütüyorum..

Bir Pazar günü eşimi, çocuklarımı, rahmetli annemi de alıp Yoncalı Kaplıcası'na gittim. Günü birlik gidip döneceğiz..

Hava enfes parlak, güneşli.. Fakat henüz bahar aylarındayız.. yani Yaşlılar için daha serin denecek halde..

Ailemi piknik alanına bırakıp, eski haliyle Leblebi Şekerleri dediğimiz o renkli tek göz odalı evlerin önündeki boş çayırlık alanda yürüyorum. Tam orta yerde bir şezlong veya kolçaklı o plastik sandalyelerden birine oturmuş bir yaşlı bayan silueti görüyorum. Gözünde siyah güneş gözlüğü, ayakları-dizleri battaniye ile örtülmüş, başını arkaya doğru yaslamış. Güneşten ve temiz havadan istifadeye çalışıyor.. Biraz daha yaklaşıyorum.. Evet O.. İlkokul'daki ilk öğretmenim. Bana iki yıl öğretmenlik yapan sonra İstanbul'a yerleşen öğretmenim.. Ama yanılabilirim ümidiyle, daha karşısına dahi geçmeden mütereddit bir sesle 'Hocam!' diyorum.. Kafasını bile çevirmeden, yıllar ve yıllar sonrası bana: 'Esat! Sen misin yavrum?' diyor..

Dizlerimin üzerine çöküp, mübarek ellerini öpüyor, öpüyorum..

24 Kasım 2010 2-3 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Bir eğitimci olarak böylesi içten bir yazıyı ve hatırayı okumak beni çok mutlu ett.Teşekkür ederim Esat Bey ve tabi bir teşekkür de sizi yetiştiren, kendilerinden güzellik katan bütün öğretmenlerinize ...