Ölü Sevici Kent Hikayeleri / Mutlu Yıllar

Tanrı beni unuttu...


Bu izbe dünyanın içinde karanlıktan korktuğumu bile bile cezalandırmak için kilitlediği hayatın içinde unuttu beni...


Delirmenin çizgisini bilmiyorum.
Günleri takip etmeye imkânım yok
Karanlığın beni yutan koca bir balık olduğuna inanacak kadar kaldım bu lanet olası yerde.
Çıkamıyorum, git gide daha da yoğunlaşıyor karanlık, zifte bulanmış gibi her bir zerrem de hissediyorum...


Şair gibi ağzımı dayayıp taze bir soluk alabileceğim anahtar deliğine bile muhtacım.
Sigaram biteli hayli vakit oldu.
Açlık susuzluk neyse de,
Bu yalnızlık hissi, bu kulakları uğuldatan saçma sessizlik, konuşmamaktan uyuşan dilim ve artık bedenimin bir parçası olmaktan çıkmışçasına kasılan ayaklarımla nasıl yeniden yaşayabilirim ki.

Evet, başka bir açıklaması olamaz bu yalnızlığın...

Ellerimin küflendiğini hissediyorum. Sırtımı yasladığım duvarın sidik kokusuna karışıyor küften çürümeye başlamış ellerimin kokusu. Gözlerim yerinde duruyor mu merak ediyorum.
Bu küf kokusu,
Bu delirten sessizlik, içinde boğulduğum karanlık... Kendimi öldürmüş olmaktan korkuyorum.

Bir küçük ses, yaşadığıma dair bir kanıt, bir böceğin eskiden korkudan nefesimi hızlandıran yürüyüşü bile olabilir.
Sadece bir kanıt istiyorum yaşadığıma dair.

Ölmüş olamam değil mi?
Yoksa üşümezdim. Yoksa dilim uyuşmazdı konuşamamaktan, yoksa midem kasılıp kalmazdı açlıktan.
Korkmazdım hala bu zifiri karanlıktan, içimi bulandırmazdı bu izbe hayat...



Hiç bir şey yapmadım mı sanıyorsunuz bu işkenceye son vermek için?
Denedim, en azından dişlerimle bileklerimi parçalamayı denedim. Kanım donmuş sanki, sanki son damlasına kadar çekilmiş kanım ki, akmadı. Yoksa aktı mı? Ondan mıydı onca üşüme, onca sıtma? Öldürdüm mü yoksa kendi mi?



Hey!!!
Sesimi duyan kimse yok mu?

Otuz üç koca yıl... Üçyüz doksanaltı ay, bin yediyüz yirmibir hafta, onikibin elliiki gündür bu karanlık ve izbe hayatın içinde kilitliyim. Ve şimdi siz bana, tanrının beni cezalandırmak için tıktığı bu mezbeleliğe kilitlendiğim günü unutmama fırsat vermemek için ?'mutlu yıllara'' diyorsunuz öyle mi?

Benden buraya kadar;
Hepinizin canı cehenneme...




Kasım'2013 Antalya...

20 Kasım 2013 2-3 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (5)
  • 11 yıl önce

    şiir kadar denemelerde de başarılı bir kalem sevgili Aylin

    tebriklerimle👑

  • 11 yıl önce

    Saniyeler, dakikalar ve saatler ömrümüz uzun gibi gözükse de acı ve güzellikler iç içe ve ömrü bir saniye bir dakika geriye götürmenin olanağı yok. Yaşadığımız zamanın kıymetini bilip tadını çıkarmaya bakmalı...👍

    Güzel bir yazı kutlarım Aylin hanım...

  • 11 yıl önce

    hiç tartışmasız, başarılı bir deneme. Hani örnek diye okutulabilir ilgili öğrencilere. Başarısı bana göre; seçilen konunun çok içtenlikle anlatılmasında yatmakta.

    Bir tek şeye takıldı aklım. Hem pedagoji eğitimi görmüş hem de sosyal pedagog olarak belirli alanlarda çalışmış biri olarak şunu ögördüm ve öğrendim ki; kesinlikle en çok da intihara yatkın insanlar yılların, günlerin saat ve hatta dakikaların hesabını böyle ince ince yapmaktalar. Umuyor ve diliyorum ki değerli yazar sadece örnek bir deneme yazısı kaleme alsın diye böyle bir yazı yazmıştır. Değilse de canı sağ olsun :) :) :) Hem, hangimiz yapmadık ki zaman zaman bu türden hesaplamaları !

    Başarılı deneme için yeniden tebrikler ve teşekkürler...

  • 11 yıl önce

    bireyin iç dünyasını oldukça başarılı betimlemelerle ele alan kaleminizi mi kutlamamı istersiniz, yoksa size bunları yazdıran, sizi olanca mutlu insanlara rağmen sorgulayan zihninizle mutsuzluğun dibine itmekte olan yaşantınıza üzülmemi istersiniz bilmiyorum ama.. içselleştirdiğimiz onca patolojik dünyanın sınırlarında yaşadığımız çağın biz düşünenlerin omzuna yüklediği o dayanılmaz sancının kalemden başka çıkacak yolu olmamalı diye düşünüyorum.. ve ürün verebiliyorsak ulastırabiliyorsak sessiz çığlığımızı olanca güçsüzlüğümüze rağmen başka sancılılara, işte o zaman yaşıyoruz demektir.. Güne düşen denemeniz için sizi kutlar, kalbiniz ve ruhunuz için güzel bir ömür dilerim.. 😙

  • 11 yıl önce

    bunun adı yaşanmışlık, bunun adı tecrübe... bunun adı yorgunluk... bunun adı öğrenilmiş yalnızlık....

    Hem üslubunuz hem anlattıklarınız beni derinlere götürdü.

    yürekten tebrik ediyorum sizi Aylin Hanım 👑👑

    👍👍