Ölüm Meleği

Geleceksin elbet bir gün ansızın. Biz hazırlıksız yakalanacağız sana.
Geldiğini göremeyecek ne radar, ne termal kamaralar, nede güvenlik güçleri...
Ölüm meleği girecek evimize belki kapıdan, belki pencereden, belki anahtar deliğinden.
Belki de bizimle beraber, bizden biri olarak. Vuracak bizi hem de can evinden.
Küçük bir kıyamet kopacak evimizde. Ağlamalar, sızlamalar, ahlar, vahlar...
Fakat sen geri gelmeyeceksin ey ölüm meleği! Giden can gelmeyecek geri.
Olmayacak kimseye ağlamaların, sızlamaların faydası. Fayda vermeyecek kimseye malı, mülkü, evladı, şanı, şerefi. Yoksa imanı. Ses vermediyse Kur'an ve peygambere.
Ey ölüm meleği! Kızmıyorum sana senin görevin bizim canımızı almak. Hem de dostu dosta kavuşturmak, emaneti sahibine teslim etmek. Çıkaracaksın isyancıları en büyük mahkemeye, en adil hâkime.
Kızmayacağım sana evet vardı bizim de şehadet etmeye dilimiz, tövbe etmeye nefesimiz ve hayır yapmaya vaktimiz.
Haber salmıştın aslında bizlere gelmeden önce geleceğim hazır olun diye.
Fakat yakalandık sana yine hazırlıksız. Ne olur şimdi bize biraz izin versen de: İman edip, namaz kılıp, kur'an okusak, yapamadığımız hayırları yapsak, güler yüzlü, tatlı dilli olsak...
Yok, mu bir yolu? Ey ölüm meleği! Yok, mu ölümsüzlük suyu? İçsek. Yok, mu bir çare seni görmesek? Niye ibret alamadım ölümden, niye duymadım 'Ölmeden önce ölün' denen sözü? Koyamadım kendimi ölünün yerine kabre. Hiç gelmeyeceksin gibi güvendim gençliğime.
Hiç kızmayacağım sana ey canımı almaya gelen Ölüm meleği!
Yetmedi bir ömür ne çabuk ta geçti. İzin mi istenir senden şimdi. Oysa izin verdi bana ömrümün sonuna kadar yaratan. Gafletle geçti bunca zaman. Sağlık, güzellik, zenginlik, şan ve şeref ne de çabuk bitti. Eyvah! Ne çabuk ta geçti aylar ve yıllar... Ne çabuk geldin sen ey! Ölüm meleği? İhtiyarlıkta yapılır sanmıştım ben ibadeti. Fakat göstermedin sen bana o günleri, yaşlanmadan niye geldin sen ey Ölüm meleği... Bitmedi daha dünyada işlerim. Ben şimdi nasıl giderim?
Sen bana gelmeden niye göremedim seni, niye göremedim gençliğinde ölen kimseleri?
Sen aldın ilahi fermanı. Yapmıştın daha önce ikazını. Kızmaya hakkım yok sana...
Zengin, fakir, genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden kapalı olsa da kapılar sen geleceksin ey Ölüm meleği! Gelişin bazı kimselere sert, bazı kimselere de yumuşak olacak. Dost olarak geleceksin bazı kimselere. Haykırıyorum bende ey Ölüm meleği! Dostum ben sana. Dost olarak gel ne olur sen de bana.
Seni ve seni gönderini seviyorum. Seni gönderenin gönderdiklerini seviyorum... Ne kadar günahkâr olsam da, ilet bu yakarışımı ey Ölüm meleği! O en büyük dosta... Dost etsin o da dostlarına...
Sen geleceksin diye korkmuyorum ey Ölüm meleği! Dost dosttan korkar mı?
Dost dostun sözünden çıkar mı? Dost dosta kötülük yapar mı?
Dost dosta küser mi? Dost dostu yolda bırakır mı? Dost dostu üzer mi? Dost dosta kavuşmak istemez mi? Dost dostu beklemez mi? Dost dosttan iyilik bekler... Dost dosttan merhamet bekler... Dost dostun kusurunu görmez... Dost dosttan af ister... İlet selamımı O en büyük dosta: Dost etsin ne olur bizi dostlarına... Hoş gelir bana dosttan gelen. Vardır elbet O büyük dostun gönlünde bize de küçücük bir yer... Yoksa! Korkulur işte o zaman ölümden. Zindan olur, dar gelir koca dünya. Var mı gidilecek başka bir kapı? Ey Ölüm meleği! O dosttan başka?
Bakmasın ne olur kusurlarıma O en büyük dost. Affetmek yakışır onun şanına...
Yanıyor gönlün ey Ölüm meleği! Gözyaşım serinletiyor gönlümü az da olsa, ama geçici...
Özlüyorum, bekliyorum dost ile ölümü... Yanımda olsun son nefesimde dostlar...
Bakma kusuruma sen de ey Ölüm meleği! Şimdi bu benim son şansım, şahit ol tövbeme. Tuttu elimden kutlu bir el, haykırıyorum bak göklere ?Ya Rabbi ben pişmanım' diye... Şahit ol ey Ölüm meleği...

04 Ekim 2011 3-4 dakika 18 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar