Ölümün Koynunda Kımıl Kılmıl Oynaşan İnsanlarız

Ölümün koynunda kımıl kımıl oynaşan insanlarız!
Sağımızda başlangıçlarımız ve solumuz kadar yakın bitişlerin içinde kaygısız kulaç atan bir avuç insan...

Bir saklambaçta dinlendiriyoruz yorgun yaşamlarımızı. Uykusuzluk akan gözlerimizi ise birbirimizi uyuttuğumuz o sinsi zamanlarda. Kalleşlik gözlerimizin altını gölgelemeye başlamışken, bir masumiyet kuşanıveriyoruz birden. Sonra aldatan bir duruluk... Neredeyse kendimizi bile pusuya düşürecek bir oyuna sahne alıyoruz. Şeytanın pabucuyla uğraşıp duruyoruz anlayacağın.

Hüzünlerimizi öyle ağır yaralı bir halde sunuyoruz ki; hüznün bile kendine acıdığı zamanlar oluyor muhtemelen. Sevinçlerimiz siren sesleri eşliğinde takılıyor gırtlağımıza; gözlerimize konuşmayı öğretiyoruz adeta... Ve hayatın kıyısındaki keskin virajlara patenaj çekmenin marifet sayıldığı bir cehalete büyüyoruz.

Yanan bir sigara ile külü arasındaki bağ kadar ince bir sadakatle seyrediyoruz ilişkilerimizi. Ve bir ilişkinin son kullanma tarihi, raf ömründen kısa bir hal alıyor... Dilimize dolanan yakınmalar hep aynı; karanlıkta bir mum alevi eşliğinde aranan sevdalar üzerine kurulan cümleler... Ölü arayışlar içinde, buz gibi umutlar gizliyoruz. Boğazımıza kadar rehavete batmışız; arayışların hepsi sözcüklere tutuklu. Sefil bir bencillikte duruyor,mücadele bile etmiyoruz...

ÖLÜMÜN KOYNUNDA KIMIL KIMIL OYNAŞAN İNSANLARIZ OYSA !

Bir nefeslik ömürlere koşar adım ömürler biçiyoruz. Yine de elimizde bir tomar hırs ve cebimizde, doymak bilmeyen ; o insanlığımızı yiyen hayvani azularımız... Ve hepimizin ardında koca bir yığın; yalnızlığa müebbet bıraktığımız silik insan manzaraları.

Utanmayı becerebilen yanımızı, bir akşam yemeği üstüne bir duble sek tarafından içip; arsız,yapışkan ve unutmak istediği her şeyi bir anda unutabilen bir nesil yaratmışız. Yüzümüzden akan salya sümük bir maskenin ardına; artık birer insanlık bırakmışız...

Yalan yok!
Sevdalara özlemle titremiş belki yüreklerimiz. Belki bir an; küçük de olsa bir an gözümüz dolmuş yalan dolan yakınlaşmalardan. Adam gibi isyan nakaratlarına da dönmüş dilimiz bir zaman ve belki yalnızlığımıza vokal yaptığımız gecelerde kısılmış seslerimiz. Sonunda sessizliğin çöreklendiği bir mağaraya dönmüş benliklerimiz...

Yine de ; ölümün koynunda kımıl kımıl oynaşan insanlarız hepimiz !
Burnumuzda toprak kokusu, yalancı kalabalıklarla zina ederiz

28 Ağustos 2009 2-3 dakika 24 denemesi var.
Yorumlar