Ömrün Geri Dönüşüm Kutusu Yoktur

Sıkıntılı ve sıkışık bir nefes alış tarzı. Omuzlar dik gibi dursa da, kürek kemikleri öne doğru düşmüş. Kollar omuzdan itibaren, sallapati bir görünüm arz ediyor. Kemer beli sıkı sıkı kavramış. Sırtın kamburluğu, bir nevi vicdan muhasebesi yapan yargıç kimliğine soyunmuş soytarının düşünür haline dönüşmüş gibiydi.

Baldırlar kas yığını sanki... Diz kapaklar da, olur olmaz, uyar uymaz çökmelerden kalma gri bir nasır, ikamet almış belli. Kaval kemiğinde, çobanlık içgüdüsü tavan yapmış. Topuklar, döveceği yeri asla ıskalamıyor. Eee, işinin ehli olmanın hali başka. Sanırım bu yüzden hep sivri duruşlar, keskin nişan alma eğilimi gelişmiş bir konumda.

Ayaklar... Kimi gün nasır kıskacında, sancılı doğum sürecine giriyor. Kimi gün ise, akılsız başın kara suyunda inleyerek mantar üretiyor. Baloncuklar yapmak en büyük zevki olsa bile, tatlı tatlı kaşınarak huysuzluklar sergilemesi de eksik olmuyor. Parmaklar, arasına sıkışmış birikim dolu ve ezber bozduran cinsinden bir yapışkanlıkla boğuşuyor. Her ne kadar ?' Çok gezen mi, çok okuyan mı? ?' dense de, şişme bir illetle de boğuşan odur. Dişe dokunur yanmalar ise cabası.

Tüm bunları yedeğine alıp dosyalayan ise baştır. İyi ile kötüyü ayırma yetkisi elinde olmasına rağmen, öyle gereksiz şeylerle yığınlar oluşturur ki, resetlemek gerektiğini hissettiriyor. Ama ne yazık, böyle bir şans verilmemiş, yüreğe danışarak yürü '' Günahı da sevabı da senin.'' denmiş. Saçlar kâh uzamış kâh kısalmış. Bazen topuz yapılmış, bazen de rüzgâra karşı savrulmuş. Yıllarca renkten renge girerken, başın sulu şakalarından dolayı tek renge mahkûm olmuş. Gerek kederin gerekse düşüncenin kuyruğuna yapışık ilerlerken uyku koyunda, sabah güne açılan pencere gibi aralanan gözlerin işaret ettiği bembeyaz kar yığını olmuş. Kulakta sesler armoni, ağızda sözler katman oluştururken, gözler baktığını görmekle yükümlü kılınmış. Dağı-taşı, kurdu-kuşu, suyu-toprağı, denizi-ırmağı, yeri-göğü, inisiyatifine zimmetlemiş. Bak ve gör. Gör ve yor. Yor ve bul. Bul ve öğren denmiş.

Gözler... Hayatın içinde cümbür cemaat, maaile ne varsa toplayan renk renk, şekil şekil ayıran, beyne gönderdiği sinyallerle sıfatlandırıp anlamlandıran. Hani demişler ya, ?' İki küçük çakıl taşı, dolanır dağı taşı.'' aynen öyle. Uyur uyanır ama mesaisine en riayet eden de odur. Sulanır, çapaklanır ama pes etmek bir yana, beyne balyoz gibi inen görüntüleri durmadan iletir. Kendine en çok şarkılar, türküler ve şiirler yazılandır. Kaşları çatar, fırtına estirir, kısar düşündürür, su koyu verir üzer.

Siz, bir zamanlar (veya hala) defter arasında hiç gül kuruttunuz mu?
Kendi sağlamanızı yaparak, kendinize sorun bakalım: kaç umudu acımadan kuruttunuz? Listeniz kabarık mı, değil mi görün bir zahmet.
An sonrası ve an öncesi muamma. Biri bitti, geri döndürme şansınız yok. Diğeri ise ne getirecek bilinmez.

Bu yüzden:

Ömrün geri dönüşüm kutusu yoktur.

HÜZÜN ŞAİRİ: N Y

12 Ocak 2013 2-3 dakika 19 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    Hayatın bir saniye öncesine dönmek mümkün değil. O zaman yaşadığımız zamanları iyi değerlendirmek ve özümsemek mecburiyetindeyiz bir yerde. Güzel bir deneme olmuş Niğmet hanım kutlarım içtenlikle...👍

  • 12 yıl önce

    [i]sözcük[b]Yazımı güne getiren seçkiye ve size teşekkür ve saygılar Ahmet Bey.[/b][/i]👍