Ön Yargıyı Katledemiyorsak Meşru Bir Yaralamaya Ne Dersiniz
Önyargı... kelimeyi incelemeye başladığımız andan itibaren garip bir ürperti sarıyor her yanı. Ön: başlangıç,ilk,...anlamlarını bünyesinde bulunduran sözcük.Başlamak,ilk olmak biraz zor biraz da risklidir hayatın her safhasında.Yargı: Yaşadığımız toplum içinde kısmen güven kaybetmiş kısmen korkutucu kısmen de ceza ile eşdeğer görülen bir anlam çağrıştırıyor zihinlerde. Bu iki sözcüğü yanyana getirip, ayrılmaz bir bütün halinde kullandığımız zaman inanılmaz bir silah haline dönüşüyor maalesef.
Bir iş girişiminden önce işin taşıyabileceği riskler, sorunlar, çıkmaz sokaklar ile ilgili birçok senaryo üretmeye başlarız. İyi yanlarını çöp tenekesine atmışızdır çoktan. Oluşabilecek tüm olumsuzluklar nedense dört bir yanımızı sarar Daha işe başlamadan bütün dünyamızda işin aksayan ayak sesleri dolaşmaya başlamıştır. Hadi gel o işin olumlu bir yanından tut da elin ateş almasın.Sebep ÖNYARGI.
Bir cumartesi öğleden sonra gayet keyifli bir şekilde alışverişe çıkmışızdır.Yapacaklarımızın listesi yoktur zihnimizde.Gelişigüzel bir haftasonu, stresten arınma yöntemidir seçtiğimiz.Ya kız arkadaşımızla buluşup eğlenceli saatler hesabı içindeyizdir ya gündeme düşmüş bir filmi yalnızlık eşliğinde izleyip güya keyif almaya gayret edeceğizdir ya da bir kitapçıya gidip (çok okuyoruz ya) çok satanlarlistesinden bir kitap alıp, elimizde reklamsal çantasıyla birlikte ne kadar entelektüel olduğumuzu kanıtlayacağızdır aleme. Bunları yaparken önyargı peşimizi bırakmaz maalesef.Hadi gelin sırayla ele alalım bu paragrafta sıraladığımız görmezden gelinen gerçekleri.
Kız arkadaşımızla buluşmadan önce bin tane soru oluşur zihnimizde. Ne giysem de daha yakışıklı görünsem, hangi kokuyu sürsem de onu etkileyebilsem, neler yaparız acaba, beni öper mi bugün, sakin bir yerlere mi gitsek acaba...? Yaşanacak saatlerin güzelliğini düşünmektense menfaatlerimiz doğrultusunda düşünmeye programlanırız. Kızın bizi biz olduğumuz için sevebileceğini unuturuz. Aynı şeyler karşı cins içinde geçerlidir tabi. Sakın erkekleri yargılıyorum diye düşünmeyin, çok kırılırım.Sebep ÖNYARGI. Yalnızız, sırf adı çok duyulmuş bir filmi izlemek için önceden plan yaparız. Filmle ilgili hiçbir önyargımız yoktur çünkü filmin reklamı çok iyi yapılmıştır. Reklamı iyi yapılan şeylerin kötü olma ihtimali yoktur günümüz dünyasında. Bu bakış açısıyla izlediğiniz bir filmin detayları sizi ilgilendirmez. Sebep ÖNYARGI. Aslında entellektüel değilizdir; ama toplumdaki cinsler arası algılamalarda ne kadar sosyal olduğunuz konusu ağır basmaktadır. Twiteer hesabınız varsa,facebook sayfanızdaki çalıntı paylaşımlarınız beğeni sayısı bakımından doyurucuysa, kitap okumadığınız halde çok satanlar listesinden en az beş kitap kitaplığınızdaki boşlukları dolduruyorsa, esnaf lokantasında değil de klas bir mekanda öğle yemeği tercih ediyorsanız... evet fenomen olmaya adaysınız demektir. Orta sahayı ele almanın teel şartları kişiliğiniz değil, sosyalitenizin çokluğudur. Sebep ÖNYARGI
Bahsine defalarca tanık olduğumuz, herkesin ısrarla şikayet ettiği önyargı kavramı ne yazık ki tüm insanların içine düştüğü bir durum.Hayatımızda birçok şeye bu bakış açısıyla baktığımız için, yaşanabilecek tüm mutlulukları ötelediğimizi kaçırıyoruz. Şahsım olarak önyargıyı katletmeye and içeli uzun yıllar oldu;ama ne kadar başarılı oldum bilemiyorum. Katletmeye karar verdiğim dönemi izninizle paylaşmak niyetindeyim.
Öğretmenliğe başladığım ilk yıldı. Tüm yeni öğretmenler gibi idealist bir tutum içindeydim. Bu tutumun zaman içinde realist bir hal alacağını anlamak çok uzun zamanımı almadı. Eğitim-Öğretim yılının başlarıydı. Ders programımda lise 2 sınıfların Edebiyat dersleri de vardı. Sınıfın birine girdim. Öğrencilerle tanışma faslı sırasında gözüm sol en ön sırada oturan birine takıldı.Tek başına oturuyordu.Diğer arkadaşlarından birkaç yaş daha büyük olduğu kesindi. Gayet sinir bozucu biri olduğunu düşünmüştüm. Hani bazı öğrenciler vardır elektirği iyi değildir. Bu çocukta öyle biriydi. Gel zaman git zaman derslere başladık. Sol ön sırada oturuan bu sinir bozucu genç ders sıırasında hiçbir not almaz; kitap, defter getirmezdi. Bununla birlikte dersin huzurunu bozacak bir davranışı da yoktu.Bu da benim sinirlerimi iyice geriyordu. Belli bir zaman sonra ilk yazılı sınavı yapma zamanı gelmişti. Sınav sonunda öğrencilerin isimlerinin yazılı olduğu kısmı katlamalarını ve yapıştırmalarını rica ettim.Amacım isme bakarak duygusal bir değerlendirme yapmamaktı. Sınav kağıtlarını akşam evde okumaya başladım. Bir tanesi elimdeki cevap anahtarıyla neredeyse birebir aynıydı. İsim bölümünü açtım. Mehmet Turan yazıyordu. Isınamadığım,sevmediğim öğrenci. Yüzümde bir tebessüm oluştu. İşte dedim elime düştün. Demek cevap anahtarımı çaldın diyecektim. Sabah okula gittim. Gözüm onu arıyordu. Sonunda rastladım. Mehmet gel yanıma dedim. Geldi. Buyrun hocam, dedi. Sınav kağıdını okudum, anlaşılan cevap anahtarımı çalmışsın dedim. Yüzündeki ifade ürkütücüydü. Gözlerimin içine bakıp; konuştuğunuz şeye dikkat edin, saygımı bozmak istemiyorum diyerek uzaklaştı yanımdan. Donup kalmıştım. Yanlış yaptığım birkaç tokat darbesiyle yüzüme yüzüme iniyordu; ama anlam vermekte de zorlanıyordum. Hiç not almayan,kitap getirmeyen biri nasıl olur da bu kadar başarılı bir sınav kağıdı sunar bana. Öğretmenler odasındaki ders öğretmenlerine sordum öğrenciyi. hepsi sınavlarda aynı başarıyı gösterdiğini söyleyince şaşkınlığım kat be kat arttı.
Konu beni inanılmaz yıpratmıştı, araştırmaya karar verdim. Öncelikle Mehmet'ten defalarca özür diledim. Sonra hikayesini öğrenmeye çalıştım ve sonunda Mehmet çözüldü. Altı çocuklu bir ailenin en büyüğüydü. Babası o ilkokul dördüncü sınıftayke annesiyle beraber geçirdiği bir trafik kazasında vefat etmişti. Aynı kazada annesi de sakat kalmıştı. Evin tüm yükü omuzlarına binmişti Mehmet'in. İlkokul bitince okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmış. Bu arada ortaokulu da dışardan bitirebilmek için sınavlara hazırlanmış.Bu süreç yaklaşık dört yıl sürmüş. BU dönemde annesini de kaybetmiş. Tek göz bir barakada yaşamaya başlamışlar kardeşleriyle; ama ondaki okuma azmi hiç bitmemiş. Lise birinci sınıfı Diyarbakır'ın merkez ilçesinde okumuş. Sonra iki yıl ara vermek zorunda kalmış. Hem çalışıp hem okumak zor olduğu için çalışmayı tercih etmiş. Daha sonra çalıştığı yer bir otel olduğu için akşam vardiyası için anlaşmış.Bu durum okumasına bir yol olacakmış. Lise ikinci sınıf ile bizim okula kaydını yaptırmış. Bu durumu ondan izin almadan okul idaresiyle görüştüm. Elimizden geleni yapmaya çalıştık. Mehmet bir yıl sonra girdiği üniversite sınavında türkiye sekizincisi oldu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi(İngilizce) ni kazandı. Okulunu bitirdi. Kardeşleriyle beraber Ankara'da yaşıyor.
Önyargının pençelerinde hayatı çekilmez hale dönüştüren siz değerli dostlarım, önyargıyı katledişime sebep olan olaydan ötürü Mehmet Turan'a sevgilerimi sunuyorum.
Önyargıyı katledimiyorsak bile meşru bir yaralama yöntemiyle başlayabiliriz.