Önce Ben Yaratıldım
İnsanın yaradılış teorileri üzerine bir yazı yazmış T.Serdar Kalyoncu.Yazdığı yazıyı Hayal Dergisinin Kasım sayısında (2) yayınlamış ve birkaç soru yöneltmiş okuyucuya.Sanırım okuyucuyu bu konu üzerinde düşündürmek; seçtiği konunun içine çekmek istemiş.Doğru da yapmış bana kalırsa...Okuyucunun yazar ile bütünleşmesinde etkin bir rol oynayacağı kesin, bu açık bırakılan kapının...İşte bu bağlamda ben de bir okuyucu olarak bu kapıdan içeri girdim ve yazarın yönelttiği sorulara cevap aramaya başladım..Ne yalan söyleyeyim biraz da eğlendim.
Teşekkürler Serdar Kalyoncu! ..
Tanrı, her ne kadar önce erkeği, sonra onun kaburga kemiğinden kadını yarattı denilse de, yalandır bence...Çünkü önce kadını yaratmıştır Tanrı! Onu yaratırken öyle çok uğraşmış, emek vermiş, yaratıcı gücünü son sınırına kadar kullanmış, uykusuz kalmış, bitap düşmüştür ki,erkeği yaratmak için takati kalmamıştır. Düşünsenize bir; bu denli yorulan Tanrı, ikinci maket insanı yaratmada ne kadar başarılı olabilirdi ki! ..İşte bu yüzden erkekler deformatik bir kadın görüntüsünde zuhur etmişlerdir...
Mesela; epileydilerden bi-haber olduğu, kadının kıllarını da cımbızla ayıkladığı, bu işten bıktığı için de erkekleri kıllı bırakmıştır.Bu onlara bir cezadır üstelik! ..Siz hiç gördünüz mü mini etek giyen, çıplak bacaklı bir erkeği? Görmediniz değil mi? Gerçi bir dönem İskoçya'da erkekler etek giymişler ama çorap giymeyi de ihmal etmemişlerdir...Kıllarını saklamak ve kaslı bacaklarını kamufle etmek için başvurdukları basit bir yöntem gibi görünse de bu saklanış; onun bu hali kadınları gülmekten alıkoyamamıştır..
.Boşuna mı Monalisa'nın dudağındaki alaycı gülüş! ..
Diğer tarafta eğer kadınlar,erkeğin kemiğinden yaratılmış olsaydı,eminim et namına bir şey olmazdı kadınlarda. oysa kadınlar etli butludur, tombuldur, geniş kalçalıdır, göbeklidir vs...Onun etli-butlu oluşu, bana kalırsa kadınların önce yaratıldığının kanıtıdır. İskelet halinde oluşunu beğenmemiş olacak ki Tanrı,kemiklerin dışını da kaplamıştır etlerle...Etleri tükettiği için de,ekeklerin kemiklerini kaplayacak et bulamamıştır Tanrı!
Her var'ın bir yok'u olacağı fikrini kabul edersek eğer; kadınlara bağışlanan etlerden erkeklere kalmadığını da kabul etmemiz gerekmez mi sizce! .
Hep merak ederim; neden erkeklerin saçları dökülüp de kelleşiyor diye.Anatomik yapılarının bir gereği mi bu,değil bence.Ola ki kafalarının kabağı andıran biçimini ortaya çıkarmaksa neden, mantığı yok bunun...Çünkü kafalarının şekli öyle çirkin ki, bakınca, insanın yüzü buruşuyor. Ha kaplumbağaya bakmışsın, ha kel bir kafaya! Bu arada kelliğin efendileri de yok değil hani! Mesela Rüştü Asyalı, Süleyman Demirel, Serhat Hacıpaşalıoğlu, Rauf Denktaş! ..Onlar sevimli keller bana kalırsa..Hele aralarında 'BABA' olan varsa bir de...Konuyu gene saptırdım valla! ..Neredeyse siyasetin içine düştüm, düşeceğim...Hani siyasette balık olmak vardır ya; ben de balık olacağım neredeyse...Aslında gerçek hayatta beni siyasete bulaştırmak,o sularda boğmak isteyen bir yığın insan var ama ben temkinliyim...Bir oy hakkım var,özgürce gidip onu kullanırım diyorum da başka bir şey demiyorum.Herhalde kafamın kelleşmesinden korkuyorum kim bilir! Bu arada hala sorumun yanıtını merak edenler varsa eğer,hemen yanıtlayayım:Erkeklerin aklı belden aşağıya çalıştığı için saçlarını kafalarında tutamıyorlar.Onlar da dökülüp odaları,banyoları,toprağı kirletiyorlar; her yer saç kılı!
Tanrı, çift eşeyli insanları yaratırken birisi ile sevişmek telaşına kapılmıştı herhalde! Kimseyi bulamadığından, kendini sevme oyunu oynuyordu.Bu oyuna öyle çok dalmış olacak ki, günün birinde kadın olmak için bıçak altına yatacağı hiç mi hiç aklına gelmemişti! .Çünkü aklını, kadını yaratırken tüketmişti! Yani bütün aklını kadınlara cömertçe dağıtmış, kendisi akılsız kalmıştı. İşte bu yüzden iki eşeyi birbirinden ayıracak denklemleri unuttuğundan, bu tip kadınsı erkekler yaratılmış oldu. Dahası, başarılı işler yaptığını sanan erkeklerin arkasına, bir kadının varlığını destek yapmıştı. Bülent Ecevit, Kanuni Süleyman bunlara en güzel örnek sayılabilirdi...
Erkeksi kadınları yaratırken ise sanırım korkulu bir düş görüyordu Tanrı! Her şeyi birbirine karıştırmış, ne yarattığının farkına uyanınca varmıştı.'Keşke bu tür kadınları bizim ülkemizde çokça yaratmış olsaydı' demek geliyor içimden...Bir yığın nedenlerim var canım! Gör bakalım o zaman işler nasıl tersine işleyecekti bu ülkede...Mesela dayak yiyen kadınların yerine dayak yiyen erkekler,tecavüze uğrayan kadınlar yerine tecavüze uğrayan erkekler,mecliste erkeklerin çoğunluğu yerine kadınların çoğunluğu; futbol sahalarında daha çok kadın oyuncular olacaktı...Evdeki işlerin hiç değilse yarısını erkekler yapacaktı...Belki de çocuk doğurma işini bile üstlenecekti erkekler! ..
Sonuç olarak; kimi yaratırsa yaratsın Tanrı, eminim, bu yaratma işinde büyük bir aşk yaşıyordu.O aşk yaşarken biz boş mu durduk yani! ?
peki ne yaptık o zaman?
kadın erkeği idare etti
erkek kadını..
üstelik
taş çıkartmak için Tanrı'ya
dünyanın her yerinde
aşk yaşadık...
bence
antitoksini keşfedilmemiş
tek mikroptu aşk denen hastalık! ...
uçkuru selkimiş
yatağı yanık! ..
hani!
balığı var pullu
tavuğu var tüylü cinsinden!
sonunda
çocuk yumurtladık! J))))
gülüşle boyadık
çocuk yumurtaların gül yüzünü...
bakışlarına umut bağladık
iki bacak taktık, iki kol
kollarımızda sakladık...
adlar koyduk onlara
Ayşe,Fatma,Hasan, Hüseyin
Dorati, Hans, Jaklin, Benjamin...
kimisi yüreğimizde büyüdü sıcacık
kimisi karanlığa düştü
tutamadık...ağladık...
ne kadar saçma ve aşağılayıcı.utanç verici.
niye "utanç verici" diye sormayacağım,sayın Akıllı!..
siz utanmaya devam edin,ben yüzüme peçe takmaya,tamam mı!:))))
istediğiniz de bu değil mi zaten!?
saygılarımla...teşekkür ederim yine de...