Ortak Akıl ve Ön Koşul 8
Anımsayalım her kazanç maliyetti. İlk aşamadaki kolektif oluşun ya da sosyal oluşun kazancı kişisi keyfiyetli, serbest oluşun kaybına mal olmuştu. Kişiler bu kayıp pahasına sosyal ortamlı kişi oluyordu. Daha örneklerini göreceğiz.
Her kazanç maliyetti? Her kazanç nasıl bir maliyetti? Kuşkusuz kaybederek kazanan durumdu (maliyetti). Kaybın kazanç yanında özlenir bir yanı yoktu.
Entegre olan bir bağıl durumla, bağıl durumların bir arada kotardığı bağ enerjisiydi. Örneğin iki kişi arasında gelip geçici ve ya sürekli bir av ilişkisi, böylesi entegre ve bağıl bir bağ ilişkisiydi.
Burada kaybedilenler kişisi serbestlikti. Kişisi birim süre içinde olmaktı. Kişisi serbestlik içinde olunmak yerine; iki veya daha çok kişiye göre olmakla ancak iki kişi ile olası olan bir avantajdı.
Ancak iki kişi ile olan avantaj neydi? Tekil kişi avına, avını ürkütmemek için yaklaşırken, iki ya da çoğul kişi ava; ürküterek yaklaşması farklı ve avantaj bir durumdu!
Nasıl farklı bir avantajdı? Burada yani bağıl hareketli, bağ enerjisi içinde olan kişinin tekil kişisi zamanı birçok parçalı durum yapılmakla, yapılan şey birlikte birçok parçalı durumu sürekli kılmanın mücize oluşuydu.
Tekil kişi özellikle su yolu, geçiş yolu gibi yerlerde, pusuya yatıp, şans eseri olarak avının kendilikten kendi üzerine gelmesini beklemesi vardı. Bu tekil kişisi zamandı.
Oysa çoğul kişisi zaman (kolektif olan kişisi zaman) aynı anda birçok parçalı zamanlar entegresi olmakla çalışacaktı. Bir A kişisi kendi kişisi zamanı içinde pusuya yatsın. Diğer bir B kişisı bu A kişisinin zamanı içinde aynı anda bir avı A kişisi üzerine doğru ürkütmüş olsun.
Bu durumda A kişisinin zamanı, en az iki parçalı zaman olmuştur. A kişisine göre pusu yine tekil ve kişisi zaman gibi akacaktır.
A kişisine göre sadece "pusuya yatma zamanı olan durum" şimdi A kişisi dışında ama A kişisi ile de birlikte olmak kaydıyla "ürkütme zamanı ve pusu zamanı" olmakla iki parçalıdır ve aynı andadır.
Aslında bu tür bileşik zamanlı (entegre zamanlı) süreç iki kişi ile başlasa da birçok kişi ile devam edecek süreçti.
Bir kişi aynı anda avı hem ürkütüp, hem de ürküttüğünü avı pusu içinde olacağı yere doğru, yani kendi üzerine doğru ürkütemez. İşte mucize olacak olan da buydu.
Yani hem avı ürkütecektiniz. Hem de av kendi üzerinize ürkecektiniz! Yani makro durum içinde bir kurt deliği oluşla kuantum zamandı.
İşte bağıl eylemli iş üretme entegresi içinde olmakla tek kişinin aynı anda iki ve daha çok işi bir arada yapamamaına karşı birçok kişi ile birçok işi aynı anda aynı birim sürede yapıp bitrmesi demek olan mucize "kolektif birim süre ile oluştu".
İşte bağıl sürecin kayıp ve kazancı olan bağ enerjili mucisesi buydu. Tek kişinin aynı anda birden çok işi bir arada görememesindeki eksiklik, diğer kişilerin bağıl hareketli bağ enerjili kolektif oluş tutumu içinde yatmaktaydı.
Kazanç buydu. Kazanç tekil kişisi zamana göre garantiydi. kazanç kişisi birim zamanı oldukça kısaltmıştı. Artık zaman ortaya koymuştu vs.
Kayıp neydi? Kendinizi düşünmek varken; kendinizi düşünmek yerine şimdi o bağ enerjiyi ortaya koyan birçok kişiyi dert edinmeyi başınıza sarmıştınız!
Ama artıları eksileri yan yana koyduğunuzda daima olan; sürekli olan; garanti olan; tek kişilik birim zaman içinde ikinci, üçüncü, onuncu durumları olası olmayan bir durumu; aynı anda, aynı zaman içinde olası kılmak; akıl almaz bir mucizeydi.
İşte güvenli olan yol, bağıntılı bağ enerjil entegrasyonla; kolektif oluştu. Kolektif oluşun altında, parça parça kişisi birim zamanlı oluşların bir arada entegrasyonları ile bunların aynı anda aynı birim süre içinde, bir arada bağ enerjili bir bağıl oluş durumları mucizesi vardı. Sanırım kazanç ve kayıp dediğimiz "her kazanç maliyettir" anlatımı anlaşılmıştır.
Pusu ve avı ürkütme tek kişiye göre iki ayrı zamanlı, iki ayrı iştir. Ve organik olarak bir araya gelmeleri olası değildir. Ancak organik ve mekanik durumla olası ve tekil kişi zamanlı sürece göre verimlidir. Şöyle ki siz açtığınız bir çukura doğru avı ürkütüyorsanız bu süreçler iki ayrı zamanlı ve organik mekanik bağıntılı iştir.
Süreç mekanik değil de organik bağıntılı süreçse ve aynı anda, aynı birim süre içinde kendilikten bir organizasyondur. Çukura doğru ürkütülüpçukura düşürülmek gibi bir kendilik organze iştir. Ama evrimsel değildir.
Şöyle ki bir av sürecinde , üç kişinin gözlemi yapılmış, plânlaması yapılmış, farklı pozisyonlarla, farklı biçimde uygun yere pusuya yattıklarını var sayalım.
Ve yine başka bir dört kişi farklı pozisyonda avın etrafını aynı anda, üç bir yandan sarıp sadece dördüncü yanı açık olan pusu hedefine doğru avı ürkütüyorlarsa; işte bu bir organik organizasyondur.
İçinde elbette mekanik organizasyonar da olacaktır. Bu bir bileşik (entegre) süreci yönetmektir. Bu bir yönetme işidir.
Şu halde entegrasyon ve yönetme işi entegre veya bileşik bağıl süreçli bir bağ enerjisi, mucizesi olmakla; kendilikten otomatik başlayan zorunlu bir ağ ilişkili süreçtir. Kişi birim zamanlı süreçlerde yönetme, plamlama, entegre etme vs. aynı anda bir arada ortaya konamaz. Ortaya da çıkarılamaz.
Şu halde kayıp ve kazanç her biri ayrı ayrı olan süreçleri, aynı anda bir aarada bileşik etmekle (entegre etmekle) yönetme gibi birçok bağ enerjili süreçlerin ortaya konması işiydi. Evrimseldi. Organiklik öznel bendi. Kolektif öznel bendi.
Tekil kişi sosyal kişiye göre kayıpları pahasına şunları göze almıştı. Serbest davranışlı kişi zaptı rapta girmişti. Senkronluma olmuştu. Kişi yönetilir olmuştu. Kişinin karşılıklı bağıllıkları ve bağımlılıkları ortaya çıkmıştı. Sadece kendisini değil başkalarını da düşünmek zorundaydı vs.
Yönetme erki bir araya gelip bağıntı kılınan süreçlerle; kolektif durumlarla ve kolektif başlamıştı. Totem dönemde bağıntı ve mana kılınan (ortak akıl kılınan) ve mana olarak kendisine aktarılan süre durum işinde yönetimdi.
Şimdi ilahi dönemle birlikte totem döneme göre üreten birimlerce, yönetimler paylaşılan bir süre durumdu. Yönetim tarihi geçmişten günümüze kadar damıtıla damıtıla evirilen bir süreç içinde geldi.
Zaman içinde kolektif etkinliğin gücü kişi sahipli etkinliğin gücüne teslim edilmiş. Sahipli kişiler üretmediği halde sırf sahipliği nedenle üreten gibi yönetmişler. Öznel ve bencil nedenle ortak akıl yerine ortaya mutlak yönetimler çıkmıştı.
Mutlak yönetimler olan bu süreçler içi mücadelelerden sonra gelinen süre durumlarla birlikte üreten farklı güçler entegresi nedenle yönetim içinde yine güçler ayrılığını veren birçok frenli sisteme geçildi. Üreten farklı iş kolu nedenle sistem bir nehir gibi akmıyor aksine aksamalı, kesikli sürekli ve frenliydi.
Bunları senkronluma eden kural, işleyiş ve yönetimleri ortaya koyuyordunuz. Bu parlamenter süreçti. Zorunlu bir ortak bir aklı vardı. Ortak akıl neydi ve neye göreydi? Ortak akıl üretim temelli ve farklı üretim yapan iş kolu işleyişine göre oluşla aksaklı, kolektif ilikti. Kolektif iliğe göreydi.
Süreç şuydu. Üreten grupların bir araya gelip entegre süreçlerle ittifak yapmasıydı. İttifak etmekle üreten grup güçlerinin; üreten kendi totem meslekli üretim güçleri vardı. Bu nedenle her bir grup her bir üretimleri nedenle iradeydi. Hem de farklı bir iradeydi. Farklı bir düşünceydi. Farklı bir mantıktı.
Yine bu nedenle üreten, inşacı olan her bir grupla ilk ittifakın bileşik bir irade, bileşik bir karar alma ve bileşik bir yönetme gücü sahipliği vardı. İşte bu yönetimde ortak akıldı. Kendi alanında mühendislikti.
Grupların üretir olması grupları ittifakın uyumlu etkin parçası, inşacısı yapıyordu. Yani ittifaklar grubun kendi beraberinde getirdiği, kendi üreten süreçlerini ittifakın içinde korudular. Totemi süreç gibi, ilk üreten süreç gibi ittifakın temelinde de gruplar arası kolektif birimli inşacı süreçler vardı.
Her mesleğin (grubun) kendine özgün ihtiyaçları ve mantık işleyişi vardı. Grupların mantık işleyişi daha çok mesleklerine uygun olmakla diğer grupların düşünemediği fikir olmakla farklıydı.
Tarımcı grubun mantığı çoban grup gibi madenci grup gibi her biri birbirleri gibi pratik ve şümullü bir mantıkla değildiler. İşler değil, işlerin sonucuyla birbirine entegreydiler. Bu nedenle ittifak içinde felsefi değil zorunlu ve farklı fikirce bir düşünce işleyişi vardı.
Sonucu gibi işleri de birbirine bağıntılar olmanın sancıları başlayan felsefenin doğumu yakındı. Bu nedenle ittifakın içinde de beyni zorlayan zorunlu bir ortak karar alma, zorunlu bir yönetme gücü ortaya çıkıyordu. Süre gelen sosyo toplumsal süre durum, ortaklaşan kolektif süreçlerdi.
El neydi? Üreten inşacı bir durumun anlayışı içinde bencil ve tahakküm edici öznel sahiplikle ortaya çıkmıştı. İttifak üreten güçler yönetimiydi. El in kendisi üretmediği halde keyfine göre yönetmek istiyordu. Bu nedenle El hem meşruiyet sizdi. Hem de sistemin enfekte edicisiydi. Kolektif sahipliğin gücünü görmüştü. Kolektif sahiplik karşısında aynı donanımla kişisi sahipliği vaat ediyordu.
El kendi üzerindeki tekil durumuyla kolektif olamamanın meşruiyet siz ligi, inşaca olmaz lığı, üretmez ligi, iradesiz oluşu vs. hep vaatçe olan bir enfeksiyonla ve kura çekimiyle (keyfi rızk dağıtımıyla) kişileri bencillikleri etrafına kendisine çekip, kişileri vaat ile tehdit ile kendisine inanır ve mürit yapacaktı.
El kolektif yapıyı özel mülke ve özelleştirmeye dönüşen mana anlayışı olacaktı. Ortak süreçli kolektif yapının zıddı ile ortakları olmayan; ortak tanımayan mana anlayışı olacaktı. Yani El, kendi sahipliği ile tek karar veren iradi merci olmak zorundaydı. O halde köleci süreç mutlak bir irade oluşla belirmeydi. Totaliterdi. Diktatördü. Mutlaktı. Aksi halde kolektifin malına el koyup, özelleştirme yapamazdı.
M.S 2000 li yıllar ve sonrasına doğru mutlak olan Lugal süreçler önce saray ve tapınak yönetimi olarak (laikçe durumla) ikiye ayrılıyordu. Bu şu demekti. Mutlak, diktatörce, hakim, hüküm sahibi yönetim ve mutlak irade gücü olan EL; mutlak irade ve mutlak gücünü saray ve pagan yapılı bir tapınak gücünün iradesi olmakla, yönetimini paylaşacak ve ortaklaşacak demekti!
Tarih boyunca işlenecek kavga buydu. Dinler de bu irade ve yönetim gücünün türlü söylemleri etrafında ve güncel durum içinde döne döne bu konuları işleye gelecekti. Roma’daki sarayın oligarşin gücü, kendi saray gücünü senato ile ve yasalarla yeniden ve daha kapsamlı ikiye, hatta üçe bölecekti
Cumhuriyetin kurucuları muazzam bir deney yaşamışlardı. Bu deney de şuydu. Meşruti bir mutlak irade gücü olmasıyla bir aile oligarşisi olan Osmanlı saltanatı ilk meşrutiyeti kabul etmek zorunda kaldı. Böylece tüm mülkün aile sahipliği, tüm mülkün aile yönetimi, tüm mülkün aile oligarşisi olan saltanat durumu ilk meşrutiyetle beraber oligarşi gücünü kısmen meclis ile paylaştı