Orucumu Bozdum Sevgili

Elime bulaşmış kömür karası ile yazıyorum duvarları çatlatarak gecenin bir yarısı.

Okunmaz denen gece karanlığında bile karartısı belli olan kelimelerim sarıyor taşlaşmış, yıkılmaz denen yüce yapıları ve Budizm tapıcıları koşup geliyor duvarların imdadına. Akla sıvıyorlar çatlakları akıllarınca ve karada ak ne akla hizmetse...

Dilimin sivriliği ile iğne oyası işler gibi deliyorum delirten saçmalara göğsümü siper ederek. Akan kan mı? Yok! Akan edepsizliğin boyası ak.

Gizlenir sanıyorlar ak ile kara her kalem darbesinde. Susar sanıyorlar gerçeğin sesi göz yanımsamaların da aklın duvarlarına açılmış pencerelerin kara perdeleri çekilerek.

Yine üşüyorum yaprak dökümlerinde birer birer hayallerimi dökerek. Ne de çok sararmış hayalim varmış, toprak görünmez oldu üst üste yığılan, sarının her tonuna bürünmüş ve kahve rengine özenmiş kırık-kopuk, bölük-pörçük hayaller. Ah! Hayaller.

At, arabasına atlayıp paytoncu koşulsa koşuma ve bağlanıp arabanın okuna, çekse tahta tekerlekli gıcırdayan ve tangırdayan icadı. Hiç kamçısız at arabası olur mu! Hadi! Daha hızlı, hızlı ama daha hızlı...

Olmayacak işler vardır hepsinin birkaç saniyede olduruluverdiği. Adı hayal...

Aşk diyorum aşk, kimselere sormadan yaşadığım ve büyüklüğünün kendi kendime yettiğini iddia ettiğim aşk. Seninkisi de aşk, benimkisi de aşk. Onlar, bizler, sizler hep aşıksınız işte. Ya da ben, sen, o hiç aşık olmamıştır hayatında. Kimdir aşka aşk diyen ve sahiplenip bu benim aşkımdır diyen. Olsa olsa sevgilidir bunun adı. Peki, ya aşk yoksa sevgili, sevgi yeter mi sevmeye ve bir ömür birlikte sonbahar rüzgarlarında sallanan el ele tutuşmuş iki yaprak olup toprakla kavuşma anını beklemeye?

Kendim sorup kendim cevaplıyorum yine kahpeliği ispatlı-kanıtlı dünyanın döngüsel halinde güneşin etrafında dönüşlerimde. Dönen döngülere inat sabit kalan yönüm hep sana yaradan ve yarattıklarının sapmış olan yönlerini değiştirip sana ulaştırmak inadımın adı.

Çaresiz ve iradesiz değilim ben ellerimi sana açmışken, yüreğime dolan huzur kılavuzum ile dertler dertlikten çıkıp çareler düşüyor en şiddetli dolu yağışlarında kara bulutları aralayarak.

Biraz daha sürmeliyim şimdi, tükenen elimdeki kömür karasına elimden sonra yüreğimi ve yeniden diyebilmeliyim insanların çıkar savaşlarında çıkar olmaktan çıkıp. Yeniden ve yeniden doğurmalıyım kendimden kendimi. Adım ben olmalı ve ben bencillikten kurtarıp kendimi, tüm canlılarla birlikte cansızları da sevmeli. Öyle büyük ama öyle büyük sevmeliyim ki adına aşk denmeli.

Çık-arsız ama ar'lı
Bah-arsız ama ar'lı
Dav-arsız ama sopası kurtlaşan insana hep ar'lı

Şimdi aşık olmalıyım, ekmeğim, suyum bir tutam sevgi
Orucumu bozdum ey sevgili!

17 Ekim 2011 2-3 dakika 16 denemesi var.
Yorumlar