Ötelerdeki Anama Mektup
Biliyor musun en çok mektuba başlamam gereken hitap şeklinde zorlandım. Sana ne deseydim, anam dedim, canım dedim olmadı. Yavan kaldı sözlerim yani. Sana melek anam diye başlamak istiyorum mektubuma. Oysa sözleri bir arada tutmayı becerebilsem yani bir başlasam sonu gelecekti eminim! Ama sıradan sözcükleri hiç yakıştıramadım sana, yapmacık sözlere konduramadım seni... Sonra sana hiç mektup yazmadığım aklıma geldi, içim burkuldu, canım acıdı...
Bu mektubu sana ötelerden yazıyorum; Yani senin daha önce yaşadığın dünyadan, sesine sözüne hasret, yüzüne hasret, sıcağına hasret gönlümden başlıyorum mektubuma. Seni o kadar çok özledim ki melek anam; Meğer hiç bir kucak seninki kadar sıcak değilmiş, hiçbir acı senin yokluğuna bedel değilmiş meğer. Hiç ama hiç bir hasret senin özlemin kadar yakmazmış içimi.
En acısı, dost bildiklerim, toplanıp bir araya gelseler, senin çeyreğin bile edemezmiş. Bilsen ne zor bunları itiraf etmek kendime ve sana... Gurbet bile gururumu söndüremedi. Hâlâ gururlu, şımarık, küçük oğlunum. Hayır, hayır yavrunum. 'Ben artık yaşlandım ben anam. Yaşlandım ama ihtiyarlamadım diyordum ya sana hep, meğer ihtiyarlamışım da ben anam. Bana oğlum diyordun ya şimdi oğlum demene öyle ihtiyacım var ki melek anam...
Hatırlıyor musun? İlk yürümeye başladığım anları anlatırken ellerimi bırakmadığın için sana kızdığımı, hırslandığımı ve bir an önce yürümek istediğimi söylerdin. Yürümeye başladım, hatta koşmaya bile başladım ama senin ellerinin sıcaklığını çoğu kez özlüyorum be melek annem. Evimizin yumuşak halıları değil yürüdüğüm yollar, bir düşersem halim yaman. Bir düşsem tekme vuracaklar sırada bekliyor annem. Ama korkma annem, senin kara oğlun yıkılmayacak, ben onların yıkılmasını bekliyorum. Bir düşsünler tekmem hazır. Koca popolarına bir Osmanlı tekmesi hazırladım ki sorma gitsin.
Hani küçükken en çok kimi seviyorsun diye sıkıştırıp dururdum seni ya ve ağzından 'Seni! ' cevabını alana kadar bırakmazdım eteklerini... Seni diğer çocuklarından kıskanırdım. Hâlâ büyüyemedim aslında ben, senin kara oğlun hala çocuk gibi be anam.
Sevgin öyle büyükmüş ki hepimize yetmiş. Ama bazıları ki onlar senin diğer çocukların onlar seni sadece sevmişler be anam. Beklentiyle sevmişler. Belkide ölmeni beklemişler senden babama ve babamdan bizlere kalan mirasları beklemişler. Doyamadılar be anam doyamadılar. Toprak doyuracak gözlerini biliyorum. Yoktan var ettiğim ve ellerine saydığım paraları helal etmiyorum. Onlara yapılan hizmetleri, katıksız sevgilerimi ve de varsa hakkımı helal etmiyorum. Hani bana taa küçükken öğrettiğin bir şey vardı hatırlarsın. Şöyle demiştin.. “Yüce yaratan derki; “Yanıma kul hakkıyla gelmeyin” “O sizinle kul arasındaki bir hesaplaşmadır” demiştin. İşte bende kulluk hakkımı onlara helal etmedim, etmemde. Oysa ben onları çok sevmiştim, onlara can demiştim, canlarım demiştim… Ama beni sırtımdan vurdular be anam. Beni soğuk gecelere çırılçıplak koydular.
Bilirsin ki seni tarifsiz sevdim ben, yalansız, beklentisiz sevdim. Ama beni bu kurtlar sofrasına semiz bir kuzu gibi bırakıp gittiniz ve o kurtlar da beni bitirdiler be melek anam. Ama şimdi iyiyim çok şükür. Helal ekmek yiyorum. Harama el uzatmadım hiç biliyorsun. Sana bakan birileri vardı ama onlara bakanlar olur mu bilemem. Hiç gül dikmediler be anam gönül bahçeme. Her diktikleri kaktüstü ve benim canımı çok yaktı. Onlarında canları yanacak bir gün melek annem, biliyorum onlarda yanacak. Böyle deyince üzülüyorsun değil mi annem. Anasın sen, malum oluyordur sana mutlaka. Bana çektirdikleride malum oldu mu be anam.
Seni öyle çok özlüyorum ki annem, inan bana çok. Sizin taraflarda telefon olsaydı arardım sizi. Ama dualarımı yolluyorum sana. Yüreğimden gelen dualarım hep sizlerle be anam.
Yağmurlar bile söndürmeye yetmiyor içimde büyüyen ateşini... Güçlü ol diyordun ya bana gücüm bitiyor. Yaşam ağacımda ki yapraklar tek tek dökülüyor be anam. Sayılı yaprak kaldı ağaçta ama, onlara dikkat ediyorum elimden geldiğince. Düşmesinler diye, düşürmesinler diye savaşıyorum şerefsizlerin rüzgarlarıyla. Sen rahat ol anam. Düşüremeyecekler, düşürmelerine izin vermeyeceğim. Mutluluk ağacımın kökleri öylesine sarıldık i toprağa asla yıkılmaz bundan sonra. Taki ölüm denen yıldırım düşene değin. Şimdi mutluyum. Yılların yükünü çekmiş, yorgun ama dimdik ayaktayım anam. Bunca şerefsizliklere rağmen hala ayaktayım melek annem.
Vuslat ateşiyle bindiğim mavi tren ötelere, yani yanına doğru alıp götürüyor beni. Arada bir makas değiştiriyor olmasına rağmen iyi gidiyor şimdilik. Bakalım kaç istasyon daha geçeceğim. Şimdi sevdanın durağındayım. Ama biliyorum son durağım toprak kent olacak. Ne zaman gelirim bilemem. Şimdilik bu kadar melek anam. Bir daha ki mektuba kadar mutlu kal. Elbet bir gün buluşacağız…
Sevgiyle kalın, DOST kalın….
Emre Vehbi ALKAN
Şiirbaz
19.OCAK. 2000
Vehbi bey,deneme başlığınız yönetimce düzeltilmiştir, ısrarla aynı biçimde ekleme yapıyorsunuz, lütfen dikkat edelim